Mandacıların cesareti nereden geliyor

Okuduğunuz Yazı
Mandacıların cesareti nereden geliyor

İçerik

FETÖ’cüler senelerce silik ve korkak yaşadılar, amiyane tabirle “pısırık” olarak tanındılar. Hır çıkarmayan onlardı. Tartışma çıkacak olsa hep alttan almalarıyla tanınırlardı. Hakikatin hatırı için seslerini yükseltemez, haksıza haksızsın diyemezlerdi, kem küm ederlerdi.

Fakat bir gün geldi, ne olduysa bu silik tiplere cesaret geldi. General yargılamaya cüret ettiler, dönemin başbakanını tehdit ettiler. Hatta o kadar coştular ki önlerine gelen herkesi tehdit eden adamlar topluluğuna dönüştüler.

Bu adamların kendi dinimiz, kültürümüz ve tarihimiz üzerinden bir motivasyonları yoktu. Cesaretiyle meşhur Hazreti Ömer’i hiç anmazlardı, bütün referansları takiye üzerine idi. Mert olmak, zalimin karşısına dikilip hakikati seslendirmek gibi bir dertleri hiç olmadı. Bunu telkin eden argümanları hiç seslendirmediler, çünkü küçük dünyalarında böyle bir mesele yoktu.

Çömleğin içinde ne varsa dışarı o sızıyordu. Çünkü kâinattaki bilgilerden uzak tutularak Hariciler ve Haşhaşiler gibi yetiştirildiler. Salt örgüt üzerinden akan bilgilerle mankurt haline getirildiler.

Ne zaman ki İsrail ve ABD ile müttefik olduklarını anladılar; o zaman bunlara bir cesaret geldi!

Değil mi ki dünün köleleri Allah’tan daha çok inandıkları bu güçten destek aldılar, işte o zaman kimyaları değişti, sesleri değişti, üslupları değişti, her biri küçük bir diktatör olup asıp kesmeye başladı. Bu arsızlık ve pervasızlık çok şaşırtıcı bir noktaya geldi, çünkü devlet içerisinde önemli her türlü kurumu da ele geçirmişlerdi.

PKK tarafında da hikâye aynı, cesaretleri dışarıdan geliyor.

O günleri unutmadık, “Çözüm Süreci” özellikle ABD, İran ve Celal Talabani’nin telkinleri ile bitirildi. PKK’ya bu süreçten vazgeçin biz size daha büyük bir devlet vadediyoruz dediler.

Suriye’de kurulmak istenen ikinci İsrail devletinin çekirdeğini, terörle mücadeleye karşı eğitim adı altında doğrudan maaşa bağladıkları PKK’lı kiralık askerler oluşturuyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik paradigmasını değiştirmesi, en başta Suriye’de kurulmakta olan uydu devletin geleceğini zora soktu. Kafkasya’dan Ukrayna’ya kadar birçok alanda kendi çıkarlarını önceleyen bir Türkiye’nin ortaya çıkması, sadece küresel aktörleri rahatsız etmiyor. FETÖ örneğinde olduğu gibi, onların beslediklerini de çıldırtıyor.

Türkiye’nin nasıl bir nüfuz alanına sahip olduğu, gücünün neye karşılık geldiğini müstemleke ruhlu Türk aydınının anlama kapasitesi maalesef yok. Büyük devletler bu gücü daha iyi görüyor.

Türkiye olmasaydı, Libya kan gölüne dönecek, yine milyonlarca insan göç etmek zorunda kalacaktı. Türk aydını ise bütün bu olup bitenleri anlayamadan, televizyonda Libya haberlerini “iç savaş” diye izleyecekti. Gelişmemiş insanların savaşıp durduklarını zannedecekti.

“Dünya vatandaşı” sloganlarıyla vatansızlığı aşılıyorlar, köksüzlüğe kılıf uyduruyorlar. Yazının girişinde kısaca tarif ettiğimiz tiplemenin en güzel örneklerinden Ekrem Dumanlı, “vatan diye bir şey yoktur, vatan bütün dünyadır” diyordu.

Bunlar bir insanın memleketiyle gönül bağını koparmak için icat edilmiş süslü sloganlar… Amaç ne? Memleketiyle gönül bağını koparan insan, artık mandacıların gönüllü veya paralı askeri olmaya hazırdır.

“Dünya vatandaşı olmak çok güzel” sloganlarıyla CHP’ye de sızdılar.

Bu ülkenin kurucu partisinin, laiklik adı altında abartılı tutumları olsa da rejimi korumak konusunda hassas bir tutumu vardı.

FETÖ operasyonuna kadar, CHP’nin bu klasik tabanını temsil eden Sünni, Hanefi, Türk sıfatlarıyla tarif edilebilecek bir genel başkanı vardı. Bir dönem bütün radikal sol örgütler Deniz Baykal’a düşmandı. Kâinattaki bütün kötülüklerin ondan geldiğine inanacak kadar abartılı bir muhalefetleri vardı.

Bugün CHP’nin geldiği duruma bakınca, Deniz Baykal’a kimin neden düşman olduğu daha iyi anlaşılıyor.

FETÖ’nün ve PKK’nın oluşturmuş olduğu iklimin meyvelerini bugün CHP veriyor. Sosyolojik olarak parti tabanının çoğunluğu Sünni kültüre mensup insanlardan oluştuğu halde, yönetimin çoğu Dersim hizipleri, küreselciler ve marjinal solculardan oluşuyor. Atatürkçü ve milliyetçiler partide kürek mahkûmu konumunda.

HDP, İttifak’ın bir parçası haline gelmiş, PKK’nın bir terör örgütü olmasına hiçbir eleştiri yok, örgütün talepleri Kandil’den sonra Ankara’nın merkezinde de dillendiriliyor.

Bunların cesareti nereden geliyor?

Bu sorunun cevabını herkes çok iyi biliyor…

 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
İhsan Aktaş