28 ŞUBAT’IN SİSİ’LERİ DIŞARIDA, MURSİ’LERİ HALA İÇERİDE!

Okuduğunuz Yazı
28 ŞUBAT’IN SİSİ’LERİ DIŞARIDA, MURSİ’LERİ HALA İÇERİDE!

İçerik

28 Şubat’ın askeri kanadında yer alan dönemin gölge apoletli şarampol paşaları hakkında açıklanan kararı yetmez ama evet diyerek değerlendirmek yerinde olur diye düşünürken, konuya dair ilave etmem gereken hususlar var.

Eski genel kurmay başkanı İsmail Hakkı Karadayı, ikinci başkan Çevik Bir’in de içinde olduğu müebbet cezası alan paşalar(!)ın tutuklanmalarına dair yüksek mahkemenin kararının beklenmesi gerekiyormuş.

Yani karar çıkıncaya kadar bu paşalar(!) gerekli hazırlığı yapacak ve tutuklanacaklarmış.
Olmadı bir de askeri törenle gönderseydiniz kodese!

Kararın kamu vicdanı açısından rahatlamaya sebebiyet vereceğine dair her ne kadar avuntu cümleleri sıralansa da, gerçekte kamu vicdanını 28 Şubat davalarında yaralanan, mağdur edilen, sürgün olan aileler üzerinden görmek lazım.

 Benim arkadaşlarım, yakınlarım mağdur edildi, süründürüldü. Özgür irademle seçtiğim hükümeti boğdular.

Mursi’den önce bu ülkede yüzlerce vatan evladını zindanlara mahkum ettiler ve hala mahkumlar.
28 Şubat’ın Sisi’leri dışarıda “yüksek mahkemenin” yüksek müsadesi olmadan tutuklanamayacak öyle mi?

Mısır’ın Sisisi varsa bizim de 28 Şubat Sisilerimiz, kopillerimiz, fifilerimiz ve dombililerimiz var.
Elleri ceplerinde mağdur ettikleri Müslümanların acıları üzerinde keyifle geldiler bugüne.
Bunlardan sorulacak hesabın yüksek izni de ne demek?
28 Şubat’ta Müslümanlara zulm ederken kimden izin aldılar?

Yüzlerindeki aşağılayıcı gülüşlerinin hesabını sulandırmak, araya itibarlı “aracıları” sokmak adına fırsat vermekte ne demek?

 Yüksek yüksek mahkeme kararına kadar bu 21 cuntacı bir kolayını bulup “demokrasilerde çare tükenmez” tezi üzerinden işin içinden sıyrılamazlar.

28 Şubat’ın 103 kişilik yargılanan listesi dışında hala dokunalamayan apoletliler, manşetlere şekil verip algı operasyonları yapan sözde gazeteciler, STK temsilcileri, sivil aktörleri ne olacak?

28 Şubat dava dosyasını hazırlayanların Fetöcü savcılar olduğu, Fetö davalarından tutuklu olanların da bulunduğu biliniyor.

Cunta’nın yargı ayağı ve medya ayağında “hizmet” verenler nasıl oldu da “hasır altı” edildiler?
Siyasiler, gönüllü aktivistler nereye kayboldu?
Gazete, medya patronlarını “gizli ajandalar” arasında kimler kaybetti?
Cuntayla işbirliği içindeki o dönem YÖK kadrosunda bulunan, darbeye çanak tutup üniversite ayağını yürütenler bir elin parmağı kadar mıydı?

 Nereye gitti bu “batı çalışma grubu”ndan maaş alan akademisyenler?

15 Temmuz sürecinin son omurgasını oluşturmak için Fetö’den her manada destek alan sivil ajanları kim ya da kimler legal kamuflaja bürüdü?

Bunları bilmek gerekiyor.

15 Temmuz bu ülkenin işgal girişiminin adıysa, 28 Şubat bu ülkenin direncinin kırılması ve 15 Temmuz’un basamaklarından biridir.

Müebbet alan bu apoletli işgalcileri aynı zamanda sivil ve medya ayağıyla birlikte Fetö davalarından da yargılamak ve cezalandırmak gerekir.

 İktidardan beklenti şudur ki, 28 Şubat’a dahil olan kelli felli, siyasi dayısı, arkası olan sivili, gazetecisi, STK yöneticisi kim varsa hepsini sanık kürsüsüne çıkarıp yargılanmasına hukukî zemin hazırlamak ve işi bitirmektir.

Binnur Günay

 

 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Binnur Günay