Doları düşüren sihirli cümle

Okuduğunuz Yazı
Doları düşüren sihirli cümle

İçerik

Türkiye maalesef tarihten ders çıkarmayı ve dün ile bugün arasında sebep-sonuç ilişkisi kurmayı beceremeyen bir ülke. Öyle olduğu için bu krizi de yine “Kurdaki yükseliş dış kaynaklı mıydı? Yoksa Türk ekonomisinin yapısal sorunlarından mı kaynaklanıyordu?” sığlığında yorumlamaya ve anlamaya çalışıyoruz.

Oysa bundan daha 2.5 yıl önce bize bu filmi izlettiler. 2019 yerel seçimlerine nasıl bir atmosferde gittiğimizi niyeyse kimse hatırlamıyor.

24 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtik. Erdoğan’ın öncelikli hedefi tıpkı bugünkü gibi sıcak paraya dayalı borç ekonomisinden üretim ve ihracatı önceleyen bir modele geçmekti. Dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın o günlerdeki açıklamalarına arşivden bakın. Faizlerin indirilmesiyle yaşananlar size çok tanıdık gelecek. Adeta bugünü göreceksiniz.

ABD Başkanı Trump’ın 13 Ağustos 2018’de attığı “Türk Lirası güçlü dolarımız karşısında eriyecek” tweet’i ile başlayan ekonomik darbe süreci 24 Mart 2019’a kadar devam etti. Yerel seçime bir hafta kaldığında Türk ekonomisi tam üç kez kur üzerinden saldırıya uğramıştı. Birileri Türk ekonomisini batırmak için 15 milyar doları gözden çıkarmıştı. Sokakta gündem patates-soğan kıtlığı ve market fiyatlarındaki abartılı artışlardı.

Sosyal medya trolleri “Patates-soğan, güle güle Erdoğan” diye bağırıyordu. Son derece basit bir oyun planları vardı aslında. Dolar yükselecek, Erdoğan’ın arkasındaki halk desteği azalacak, yerel seçimde yaşanacak büyük çöküşle beraber sokaklar hareketlenecek ve genel iktidar da değişecekti. Beceremediler.

Pandemi umutlarını bir kez daha tazeledi. Erdoğan bir şekilde erken seçime gitmek zorunda bırakılacaktı. Ellerindeki en güçlü koz yine ekonomiydi. Erdoğan’ın faizleri indirme kararıyla harekete geçtiler. Bu sefer “Dolar 20 lira olacak” diye milleti galeyana getirdiler. Patates-soğan kuyruklarının yerini Halk Ekmek kuyrukları aldı. Bırakın Alman medyasını, Japon televizyonu bile Bağcılar ve Keçiören’deki Halk Ekmek kuyruklarını vermeye başladı.

Tam “Bu kez başardık” diyorlardı ki yine hüsrana uğradılar. Nasıl oldu, iş nereden döndü hâlâ anlamış değiller. Oysa Erdoğan’ın pazartesi günü yaptığı konuşmayı sakin bir kafayla yeniden okusalar cevabı bulacaklar.

Onları fazla zorlamadan cevabı biz verelim: Doların ateşini düşüren en etkili silah, Erdoğan’ın “Biz milletimizi seviyoruz, bize güvenin” cümlesidir. Bizim millet parayı sever ama vatanını daha çok sever. Ve seveni de kızanı da son tahlilde Erdoğan’a güvenir. Türkiye’yi son 20 yılda olduğu gibi bütün badirelerden çıkaracak liderin Erdoğan olduğunu bilir. Kuru düşüren milletin sağduyusu ve Erdoğan’a olan güvenidir. Gerisi boş laftan ibarettir.

İmamoğlu’na randevu vermeyen genel başkan

CHP’de çarşı her zamanki gibi karışık. Ekrem İmamoğlu’nun genel merkeze rağmen gerçekleştirdiği Kırıkkale ziyaretinin ayrıntılarını aktardığımız yazıya çok tepki geldi. Tabii beraberinde yeni kulis bilgileri de…

Meğer CHP yönetimi ile İmamoğlu arasında geçen hafta bir de randevu krizi yaşanmış. Kırıkkale’den sonra buzları eritmek için Kemal Kılıçdaroğlu’ndan randevu talep eden İmamoğlu’na, CHP Genel Merkezi’nden hiç beklemediği bir yanıt verilmiş. Daha doğrusu, randevu talebi yok sayılmış.

O da “Boşu boşuna Ankara’ya geldi” demesinler diye Yenimahalle Belediye Başkanı’nı ziyaret ettikten sonra ayrılmış kentten.

Bu işin sonu nereye varacak gerçekten merak ediyorum. Ya İmamoğlu da kendisine randevu vermeyen TÜİK’e baskına giden Kılıçdaroğlu gibi CHP Genel Merkezi’nin kapısına dayansaydı! O zaman kopacak gürültüyü düşünsenize… Yıkılırdı ortalık.

Şaka bir yana, bu adaylık meselesi CHP’de büyük bir kırılmaya doğru gidiyor. CHP’nin bu süreci hasarsız atlatma ihtimali her geçen gün azalıyor.

İyi Parti ve Anadolu’nun ruhu

İyi Parti son iki yılda… Türkiye için yaşamsal öneme sahip Libya tezkeresine HDP ile beraber ‘Hayır’ oyu verdi.

CHP ile beraber IMF ile otel odasında gizli görüşme yaparken yakalandı.

İyi Partili bir milletvekili partisinin HDP ile beraber gizli anayasa çalışması yaptığını iddia etti.

Bir genel başkan yardımcısı Selahattin Demirtaş’a özgürlük istedi. Bir Grup Başkanvekili şehit yakınına küfretti.

En son Durmuş Yılmaz kur düşerken vatandaşa “Bu bir alım fırsatıdır” diyerek dolarda kalmalarını tavsiye etti!

Bütün bunların yaşandığı bir parti ısrarla milliyetçi-muhafazakâr tabana hitap ettiğini savunuyor.

Partiye yakın anket şirketleri aksini iddia etse de bu söylemlerle İyi Parti’nin milliyetçimuhafazakâr seçmende bir karşılık bulması zor. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun 100 yıl önce Türk aydını ile Anadolu insanı arasındaki derin uçurumu anlattığı ‘Yaban’ kitabındaki şu cümle adeta İyi Parti’nin özeti gibi: “Anadolu halkının bir ruhu vardı, nüfuz edemedin. Şimdi elinde orak, buraya hasada gelmişsin. Ne ektin ki, ne biçeceksin.”

Meral Hanım’ın danışmanlarını ve parti adına konuşan herkesi acilen gözden geçirmesinde fayda var.

Muhalif kanallar ve sosyal medyada alınan abartılı övgüler Anadolu’nun ruhunu hiç ama hiç yansıtmıyor. Birileri Meral Hanım’ı fena halde yanıltıyor.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Zafer Şahin