57 yıl sonra…
“Kurt önüne gelmiş taze kuzuyu mu yer, yoksa kart koyunu mu? Biz kuzuyu bulacağız.”
Kimin bu sözler?
Yassıada duruşmaları için özel olarak seçilip eğitim gören 120 askerden biri olan Muzaffer Erkan’ın yıllar sonra anlattığına göre mahkeme başkanı Salim Başol’un sözleri…
Devrik Cumhurbaşkanı Celal Bayar ilk duruşmada “Bugüne kadar işlenmiş ne suç varsa, vebali üzerimdedir, asacaksanız beni asın” deyince, güç zehirlenmesine uğramış ve müthiş kaba bir dile sahip Başol böyle cevap veriyor.
***
Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve FatinRüştü Zorlu’nun 16 ve 17 Eylül 1961’deki idamlarının üzerinden 57 yıl geçti.
27 Mayıs darbesini ve sonuçlarını çok konuştuk, tartıştık, sorguladık.
Yine konuşur, tartışır, sorgularız.
Fakat sürekli hafif geçtiğimiz, hatta üzerinde durmayı unuttuğumuz şeyler de var.
Kamuoyu olarak, millet olarak işin “psikolojik savaş” tarafını hâlâ anlamış ve atlatabilmiş değiliz.
Yani darbelerin “darb” eden, deviren, yıkan tarafına odaklanıyoruz ama zihnimizi yeniden düzenleyen yanlarını es geçiyoruz.
Mesela Menderes ve arkadaşlarının ne kadar “uyduruk” gerekçelerle (ve elbette devrilmelerine neden olan asıl dinamikleri saklayarak) suçlanıp idam edildikleri konusu yeterince dikkatimizi çekmiyor.
Oysa geçmişi bilmek geleceği iyileştirmeye yarayacaksa, asıl bu “zihin operasyonları” üzerinde durmamız ve hazırlıklı olmamız gerekir.
***
Soru şu…
Yıkan, yakan, asan, kesenler her şeyi söyleyebilirler…
Ama biz niye onlara kanarız, nasıl o oltaları yutarız?
Düşünebiliyor musunuz, Menderes’i idama götüren suçlar arasında “kanuna aykırı olarak 1957 seçimlerinin tarihini erkene aldırmak, Kırşehir’i gayrı kanuni olarak il yapmak” gibi suçlar(!) da vardı.
Düşünebiliyor musunuz?
Mahkûmiyetine neden olan 12 dava içinde “zimmetine para geçirmek” gibi ciddi iddialar da vardı ama dönem geçtikten sonra bunları ciddiye alan CHP’li vekil bile kalmadı.
Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun durumu da farklı değil.
Küçük bir örnek…
Mahkeme döneminde Paris’teki elçilik binası “Zorlu’nun satın aldığı şato” diye adlandırılmış, zihinler günlerce o görüntülerle yıkanmıştı.
Peki Zorlu’nun yeni ve milli bir Kıbrıs politikası inşa ettiği için İngiltere ve ABD’yi rahatsız etmesini o gün ve bugün doğru düzgün konuşabildik mi? Hayır!