2. BÖLÜM– TSK nın TÜRK DIŞ POLİTİKASINA ETKİSİ

Okuduğunuz Yazı
2. BÖLÜM– TSK nın TÜRK DIŞ POLİTİKASINA ETKİSİ

İçerik

Türkiye de askeri vesayet geleneğini başlatan 1960 darbesinin Kemalizm in restorasyonu ve Kemalist bürokrat elite itibarlarını iade etme amaçlı yapıldığı gerçeğini görmekteyiz.Ordu bu zaman dilimi içinde Kemalizm in koruyucusu olduğu kadar, kendi ayrıcalıklı varlığını ve ayrıcalıklı pozisyonunu da Kemalist ideolojinin işleyişine borçluydu.Bu işleyiş 2002 den sonra yavaş yavaş değişmeye başlamıştır.

     Soğuk savaş sonrası Türkiye nin dış tehdit algılaması Rusya dan, İran-Suriye-Irak eksenine kaymış, bunu da 1989 yılında dönemin genel kurmay başkanı İsmail Hakkı Karadayı belirtmiş ve TSK dış siyaset anlayışına müdahil olmaya devam etmiştir.Bu anlayış ile TSK 1990 lı yıllarda Türkiye nin dış politika anlayışında en önemli belirleyici aktör olmuştur.TSK dış politikanın belirlenmesinde üstlendiği bu ayrıcalıklı pozisyonu üç temel aygıt üzerinden hayata geçirip sürdürmüştür.
     Birincisi, Milli Güvenlik Kurulu.MGK nın kararları Bakanlar Kurulunun kararlarının üzerinde görülmüş, sivil otorite hiçe sayılmış ve 1990 lı yıllarda MGK nın bu rolü aleni bir şekil almış ve bütün dış politik ilişkiler ulusal güvenliğin parçasına dönüştürülerek TSK nın kontrolüne sokulmuştur.
     İkincisi, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ( Kırmızı Kitap ) , dış politikanın sınırlarını ve uygulamalarını belirlemiştir. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi nin oluşturulmasın da ve yenilenmesinde sivil politik alan bütünüyle devre dışı bırakılmıştır. Bu sayede iktidara gelen parti, Milli Güvenlik Siyaset esaslarından haberdar olunca programında ki çoğu fikri ve planı değiştirmek zorunda kalmıştır.
     Üçüncüsü, ise Genelkurmayı temsil eden aktörler 1990 lar boyunca hemen her dış politika konusunda açıklama ve konuşmalar yaparak hem kamuoyunu, hem de sivil hükümetleri belli bir doğrultuda politika izlemeye yönlendirmişlerdir.Özellikle PKK ve İrtica sorunları ile dış ülkeleri ilişkilendirme konularında Genelkurmay başkanlığı çok sayıda brifing vermiş ve bu ilişkilendirme gerek kamuoyunda gerekse karar alıcıları önemli ölçüde etkilemiştir.
     Bu üç temel aygıtın getirilerini, sivil politik alanın yetersizliği ve bunun aksine askerin bu alanda ki mahir konumunu temelinde işleyen hakim dil ve bunun en açık örneğini, Mayıs 1998 de Turkish Dally News gazetesinde Metehan Demir imzalı bir haber-yorum tam manası ile izah etmektedir.
      ” Türkiye dünyada onca kritik olay olurken, yıllar süren iç siyaset konulu tartışmalarda ve siyasi liderlerin arasında ki düşmanlıklarda önemli vakitler kaybediyor.Gerçekten de Ankara bu uluslararası olayların önemini anlayamıyor bile.Bundan dolayı Ankara ülkenin iç siyasetini de etkileyen kritik küresel gelişmelerde küçük bir oyuncu olarak kalıyor.
     Türk ordusu ve Dışişleri Bakanlığı, uluslararası alanın cadı kazanındaki kaygan diplomasi zemininde hareket ederek Türkiye nin büyük çıkarlarını korumak için büyük çabalar sarf ediyor.Türkiye, askerin ülkenin iç ve dış politikasındaki rolünü mahkum eden Avrupa ülkelerinden gelen eleştirilerle muhatap.Fakat anahtar soru, hükümetin diğer sivil kurumlarının kendi sorumluluklarını yerine getirip getirmedikleridir.Şayet yapmıyorlarsa o zaman bazı şeyler Cumhuriyet ve Devlet adına yapılmalıdır.
     Sessiz bir şekilde Türk ordusunun en üst düzey generali Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, aylardır yurtdışına çıkıyor.Rusya, İsrail, Mısır, İngiltere, Avusturya, Gürcistan,Azerbaycan, Yunanistan seyahatlerinin rotaları dikkatli bir şekilde planlanmış ve her ziyaretinin mesajlarla dolu olduğu da anlaşılmalıdır.Genelkurmay özellikle Ortadoğu da dengeli bir politika izliyor ve Arap ülkelerini de ihmal etmiyor.
       Bu Ağustos ta General Karadayı görevinden ayrılacak ve bugün kara kuvvetleri komutanı olan General Hüseyin Kıvrıkoğlu yeni Genelkurmay Başkanı olacak. Kıvrıkoğlu nun bilinen etkinliği ona DİPLOMAT PAŞA unvanını kazandırsa da hala onun aktif ya da pasif rol alıp almadığına yönelik anlamsız sorular var.Büyük bir olasılıkla General Kıvrıkoğlu liderliğinde de Türk ordusunun uluslararası diplomasideki köktendincilik ve ayrılıkçılığa karşı mücadele kararlılığındaki ve Türkiye yi Batı tipi bir ülkeye dönüştürmedeki aktif tarzına ilişkin her şey büyük ölçüde aynı kalacaktır. “
     BU AÇIKLAMA BİLE TAM OLARAK BİR AKIL TUTULMASI YAŞANDIĞININ GÖSTERGESİ OLMAKTADIR.
devam edeceğiz.
Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Sinan ÖZTEKİN