11 Mayıs Filistin’in yeni miladı
İsrail Filistin’e ilk defa saldırmıyor.
İsrail Mescid-i Aksa’ya ilk defa baskın yapmıyor.
Ve İsrail Filistinlileri ilk defa evlerinden zorla çıkartıp Siyonist-Yahudileri yerleştirmiyor.
Fakat bu defa farklı bir reaksiyon yaşanıyor. Ve bu reaksiyonun zincirleme etkileri çok hızlı gelişiyor.
Peki farklı olan ne?
Birincisi; gerek Kudüs’te gerekse Batı Şeria’da Filistinliler intifadayı andıran derecede yüksek bir tansiyonla, Mescid’i Aksa’ya ve Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki evleri çalınan kardeşlerine sahip çıktılar.
Bu yüksek sahipleniş, İsrail’e geri adım attırdı.
İsrail’in bu defaki hamlesindeki amacı; Aksa’yı işgal edip Siyonist-Yahudilerin topluca ibadet etmesini sağlamak sonrasında da bir müddet Aksa’yı kapalı tutarak Mescid’in içinde bir bölümü sinegoga çevirmekti. Böylece tıpkı Filistin topraklarında olduğu gibi “adım adım işgal” taktiği Mescid-i Aksa için de başlatılmış olacaktı. Fakat Mescid-i Aksa içindeki kadın-erkek tüm kardeşlerimiz ve alanda taş atan, protesto eden binlerce Filistinli İsrail’e geri adım attırdı, İsrail bu defa hedefine ulaşamadı.
DEMİR KUBBE DELİNDİ
İkincisi; Tarihler 11 Mayıs’ı gösterdiğinde Mescid-i Aksa’ya yapılan baskın, onca ölümler, yaralamalar ve yeni toprak işgalleri sonrası Gazze’de bulunan Kassam Tugayları’nın Aşdod ve Aşkelon şehirlerine göndermiş olduğu füzeler hedeflerine isabet etti. Trans İsrail boru hattı ve enerji tesisi vuruldu.
Böylelikle İsrail’in özgüven patlamasıyla reklamını yaptığı Demir Kubbe hava savunma sistemi delinmiş oldu. Bu Filistin direnişi için gerçekten tarihi bir gelişme.
İsrail’de sokaklar da karıştı.
Lod şehrindeki Filistin’e destek veren Araplar sokağa çıktı ve Siyonistlerle aralarında çıkan olaylar büyüdü. İsrail 1966’dan bu yana bu şehirde ilk defa olağanüstü hal ilan etti. Haifa’da da askerler ve polisler kendi aralarında birbirlerine düşmüş durumdalar. Hiyerarşi bozulmuş durumda.
İsrailli uzman Ronnie Daniel, “İsrail iflas etti” dedi.
İsrail bir günde iflas etmeyecek elbette. Ve fakat sonun başlangıcı yaşanmakta.
Biz biliyoruz ki, İsrail Gazze’den atılan roketlerin intikamını alacaktır.
Ayrıca İsrail atılan roketleri; işgalin bir gerekçesi olarak pazarlamakta. İsrail propagandasının alıcısı ise Batı medyasında oldukça fazla.
Gerçi Filistinliler taş veya roket atmasa da yine işgal adım adım sürüyor. Filistin topraklarının yüzde 78’i İsrail tarafından ele geçirildi. Filistin bu durumda eli kolu bağlı bir şekilde bekleyemezdi.
Sanki biz bekledik mi?
Hatırlayın! İstiklal mücadelesinde Fransızı, İngilizi, Yunanı nasıl kovmuştuk?
Erbakan Hocanın dediği gibi, “İsrail güçten anlar.”
Biz Batı medyasından korksaydık Zeytindalı ve Karabağ operasyonlarını yapamazdık.
Bizlere düşen medyada mücadeleyi en iyi biçimde sürdürmek…
İslam dünyasının ortak söylem ve ortak güç oluşturma mecburiyeti vardır.
İSLAM DÜNYASI SES VERDİ
Bu defa farklı olan bir diğer önemli üçüncü husus; İslam coğrafyasındaki halkların yönetimlerini somut tepki verilmesi yönünde baskılaması. Bu kapsamda çok yüksek bir enerji sosyal medyaya yansıdı. İsrail ile “normalleşme” süreçlerine giren pek çok devlet, akan kan ve gözyaşına duyarsız kalamadı.
Bu süreçte Türkiye en proaktif inisiyatifi alan ülke olarak öne çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’e karşı “one minute” çıkışı sonrasında BM’de yapmış olduğu konuşmadaki soru, çok kritik öneme haiz. “İsrail’in sınırları neresidir?” sorusunu tüm dünyaya soran Erdoğan, terör devletinin illegal yayılmacı politikasını ortaya koymuştu. Bu gelişmeler sonrasında da yine en yüksek ses ülkemizden geldi. Yüksek düzeyli bir diplomasi trafiği geliştirildi. Bakan Çavuşoğlu Suudi Arabistan’ı ziyaret etti. Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş’ın açıklamaları ise yine İslam dünyasının birlik oluşturmasına dönük mesajlar taşıyordu.
Türkiye’nin ardından Katar, Ürdün ve Pakistan yüksek sesle gelişmeleri kınadı.
Batı aynı Batı. Üç maymunu oynuyor. AB ve ABD’den
İsrail’e dönük eleştirel yaklaşımlar var ama sanki “biz gözümüzü kapadık, sen istediğini yap” tadında bir hissiyat oluşturuyor.
Biz yaraya merhem olabilecek potansiyele odaklanalım.
Müslüman coğrafya somut gelişme beklentisinde. Artık sabır bitti.
Somut gelişmeler ne olabilir? İslam ortak ordusunun kurulması elzem görülüyor. Bu fikir adım adım inşa edilebilir. D8 ülkelerinin katılımcı sayıları artırılarak Müslüman coğrafya ekonomik, kültürel, siyasi ve askeri düzeyde bir çatı altında toplanabilir. Bu yapı hayata geçirilirse Filistin için çok rahatlıkla bir barış gücü oluşturulabilir. Hayatları zindana dönmüş, açık hava hapishanesinde yaşayan halk için her açıdan reçeteler üretilir. Artık hiç vakit kaybetmeden sonuca odaklanmalıyız.
İSRAİL’İN BAŞARAMADIKLARI
1- Direnişi kıramıyor.
2- Her ne kadar sivilleri silahlı teröristler gibi göstermeye çalışsa da bunu başaramıyor.
3- Kendisine terör devleti adının konulmasının önüne geçemiyor.
4- Filistinlilerin evlerine el koyma ve Mescid-i Aksa baskını için yaktığı ateş kendine döndü. İsrail’in bazı kentlerinde olağanüstü hal ilan edildi.
KUDÜS’ÜN KAZANANLARI
-Filistin halkının şerefli direnişi,
-Müslüman toplumların sivil örgüt çalışmaları,
-Müslüman liderler (az sayıda da olsa…),
-Bu konuyu dert edinen Z kuşağımız,
-Evde Fetih Suresi okuyan yaşlı annelerimiz.
SON NOT
Gazze’de camilerden yankılanan ses: “El ele olun. Sabırlı ve bağlı olun. Ya muzaffer ya da şehit olun.”