Filistin için sivil direniş
Birkaç haftadır Batı başkentleri, büyükşehirleri, kültür kentleri olağanüstü Filistin destek gösterileri ile dolup taşıyor.
Filistin direnişi dünyada var olan bütün hesaplaşmaların kapısını araladı. En büyük gösterilerin İskoçya ve İrlanda’da olması tesadüf değil. Latin Amerika ülkelerinde sömürge karşıtlığı ve sol etkisi hala diri olduğu için, Filistin’e destek veren vicdanlı insanlar, aynı zamanda kötüye karşı savaş verdiklerinin farkındalar.
Salı günkü yazımda HAMAS’ın başlattığı direnişin bütün dünyayı değiştirecek bir adıma dönüştüğünü belirtmiştim. Bu yaklaşım salt kendi fikrim değil, bu konuda herkes hemfikir.
200 yıllık hegemonya ve Siyonizm 100 yıllık medya ve finans tekeli insanlığı zapturapt altında tutmaya yetiyor. Sosyal medya çağının gençleri bilgisayarın başına oturdu ve bizler gibi ortodoks eğitimden geçmedi. Basit düşünüyorlar ve
kolay kolay kandırılamıyorlar.
ABD’nin telkinleri, “azgın yeni nesil Hitler” kimliğine bürünmüş ola Netanyahu’yu durduramıyor. Katliamlar akıl almaz boyutlara ulaştı. Bu manzara danışıklı dövüş durumunu aşmış vaziyette. Şiddetin boyutunun artması, İsrail’in iyice zora girmesi, ABD’de Demokrat yönetimin, uzun vadede İsrail’in kontrolü ve yönetimi açısından elini güçlendiriyor olabilir. İsrail başbakanı da durumu böyle okuyor olmalı ki, ceza mahkemesi ve uluslararası alanda oluşan tepkilere bakarak: “Ben tek başıma değilim, bütün bu cürümleri ABD ile birlikte işliyorum” diyor ve güçlü suç ortağını kamuoyuna hatırlatıyor.
Uzakdoğu sokakları hareketli. AB ülkelerinin tamamına yakınında büyük hareketlilik var.
Pakistan, Mısır, Ürdün, Kuzey Afrika ülkeleri karşıtlık üzerine karşıtlık üretiyor. Dünyada ABD, Batılı devletler ve Siyonist tekel ile kimin meselesi varsa meydana çıkıyor. Hem vicdanlarının sesini dinlemek, hem de görülmemiş hesaplarını görmek istiyorlar.
Şu anda dünyamızda bütün bunları yorumlayacak büyük düşünürler yok. Akademinin hızlıca bu değişime ayak uydurması lazım, çünkü temel paradigmalar kökten değişiyor.
Batılı devletlerde liderler ve yönetimler Siyonizm kuşatması altında olmasına rağmen, sokaklar isyan ediyor ve kainattaki değişimin bayraktarlığını yapıyor. Suudi Arabistan gibi
ülkelerde halk çok hassas, devlet yönetimlerinin ise “ne güzel eğleniyorduk bu HAMAS da nereden çıktı?” şeklinde bir tutumları var.
Halk iradesinin yönetime
yansıması bakımından Türkiye dünyanın en demokratik ülkesidir.
Filistin konusunda Erdoğan’ın dünyanın bütün milletlerini etkileyen çıkışı oldukça önemlidir. Devlet düzeyinde yapılan etkinin sivil alanı zayıflatmaması lazım gelir. İsrail’e destek veren devletlerin halkları, vicdanlı insanları, özgür Filistin diye yeri göğü inletirken bizdeki sessizlik hayra alamet değil.
Güçlü olan demokrasi sokak hareketlenince daha da güçlenir. Hükümeti destekleyen sivil toplum örgütleri ve sendikaların bir şeyin ayırdına varmaları gerekir. Batılı toplumlar kendi devletlerini doğru bir çizgiye çekmek için eylem yapıyorlar, karar mekanizmalarını etkiliyorlar. Bizde hükümet hakkaniyetli bir yerde duruyor. Fakat 100 yıl önce devletimizin ayrıldığı topraklarda kızılca kıyamet kopuyor. O halde milletimizin ve sivil toplum örgütlerinin de dünyaya ses vermek için çaba içerisinde olması gerekir.
Zaman zaman sivil talep ve tepkiler fazla görünebilir. Bu da normaldir. Çünkü insanların hassasiyetleri çok yüksek. Devlet hakkaniyetli olmaya devam edecek ve sivil toplumun sesi daha gür çıkacak.
Erdoğan bütün dünyada ses getirici bir misyon üstlenmişken Türkiye’deki sivil kuruluşların bu kadar sönük kalması çok da kabul edilebilir bir durum değil. Sivil kuruluşlar şu bilgiyle yola çıkmalı: Bugün dünyada Siyonizm tekelini kırmak için yer yerinden oynuyor. Bu küresel değişimde pay sahibi olmanın yanı sıra, Erdoğan gibi, başka milletlere de ilham vermek lazım gelir.