Aslında Bütün Suç Minik Merdan’ı Ünlü Yapamayanlarda…

Okuduğunuz Yazı
Aslında Bütün Suç Minik Merdan’ı Ünlü Yapamayanlarda…

İçerik

Bugünlerde “türedi” bir adam çıktı piyasaya gerçi hep vardı da kalibresi ve anlattıklarıyla çok fazla dikkat çekmez, minik dünyasında kendi kendine takılırdı. Bazen yaşadığı o küçük dünyasından sıyrılabilmek için aykırı ve tahrik edici sözler söylese de sivri sinek sesinden öteye gidemeyen potansiyelinden ötürü bir gün sonra unutulurdu. Kim olduğunu siz sanırım anladınız.
İşte o zavallı adamın “assolist” olma psikolojisi yine kabarmış olmalı ki “histerik” bir tavırla gönlündeki kötülükleri dışarıya döktü. Bu sözleri neden ettiğini, bu yaşlı adamın neden bu kadar saldırgan olduğunu sanırım herkes tahmin edebiliyor ama durun ben söyleyeyim. Kendisi küçük, adı küçük, sanı küçük, çalıştığı gazete ve kanalların ekonomik ve rating bakımından hacmi küçük. Bu küçük dünyanın küçük adamı, “beni unutmayın lütfen ben de buradayım” dercesine yaşadığı yüzyılın en dahi ve en başarılı devlet adamı diye tarif edilen Sultan Abdûlhamid Han’a bir hadsizlik edip laf söylemeye çalışmış.
Becerememiş ama çalışmış. Dostlar bu tavrını hoşgörün. Bu memleket ünlü olmak için soyunanları, kötü yollara düşenleri, ahlak ile izah edilemeyen pek çok işe girişenleri ve çok daha ilerisini yapanları da gördü bu garibanın yaptığı ne ki…
Bu gariban minik adam sanırım “Emperyalizm”, “uşaklık”, “despotizm”,gibi kelimeleri yeni öğrendi ve bu yeni öğrenmişliğin verdiği sevinçle bir cümle içinde kullanmaya çalıştı. Ama kurduğu cümle kendisinin de dediği gibi çok aşağılıkça oldu.
Şimdi bu minik dünyanın “sıyrılmaya”, ve “yırtmaya” çalışan minik adamın bir şeyler anlatmaya değmez fakat bu yazıyı okuyan dostlarıma Sultan Abdûlhamid Han’ı anlatmak isterim…

Onu anlatırken fazla detaya girmeyeceğim. Zira, onu sevmeyen ve utanmadan ölmüş bir adama iftira atanlar dahi onun nasıl bir yönetici ve insan olduğunu çok iyi biliyor. O yüzden biz doğrudan doğruya net bilgilerle sultanı anlatmaya çalışalım;

1- O denli geniş bir istihbarat ağına sahipti ki gizli bir ortamda yapılan kumar organizasyonlarından birinde ciddi bir borç altına giren Fransa’nın İstanbul büyükelçisinin kimse tarafından bilinmeyen ve bir sır gibi saklanan borcunu tam borç kadar gönderdiği para ile ödeyip büyükelçiyi manevi manada kendisine bağlamıştır.

2- 1898 tarihinde İstanbul Mecidiyeköy bağlarında oturan bir Ermeni vatandaşın evi yanar. İçinde 3 yaşındaki çocuk ağır yanıklar içinde gelen itfaiye tarafından o bölgeye en yakın hastane olan Taksim İlk Yardım Hastanesine yetiştirilmeye çalışılır. Fakat yolun uzunluğundan dolayı çocuk yolda can verir. Haber İstihbarat tarafından o gece sultana verilir. Üzüntüsünden o gece ne yapacağını bilemez sultan. Sabah olur olmaz derhal Sağlık Bakanı’nı saraya çağırtır ve der ki; benim himayem altında yaşayan hiçbir çocuk imkânsızlıklardan ötürü yollarda can vermemeli derhal Şişli’ye sadece çocukların (tıfılların) tedavi edilebileceği bir hastahane yapın masrafını da devlet değil ben hazine-i Hassamdan ( yani kendi hususi parasından) ödeyeceğim der.

Bir de o aralar 2. Abdülhamid’in 7 aylık kızı Hatice Sultan 14 Şubat 1898 günü difteri hastalığından dolayı ölmüştür. Bunun üzerine bir de bu Ermeni kızın yanması tuz biber oldu. 2. Abdülhamid 4 gün sonra Dr. İbrahim Bey’i bir çocuk hastanesi kurmakla görevlendirmiştir. Dolayısıyla dünyanın ilk çocuk hastahanesi Ulu hakan Abdülhamid han tarafından Ermeni bir kızın yanması ve yolda can vermesi sebebiyle Şişli’de Çocuklar yani tıfıllar anlamına gelen ”ETFAL” ismi ile kuruluyor… İşte büyük insan işte Allah’ın dünyadaki gölgesi, işte resul-i zişanın halifesi Ulu hakan, Cennet mekân Abdülhamid Han hazretleri. Daha ne söylenebilir ki…

3- Sultanımıza atılan bir iftira da kitap ve ilim düşmanı olduğundan dolayı kitapları toplatıp yaktırmasıdır. Bir yalan da bu. Şimdi isterseniz gerçeğe kulaç atalım. 1879 tarihinden itibaren İslam ile hurafe o kadar karışmış ki hangisi doğru, hangisi yalan ayırt edilememeye başlanmış. İsrailiyat kökenli kitaplar tüm kitapçılarda raflarda boy boy… Hatta büyük Siyonist ve İsrail devletinin mimarlarından Teodor Herlz’in sponsorluğunda Kur’an-ı Kerim adı ve kılıfı altında Tevrat ve uyduruk Kuranlar, sapık ayetler çoğaltılıp mukaddes kitap diye bedava İstanbul caddelerinde cahil halka dağıtılmaya başlanmış. Ulu hakan da bir komisyon kurarak piyasada dini ne kadar kitap varsa hepsinden bir numune aldırıp tek tek satır satır okutturup tahrif edilmiş bilgiler içeren kitapları toplatıp ve ne olur ne olmaz ola ki içlerinde bir tane dahi olsa doğru bir ayet-i Kerime bulunabilir düşüncesi ile tahrip ettirmeyim bugün hala faaliyette bulunan Çemberlitaş tarihi büyük hamamının kazanında yaktırıyor. Şunu iyi bilmek lazım gelir ki sultanın yaktırdığı Kur’an-ı Kerim değil Kur’an-ı Kerim kaplıklı Tevrat ve uyduruk ayetlerle dolu sahte kitaplardı. Yakılmayıp kâğıt fabrikalarında hamur haline getirilip tekrar kitap yapımında kullanılabilir miydi? Cevap hayır. Dedim ya içlerinde olur da bir tane doğru ayet olabilir diye edebe binaen bu kitapların tümü yaktırıldı. Siz ne yapardınız…?

4- Ulu hakanımız döneminde ilim anlamında bakın neler yapılmış; Ulu Hakan Abdülhamid Han, tüm giderlerinin az evvel bahsettiğimiz gibi tamamen kendi ailesinden ve saraydaki giderlerden kısarak;

Binlerce sınıflık Sübyan Mektepleri (İlkokul)
Yüzlerce sınıflık Askeri ve Sivil Rüştiye (Ortaokul)
Yüzlerce sınıflık Askeri ve sivil İdadi (Lise)
8 tane üniversite (Harran Üniversitesi dâhil)
3 Ziraat Fakültesi, 6 veterinerlik Fakültesi, 4 Tıp Fakültesi, 2 Edebiyat Fakültesi,1 Siyasal Bilgiler fakültesi (Mülkiye) , 3 Hukuk Fakültesi, 14 Güzel sanatlar Akademisi, 1 Konservatuar, 1 Çalışma Ekonomisi, Galatasaray Lisesi. İşte bunlar cahil ve okumaya önem vermezdi, diye bahsedilen Ulu hakanın devletin bütçesinden tek kuruş bile harcatmadan tamamen kendi parası ile yaptırdığı yatırımlar.

5- Bunların yanı sıra büyük dedeleri tarafından yapılan Mühendishane-i Bahri Humayun ve Mühendishane- Berri Hümayun Yani Deniz Harp Okulu Ve Askeri Mühendislik Fakülteleri’nin ıslah ve teknolojik düzenlemesini yapmıştır. Bunlar eğitim sahasında yaptığı yatırımlar. Bunların dışında bir de ayrı ayrı bölgelerde hayır ve hasenat işinde kullanılacak kuruma imza atmıştır. Bunların en mühimi 1905 tarihinde İstanbul Okmeydanı’nda yaptırdığı “Darülaceze” yani düşkünler, acizler evi. Bu kurumu görmeyen varsa hemen görmeli. Bu hayır kurumunun içinde bir havra, bir kilise ve bir de camii var. Hayır, yapılırken din ayrımı yapılmadığının en bariz misali… Sultanımızın bir de bir kısmını kendi parasıyla bir kısmını ise devletin bütçesinden karşılayarak yaptırdığı İstanbul Konya – Hicaz demiryolu var. Bu demiryolunun Medine’den, Peygamber efendimizin istinatgâhı olan Ravza-i Mutahhara’nın yakınından geçen kısmındaki rayların altına trenler geçerken gürültü yapıp iki cihan güneşinin mübarek bedenini rahatsız etmesin diye keçe döşetmiş ki ses en az seviyede kalsın…

6- Bu ne estetik, bu ne nahif bir düşünce yapısı. İstanbul Sirkeci Halkalı – Haydarpaşa İzmit tren hatları ve tren garları da sultanımızın bize hediye buyurduğu hizmetlerden… Allah ondan namütenahi kadar razı olsun. Bunlardan başka yaptığı hizmetler şunlardır;
1877 de Beyoğlu Kadın Hastanesi, 1878 de Yüksek Ticaret Mektebi, 1881 de Terkos Barajı ve suyu İstanbul’a taşımak için gerekli alt yapı, 1884 de Bursa İpekçilik Mektebi, yine aynı tarihte Bursa Demiryolu ve Aşiret Mektepleri, Sirkeci Büyük Postahane Binası, Osmanlı Bankası, Yafa Kudüs – Ankara demiryolu, Hamidiye Kâğıt fabrikası (Seka) , Kadıköy Hava Gazı Fabrikası, 1888 de Osmanlı Sigorta Şirketi ve Küçük Su Barajı ve Manastır – Selanik Demiryolu, 1889 da Galata ve Dolmabahçe Saat Kuleleri, 1892 de Beyrut – Şam demiryolu, Afyon – Kargı demiryolu, Sakız Adası Liman Rıhtımı, İstanbul Selanik Demiryolu, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastahanesi, 1893 te Selanik Rıhtımı, Şam – Halep demiryolu, Halep Şifa Hastahanesi, yine 1893 te İstanbul – Medine-i Münevvere arası Telgraf hatları, İstanbul Kemerburgaz Hamidiye Su Teşkilatı, 1894 de Dilsiz ve Sağırlar okulu, 1900 de Bingazi’ye Telgraf Hattı, Necip Fazıl’ın dediği gibi; Saymakla bitecek gibi değil her şey onun eseri…

7- Sultanımızın en büyük projeleri bunlar değil. Şimdi sıkı durun en büyük projeler; İstanbul’un iki yakası arasında yapmayı planladığı ve projesini çizdirdiği “Boğaz Köprüsü” …Üsküdar’ la Eminönü arası denizin içinden şu an yapılan “Tüp Geçit” Projesi evet yanlış duymadınız Boğaz Köprüsü ve Tüp Geçit projeleri. Yani bugün asrın projesi diye takdim edilen “MARMARAY” esasında Abdülhamid Han’ın projeleri arasında bulunmaktadır. İşte bunların da projesini çizdirmiş ama bunları yapamadan tahtan indirilmiş. O’nun yaşadığı çağda bu projeleri hayal bile etmek neredeyse imkânsızdı. Ama o proje çizdirip yapmaya kalkışmış. İşte büyük kafa ve devlet adamlığı…

8-Bunların yanı sıra Ulu Hakan’ımızın yaptığı diğer eserler alt alta yazılsa şöyle bir görüntü oluşur:

*Mülkiye(Siyasal Bilgiler), Fakülte düzeyine getirilerek açıldı
*Memurlara sicil tutulmaya başlandı
*Eski Eserler Müzesi açıldı
*Hukuk Fakültesi açıldı
*Muhasebat Divanı(Sayıştay) kuruldu
*Güzel Sanatlar Fakültesi açıldı
*Ticaret Fakültesi açıldı
*Yüksek Mühendislik Fakültesi açıldı
*Dârülmuallimât(Kız Öğretmen Okulu) açıldı
*Terkos Suyu hizmete girdi
*Bütün yurtta İdadiler(Lise) açılmaya başlandı
*Ziraat Bankası kuruldu
*Bursa’da İpekhane açıldı
*Emekli Sandığı kuruldu
*Halkalı Ziraat ve Veterinerlik Fakülteleri açıldı
*Bursa Demiryolu hizmete girdi
*Aşiret Okulu açıldı
*Bütün yurtta Rüşdiyeler(Ortaokul) açılmaya başlandı
*Kudüs Demiryolu hizmete girdi
*Ankara Demiryolu hizmete girdi
*Kağıt Fabrikası kuruldu
*Kadıköy Gazhanesi kuruldu
*Beyrut’ta liman ve rıhtım inşaa edildi
*Osmanlı Sigorta Şirketi kuruldu
*Kadıköy Su Tesisatı hizmete girdi
*Selanik-Manastır Demiryolu hizmete girdi
*Şam Demiryolu hizmete girdi
*Eskişehir-Kütahya Demiryolu hizmete girdi
*Galata Rıhtımı inşa edildi
*Beyrut Demiryolu hizmete girdi
*Darülaceze(Kimsesizler yurdu) hizmete girdi
*Mum Fabrikası kuruldu
*Afyon-Konya Demiryolu hizmete girdi
*Sakız Adası’nda Liman ve Rıhtım inşaa edildi
*İstanbul-Selanik Demiryolu hizmete girdi
*Tuna Nehri’nde Demirkapı Kanalı açıldı
*Şam-Halep Demiryolu hizmete girdi
*Şişli Etfal Hastanesi hizmete girdi
*Hicaz Telgraf hattı kuruldu
*Hama Demiryolu hizmete girdi
*Basra-Hindistan Telgraf hattı Beyoğlu’na bağlandı
*Hamidiye Suyu hizmete girdi
*Selanik’te Liman ve Rıhtım inşaa edildi
*Haydarpaşa Liman ve Rıhtımı inşaa edildi
*Maden Fakültesi açıldı
*Şam Tıp Fakültesi açıldı
*Haydarpaşa Askeri Tıp Fakültesi açıldı
*Trablus-Bingazi Telgraf hattı kuruldu
*Konya Ereğlisi’nde demiryolu hizmete girdi
*Trablus Telsiz İstasyonu kuruldu
*Bütün yurtta Telsiz İstasyonları kuruldu
*Medine Telgraf Hattı kuruldu
*Şam’da Elektrikli tramvay hizmete girdi
*Hicaz Demiryolu hizmete girdi. 27 Ağustos’ta İstanbul’dan kalkan tren, 3 gün sonra Medine’ye ulaştı.
Allah Teala hazretlerinin bu millete bir şeref kaynağı olarak bahşettiği ulu Hakan cennet mekân sultan Abdülhamid Han hazretleri soğuk bir kış günü 10 Şubat 1918 tarihinde bu yalancı dünyaya gözlerini kapatmış ve hakka doğru uçmuştur. Üstad Necip fazıl Ulu hakanın hayatını anlattığı “Ulu Hakan Abdülhanid Han” isimli kitabını şu cümle ile bitiriyor. Bu cümle bizim de yazımızın sonu olsun;

“ABDÛLHAMİD’İ ANLAMAK HER ŞEYİ ANLAMAK OLACAKTIR…”

Allah rahmet eyleye ve bizi de dedemize komşu kıla… Âmin.
Muhabbetle..

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Ahmet ANAPALI