2023 ve uluslararası antlaşmaların geçerliliği!
Kanal İstanbul’a kimlerin “tamamen karşı” çıktığına biraz yakından baktığınızda gözbebeklerinde dalgalanan haçlı bayraklarını göreceksiniz! Biz sahada kazanıp masada satılan bir tarihi yaşadık. Kaybetmedik; satıldık ve tarih tekerrüre yelteniyor.
Bugüne dek hep “engellenen” ve “sözde mağdur” olan Ekrem İmamoğlu gerçek yüzünü iyice gösterdi ve “Kanal İstanbul’u yaptırmayacağım” deyiverdi! Seçildiğinden bu yana “ilk kez” mağduru oynayamadı! Asıl “engelleyicinin” kim olduğunu gösterdi.
Başkan Erdoğan’ın “Otur işine bak” sözlerine karşı İmamoğlu; “Burada oturarak, çalışmayarak, iş üretmeyerek belediye başkanlığı yapmak için seçilmedim” deyince onu İstanbul için üretmeye gelmiş zannedenler oluyor.
Evet, İBB Başkanı oturmuyor. Diyarbakır’a gidiyor! Orada evladı PKK tarafından kaçırılan ailelerin yanına hiç uğramadan; PKK’ya yaslanan HDP’lilere “geçmiş olsun” demeye gidebiliyor!
HDP İl Binası önünde eylem yapan anne ve babalar; “Evladımızı en son bu binada gördük. Onları buradan Kandil’e götürdüler” diyor. Ama İBB Başkanı milletin ailelerine değil, o ailelerin çocuklarını dağa kaçıranların ziyaretine gidiyor!
Ekrem Bey; “Recep Tayyip Erdoğan beni susturamaz, konuşacağım” diyor!
Konuş! Ama senin konuştuğun cümlelerin aynısı İsrail’in kanlı duvarlarından, İngiltere’nin giyotinli tarihinden esintiler taşıyorsa bilesin ki karşında millet de konuşacaktır!
Tarihte örneğine az rastlanır biçimde yapılmış bir planın getirisisin Ekrem Bey!
100 yıl önce boğazlarından haçlı gemileri geçirmeye çalışan müstevlilerin basit bir çıraklık dönemi eseri gibisin Ekrem Bey!
Filistin’de; yaraladıkları çocuğun başında ölmesini bekleyen zalimlerin akşam evlerine gidip kendi çocuklarının başını okşarken ortaya yayılan riyakâr kokunun bir benzeri sen konuşurken odamıza doluyor Ekrem Bey!
“Ey PKK, kapıda bekleyen ailelerin evlatlarını derhal serbest bırak; ben sizi değil onları ziyarete geldim” diyemediğin ve kuramadığın cümlelerinde “barış” kelimesi “anası belli ama babası yüz elli” bir zihniyetin hücreleri gibi sırıtıyor!
Konuş Ekrem Bey, engelle Kanal İstanbul’u! Bir ihanet sarmalı nasıl örülür lütfen onu da anlat! Bir planla milletin etrafı nasıl çevrilir lütfen onu da anlat!
Şimdi konuşma zamanı, ama hakikati konuşalım buyurun: Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları bundan 100 yıl önce, ne olduğu belli olmayan tarihi figürlerin imzaladığı antlaşmalara mahkûm olmak zorunda mı?
Milletin ekseriyeti bugün için; “Antlaşmalar yenilenmelidir” diyor! Bunun hukuki zemini şayet aşılamıyorsa ilm-i siyasetle bu işler çözülmek zorundadır!
Kanal İstanbul hem devasa bir proje hem de bir ilm-i siyasettir! Bunu anlayan gerçek vatanseverler sonuna dek mücadele ederken elbet karşılarında isimleri Türkçe ama beyinleri İbranice çalışan bir güruh da olacaktır!
“SAHİBİNİN SESİ, KARANLIK ODA TV”
ODA TV denilen internet sitesinin ayakları bu topraklara basmıyor! Adeta “sahipleri” olan bir köle gibi hareket ediyorlar! Kanal İstanbul’a şimdiden savaş açmış durumdalar! Şöyle diyor Karanlık ODA TV: “Uluslararası Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre İstanbul ve Çanakkale Boğazları serbest su yollarıdır ve Türkiye Devleti hiçbir kısıtlama yapamaz, gemileri Kanal İstanbul’dan geçmeye zorlayamaz.”
Bakın işe? Siz kimin adına konuşup hangi gemilerden bahsediyorsunuz? Siz kimin gemilerini ülkemizden yolgeçen hanı gibi geçirmeye devam ettirmeye çalışıyorsunuz?
“HAYIR DİYEBİLEN TÜRKİYE”
“Hayır diyebilen Türkiye” 1995’te basılan Kâmran İnan kitabıdır. O vakitler Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu gibi tuttuğunu koparan, dünyaya diplomasi dersleri veren Dışişleri Bakanları henüz yoktu. O vakitler lügatimizde “hayır” kelimesi de yoktu, her şeye ezilen ve “evet” diyen güçsüzleştirilmiş Türkiye vardı. İnsanımız içindeki isyanı dışa vuramaz, uluslararası futbol maçlarında bile “hakem hakkımızı yedi” diyerek boyun bükerdi!
Tüm bunları niye hatırlattım? Başkan Erdoğan bir üniversitede Rusya Devlet Başkanı Putin’den bahsederken; “Onun gizli ajandası yok. Birbirimizle net oyunlarımızı oynuyoruz, adımlarımızı atıyoruz” dedi.
Burada şifre; “oyun” kelimesidir! Artık bırakın “Hayır diyebilen” Türkiye’yi, küresel sahada “oyun kuran” Türkiye var. Kanal İstanbul oyunun parçasıdır! İmamoğlu gibi figürler “siyasete alet etmeyeceğiz” diyerek aslında siyasetin dibine vurmaktadır!
Gözlerini aç, oyunu gör, tarafını belli et! Eski Türkiye çok uzak değil, 20 sene geride duruyor hâlâ!