Milli kültür politikası ve alafranga budalaları

Okuduğunuz Yazı
Milli kültür politikası ve alafranga budalaları

İçerik

Ülkemizde bir kültürel iktidar sorunu vardı ve hâlihazırda kültürel iktidarı elinde tutanlar kendi nam-ı hesabına çalışmıyorlar. İki yüzyıldır insanlığın kaderine hükmeden sömürge imparatorluğunun temel düşüncelerini içe aktarmakla meşguller.

Bir milletin kültürel kodları kendi tarihinden, kendi dininden, kendi kültüründen, milletin binlerce yıllık birikiminden oluşur.

Modern Batı bilimi arz-ı endam ettiğinde çok radikal bir tanımlamaya gittiler: ‘’Gözlem ve deneye dayalı Batı biliminin ortaya çıkışından önce, ne kadar medeniyet, tarihi birikim, farklı ülke kültürü varsa, geri kalmışlığı temsil eder, geçmişe dayalıdır ve hurafedir.’’ Batı kültürü içerisinde bu büyük kavganın travmaları bulunmaktadır. Bu kuşatma milletlerin üzerine kâbus gibi çökmüştü.

Dünya üzerinde kurulan imparatorlukların %60’ını kuran ve yöneten, Selçuklu ve Osmanlı devleti uygulamalarını medeniyete dönüştüren bu milletin kültürel kodlarını kökünden silmek kolay olmayacaktı.

İsmet İnönü’nün kültüre dair bir beyanında ‘’Batı kültürüne karşı sonuna kadar açık olalım, çünkü kökü dışarıda, istediğimiz zaman kesersin, Doğu kültürüne ait olana kapalı olmalıyız, çünkü kökü içeride, istesen de kesemezsin’’.

İnönü’nün “Doğu” dediği şey neydi? Selçuklu kültürü mü, Osmanlı kültürünün tamamı mı, ya da İslam dinine ait bilgiler mi? Muhtemelen hepsini birlikte kastetmiştir. Mesele hiç de “Milli Şef’in” dediği gibi olmadı. Batı’ya ait olanı istediğin gün kesemiyorsun.

Batı kültürü bütün mazarratıyla o kadar içimize girmiş ki, Avrupa ülkeleri dahil, dünyanın hiçbir ülkesi bu kadar küreselleşme tesirine açık durmuyor.

Bu millet bağışıklığını kaybetmiş bir hasta gibi, her türlü zararlı virüslere karşı dayanıksız hale gelmiştir.

Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında bir milli kültür çabası vardı. Bu çaba Batı kültürünü içimize boca etmekten başka bir işe yaramadı.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, İzmir’in kurtuluşu töreninde, adeta taptıkları Yunan gavuru için bir cümle edemezken, Osmanlı padişahına ağız dolusu hakaretler etti. Kültürel emperyalizmin ne denli içimize sızdığının delilidir.

Antalya Film Festivali”nde FETÖ terör örgütünü arkalayan bir film ülke gündemine oturdu. Filmin seçkiden çıkarılması, alafranga budalası zevat tarafından tepki ile karşılandı.

Türkiye’de solcu sanatçıların öncülük ettiği festivallerin birçoğunda yurt dışından çağrılan yapımcı ve yönetmenlerin bir kısmı, Türkiye karşıtı Ermeni tezlerini savunan isimlerden oluşurdu. Aynı zamanda PKK tezlerini devlete karşı destekleyen yapımlar da boy gösterirdi. Ülkemizde bir milli kültür politikası olmadığı için, bu tür girişimler oyun eğlence zannedilirdi.

AK Parti 20 yıllık iktidar sürecinde ülkeyi gelişmiş ülke statüsüne yükseltti. Siyaseti vesayetin önüne geçirdi, dış politikada sert güncün yardımıyla küresel düzeyde etki üreten bir misyon oluşturdu. Altyapı ve kentleşme alanlarında olağanüstü adımlar atıldı. Bütün bu başarılar, eğitim, kültür ve hukuk sistemi alanında sofistike adımlarla taçlandırılmazsa, öncül devrimler geri tepebilir.

Anasınıfına başlayan bir öğrencinin lise bittiğinde kaç bin kelime ile Türkçe konuşacağına dair bir perspektif, yine okula başlayan bir öğrencinin okul bittiğinde kendi milletine ait tarih tezlerini veya elit mekteplerinde yetişen gençlerin Türkiye vizyonunu nasıl özümseyeceği oldukça önemlidir. Mili kültür politikasının ruhu milletin kendi okullarında görülmelidir.

Türkiye Yüzyılı bir sefer hazırlığıdır. Bu büyük sefere çıkmadan evvel “Her ağaç kendi kökü üzerinde yükselir” düsturu ile kültürel kodlar yeniden ele alınmalı ve bu kodlara uygun sanatçılar desteklenmelidir.

İki yüzyıllık Batı kültürel hegemonyasına karşı mücadele etmek kolay değil. Batı kültürü kavramsal yıkıcılığını kaybetti ve insanlığa maddeye köle olmaktan başka bir şey vadetmedi. Millet, başta tarih merakı olmak, üzere kendi geçmişini hatırlamaya başladı.

Medeniyetler birbirinin devamıdır. Dünyada nöbet sırası yeniden bize doğru gelmektedir. Tarih boyunca Selçuklu da, Osmanlı da diğer kültürleri inkâr etmedi. Var olan birikimi sentezledi.

Hâlihazırdaki birikimi ele alarak, varlık, değer ve insanlık birikiminden hareketle yeni bir kültür paradigması ile insanlığın yüzyılına ilham verebiliriz.

 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
İhsan Aktaş