1923’ten 2023’e; lehte Lozan’lar mümkün mü?
Hemen ana düşünceyi vereyim: Bir uluslararası antlaşmayı iptal etmenin en avantajlı yolu “yeni bir antlaşma” yapmak! Yeni antlaşmalar için de yeni şartlar gerekli ve siz eğer güçlü iseniz o vakit bu mevzular lehinize olur. Peki, Türkiye yeni antlaşmalar yapabilir mi? Ne zaman yapar? Lozan başarı mıydı yoksa ancak o kadar mı olabilirdi?
Durun az soluklanalım..
Sıcak yaz günleri başladı…
Ankara gündemi Temmuz’la birlikte daha sâkin.. Gerçi muhalefet kazanı fokur fokur kaynıyor ama bir rehavet havasına doğru onlar da giriyorlar. Dünya gündemi ise hareketli; 11-12 Temmuz’da Litvanya’da NATO üyesi ülkeler büyük bir toplantı yapacak. Gözler yine Başkan Erdoğan ve konuşmalarında olacak.
Bayram, tatil, deniz, gezme falan derken insanlar siyasetten biraz uzaklaştı..
Elbette “dinlenmek” herkesin hakkı…
Ama birileri dinlenmiyor!
Birileri durmadan planlar yapıyor..
ABD’nin Dedeağaç’a yığdığı silahlar..
Libya’da vekalet savaşı verdiğimiz Wagner’in kendi öz ülkesi Rusya’da hortlaması..
Karabağ’da ilginç bir İran engeli..
Suriye’de adım adım Beşar Esed görüşmesi ve güvenli bölgemiz..
Mısır’dan Filistin’e yeni süreç..
Tüm bunların karşısında içerideki ekonomik beklentiler..
Yunan Kathimerini Gazetesi, Türkiye’nin Boğazları’na çift adlandırma yapılacağı, Yunanca anlamları olan “Bosphorus ve Dardanelles” isimlerinin NATO tarafından kullanılacağı iddiasında bulundu..
Mümkün mü? Değil; ama adamlar bir iddiayı gündeme getirip ön izleme veriyor!
Yunanlılar en çok satılan gazetesinde Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne atıf yapıyor.
Kaç uzman bu antlaşmayı baştan sona okudu?
Vatanseverim, çağdaşım, muhafazakarım falan demekle olmuyor!
İç siyasette Kılıçdaroğlu’na gömülüp hepimizi ilgilendiren dış siyaseti unutmamak gerekiyor.
Türkiye 2023-2028 arası yeni antlaşmalar imzalayarak “eski antlaşmaların” bazı hükümlerini lehine çevirebilir. Bu tehdit içeren bir süreç değil, tamamen doğal bir süreç şeklinde gelişecektir.
Boğazlardan geçen gemilerden ton başına alınan ücret arttı.
Burada daha özel ve ticari bir prosedür uygulanabilir.
Türkiye yeni süreçte ;
-Boğazlarla ilgili daha bağımsız bir hareket alanı kazanabilir. Mesela ülkemizden geçen gemileri anında Fransa’da bulunan bir birime bildirmek zorunda kalmayabiliriz. Şu anda bildiriyoruz. Mecbur muyuz?
-En sorunsuz alan Karadeniz; ancak Rusya Ukrayna antlaşması muhakkak imzalanacak. Türkiye bu antlaşmaya dahil olabilir.
-Libya ile imzalanan Münhasır Ekonomik Bölge Antlaşması tarihi bir sözleşmedir. Şimdi bu antlaşmalar genişleyebilir. Bazı ülkelerin dahil olacağı antlaşmalar Doğu Akdeniz’de Türk hakimiyetini genişletir.
-Karabağ bölgesi ve Türk Dünyası üzerinden yeni sözleşmeler… Zengezur Geçidi yeni bir dönemin başlangıcı olacak.
– Ve Suriye… Tarihi bir antlaşmaya hazır olmak elzemdir!
Aslında ülkemiz yeni antlaşmalar imzalıyor, Libya’da olduğu gibi..
Artık dünün diz çökmüş mağlubu değil, geleceğin küresel lideri olarak dünyadaki konumlar yeniden belirleniyor.
Türkiye “konumu belirlenen ülke” olmaktan çıkıp artık “konum belirleyen ülke” noktasına gelmiştir.
“DEVÂSA EKREM BAŞKAN”
Ekrem İmamoğlu deyince akla gelen devâsa hizmetler:
-Temel Atmama Töreni
-Ulaştırma Bakanlığı’nın metroları önünde poz verme
-Çeşme açılışı
-İbrik
-Hamidiye Suyu’nun ismini HMD yapmak
İstanbul hizmete adeta tıka basa doydu; Ekrem Bey bence tatili haketti! Yoksa zaten tatilde mi? Olsun, bir daha çıksın; lütfen ama başkanı incitip mağdur etmeyin!
SON SÖZ: Kızılay Başkanı Kerem Kınık (kendisini hiç tanımam) istifa etti; “çadır satışı” çok tartışıldı. Peki o çadırları “satın alan” Haluk Levent ve Ahbap Derneği ne işler yapıyor? Çadır satan suçlu da alan suçsuz mu? “Hatay’da baraj çatladı” haberiyle arama kurtarmaları sekteye uğratmanın hükmü nedir? Kimler hangi ekiplerle hareket ediyor? Şimdi konuyu değiştiriyorum. Kimler kimlerle beraber? Kimler gerçekleri yazanlara hukuk üzerinden yepyeni “kumpaslar” dizayn ediyor. Acele etmeyin, yavaş yavaş; ama yakında..!