Ya Türkiye düşseydi…

Okuduğunuz Yazı
Ya Türkiye düşseydi…

İçerik

İnsan en çok savaşta insandır. Adının önünde ‘Profesör’ yazan adamların canını kurtarmak için ülkesini terk eden insanlar hakkında tuhaf espriler yaptığına ancak savaş dönemlerinde şahit olabilirsiniz.Bir komedyenin çatışmaların ortasında yayın yapan gazeteciyle sosyal medyada iki tık fazla almak için dalga geçmesi de böyle dönemlere has pespayeliklerdendir.

İnsanlar gibi devletler de bu zor dönemlerde farkını ortaya koyar. Şimdi vereceğim rakamlar İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı’dan. Türkiye, 24 Şubat’tan itibaren ülkesinden ayrılmak zorunda kalan 20 bin 550 Ukrayna vatandaşına kapılarını açtı. Bu ülkede yaşayan 12 bin Türk vatandaşı tahliye edildi.

11 kişilik AFAD ekibi Ukrayna’dan göç hareketliliğinin başladığı 25 Şubat günü insani yardım faaliyetlerini düzenlemek için Romanya’nın Siret sınır noktasına gitti. Halen orada günde 10 bin kişiye sıcak yemek ikram ediyoruz.

26-27 Şubat tarihlerinde insani yardım malzemesi taşıyan beş TIR’ı yola çıkardık. 1 Mart’ta malzemeler Ukrayna sınırında ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı. AFAD eşgüdümünde özel sektör ve STK’ların sağladığı yardım malzemelerini taşıyan beş TIR 5 Mart günü ülkemizden yola çıktı. 10 TIR ise bu hafta Ukrayna yollarına düşecek.

4 Mart günü Sağlık Bakanlığı tarafından bölgeye acil müdahale ünitesi kurmak için 10 kişilik UMKE ekibi yolladık. Göç İdaresi Başkanlığı’nda 24 saat esasına göre çalışan Kriz Koordinasyon Merkezi aktif hale getirildi.

Türkiye sadece insani yardımlarla değil diplomatik ataklarla da sorunun çözümü için taşın altına elini koyuyor, büyük devlet refleksi gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çabalarıyla Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanları Antalya’da bir araya gelecek. Görüşmeye bizim Dışişleri Bakanımız da katılacak.

Yıllardır büyük bir göç akınıyla karşı karşıya kalan ve bunu başarıyla yöneten bir ülkeyiz. Suriye ve Irak’tan sonra kuzeyden de göç almaya başladık. Gözlerinin ve saçlarının rengine bakmadan tüm insanlığa kol kanat geren bir merhamet ülkesiyiz. Tamam, çok zengin değiliz. Küresel krizin etkisiyle ayçiçeği yağı pahalı, benzin ve market fiyatları cep yakıyor. Ama açık ara dünyanın en vicdanlı ülkesiyiz. Ve birileri her ne kadar aksini iddia etse de etrafımızı saran ateş çemberine rağmen bölgemizdeki en güçlü devlet biziz.

Şimdi soru şu: Ya Türkiye bütün bunları yapabilecek siyasi istikrara ve ekonomik güce sahip olmasaydı? Ne olurdu Avrupa’nın, dünyanın hali? Emin olun insanlık bugün çok farklı şeyleri konuşuyor olurdu.

Şundan hiç şüpheniz olmasın… 15 Temmuz’da FETÖ ve PKK kartıyla bizi düşürmek isteyen müttefiklerimiz de dâhil aklı başında her devlet bugün “İyi ki Türkiye var” diyor.

Zeytinliklere ilk kim dokundu?

Zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerinin yürütülmesine olanak sağlayan yönetmelik değişikliği çok tartışılıyor. Muhalefete göre zeytinlikler madenciliğe, ranta ve talana açılmak isteniyor!

İşin aslına geçmeden önce muhalefete kocaman bir ‘günaydın’ diyelim ve soralım: Bu ülkede zeytinlikler ağırlıklı olarak hangi coğrafi bölgelerde bulunuyor? Ve o zeytinliklerin bulunduğu alanlarda yükselen yüz binlerce yazlık ve villaya kim imar izni verdi? Kim, bin yaşında olanlar da dâhil milyonlarca zeytin ağacını kesip inşaat rantına kurban etti?

Bu ülkede bir türlü önüne geçilemeyen zeytin katliamının sorumlusu yıllardır Kuzey Ege’den Hatay’a kadar uzanan sahil şeridindeki çarpık yapılaşmaya çanak tutan belediyelerdir. Gece kurtla beraber kuzuyu yiyip, sabah çobanla ağlayanlar misali bugün zeytinliklere ağıt yakıyorlar! Bırakın sahilleri, güzelim Kaz Dağları bile betona teslim edilmedi mi?

Peki, muhalefete mensup belediyelerin yıllardır yaptığını şimdi de hükümet mi yapmak istiyor? Eğer öyleyse hep beraber karşı çıkalım. Ama işin aslı öyle değil. Düzenleme Türkiye’nin artan enerji ihtiyacını yerli kaynaklarla karşılamak için yapıldı. Halen faaliyette olan baz yük santrallerini kapsıyor. Eğer elektrik ihtiyacını karşılamak için yürütülen madencilik faaliyeti zeytinlik alana denk gelirse sahadaki zeytin ağaçları eşdeğer büyüklükteki başka bir alana taşınacak. İlgili firma taşınan ve tutmayan her zeytin ağacı için beş yeni fidan dikecek.

Kolay mı koca zeytin ağaçlarını taşımak diyorsunuz değil mi? Haklısınız. Ama Yatağan’da bu başarıldı. Zeytinlikler başka bir alana zarar görmeden taşındı, termik santral faaliyetine devam etti.

Zeytinliklerin korunması için geliştirilen hassasiyet önemli ve değerli. İktidara da muhalefete de düşen görevler var. CHP lideri Kılıçdaroğlu bu konuda ön almak istiyorsa partisinin belediye başkanlarına “Bugünden itibaren hiçbir zeytinlik imara açılmayacak” diye bir talimat verebilir. Zeytinlikleri korumak için lafa değil icraata ihtiyaç var. Öyle değil mi?

 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Zafer Şahin