Borrell’i unutup, Von der Leyen’e haksızlık ettik
Bu sütunda kısa bir süre önce şöyle yazdım:
“Yunanistan, ‘sahile yaklaştırmadığı’ her bir bot için Avrupa Birliği Bakanlar Kurulu (Avrupa Komisyonu) başkanlığından para alıyor. Bu parayı, komisyon başkanı Ursula von der Leyen’e bağlı, Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı (Frontex) veriyor. AB bu uygulamaya “Geri itme” adını veriyor. Projenin Yunanistan ayağının adı ‘Poseidon.’ ”
Bu ifadeler harfiyen doğru. Ancak icracılarının başında sözüm ona Avrupa’nın Dışişleri Bakanı Josep Borrell’i, sesi çıkmadığı için ihmal etmişiz! Avrupa Birliği (AB) Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Borrell, ayık gezmeyi fazla sevmeyen bir İspanyol sosyalist. Bu sebeple olacak, kitle önüne çok çıkmamasına özen gösteriliyor. Ancak geçen hafta içinde AB’nin yeni kurduğu diplomat okulunun açılışında yaptığı konuşmayla yeniden dikkatleri üzerine topladı. Bu konuşmada Avrupa’yı bir cennet bahçesine, dünyanın geri kalan bölümünü de vahşi bir ormana benzeten Borrell, Avrupalı diplomatların görevinin bu bahçeyi dış dünyanın kirleten etkilerinden korumak olduğunu ifade etti. Borrell, konuşmasının bir bölümünde, Avrupa cennetinin giriş kapılarından biri olarak Yunanistan sınırlarının daha sıkı gözetilmesi ve Türkiye’den geçerek gelecek kirletmenin önlenmesinin şart olduğunu hatırlattı.
Konuşmanın bu ırkçılık öğesi yüksek bölümü ciddi eleştirilere uğradı. Ülkemizde bazı yazarlar, bu sözlerdeki korumacılığın temelinde ırkçılığın yattığını belirttiler. İspanyol gazeteleri bile, eski İspanyol siyasetçiden “Bu adamın emekliliği geldi de geçiyor!” diye söz ettiler.
Borrell, Türkiye’nin mülteci akınını önlemek için “para karşılığı önlem alması” anlaşmasının da fikir babasıdır. Eski bir hükümet zamanında Türkiye’ye de benimsetilmiş olan bu fikir evrensel insan haklarına aykırı idi ve Türkiye bu yanlış anlaşmaya -hükümeti değiştirme pahasına- imza atmaktan kaçınmıştı.
Bu anlaşma, tıpkı Ursula von der Leyen’in başkanı olduğu Avrupa Bakanlar Kurulu konumundaki konseyin kurduğu Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı (Frontex) gibi, birçok evrensel insan hakları bildirgesini ihlal ediyordu. Her insanın bir ülkeden başka bir ülkeye göçmek veya sığınmak hakkı vardır. Ülkeler de kendilerine sığınan kişiye bu hakkı tanımak veya tanımamak yetkisine sahiptir; ancak sığınmacıyı sadece eski ülkesine değil, gitmek istediği herhangi bir başka ülkeye gitmekten menedemezler.
Avrupalılar ne zaman unuttular kendi kaleme aldıkları bu bildirgeleri? Sadece unutmakla kalmadılar; cennet dedikleri ülkelerine kendisini ve ailesini korumak için Suriye’yi, Afganistan’ı veya başka bir ülkeyi terk etmek isteyen kişileri soyarak, soğukta donmaya mahkûm etmeye, bulundukları lastik botları delerek boğmaya başladılar. Borrell, daha önce Zagreb’de yaptığı bir konuşmada, bu kişilere çağrıda bulunarak, “Avrupa’nın kapıları açıktır zannetmeyin. Türkiye’den geçerek Avrupa’ya giremezsiniz!” demişti.
Borrell’in diplomasi okulunda insan haklarının okutulacağını sanmak mümkün mü?