Şu emperyalizmin işlerine akıl erdiren varsa!
Amerikan Enterprise Kamu Politikası Araştırma Enstitüsü’nü (AEI) ve onun Türkiye Masası elemanı Michael Rubin’i tanımayan kalmış mıdır? Türkiye aleyhtarı herhangi bir girişim var ve içinde Rubin yoksa, o işin etkisi o kadar zararlı olmayabilir.
Rubin’in son marifeti, Gazze’nin, İsrail soykırım saldırısı sonrası yeniden inşaası söz konusu olduğunda, neden Türk hükumeti ve firmalarına görev verilmemesi gerektiği konusunda destan gibi bir makale döşenerek, şimdiden gerekçe üretmek oldu. Rubin yazısında, “Türk inşaat firmalarının çok güçlü” ve “birçoğunun Irak ve Somali gibi zorlu güvenlik ortamlarında çalışıyor olmalarını” itiraf ediyor ancak Türkiye’nin, İran, Katar ve Suudi Arabistan’ın bu çabaya “asla sokulmaması gerektiğini” öne sürüyor. Sebep? “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hamas terörünü kışkırtması ve meşrulaştırması…”
AEI ve Michael Rubin’in önerisi, Gazze’nin, Hindistan’ın ana ortak, Mısır’ın küçük ortak olduğu bir konsorsiyum tarafından inşa edilmesi şeklinde. Çünkü İsrail Kamu İnşaat Kurumu, inşaatın ülkenin güvenlik kaygılarına uygun olması konusunda ancak bu iki ülkeye güvenirmiş. Rubin yazmamış ama Gazze’nin yeniden inşası konusunda İsrail’in güvenlik kaygılarının neler olabileceğini anlamak zor değil: Yeni Gazze’de tüneller ve askeri amaçla kullanılabilecek tahkimatlar olmayacak.
Yazıda yer alan Türk inşaat firmalarına Dağlık Karabağ’daki projeleri dolayısıyla yöneltilen suçlamaları tekrarlayıp Michael Rubin’e alet olmak istemem. Ancak Rubin’in, “bu işte ticari kazancın İsrail’in güvenliğini umursamayan ülkelere gitmemesi” gerektiğini not etmesi, bütün yazının (ve arkasındaki Amerikan planının) motifini ortaya koyuyor: Bu işten kim kazanacak?
Resmi yetkili olsun olmasın, Türkiye’de bir kişinin, Netanyahu-Biden soykırımının orta yerinde “Gazze’yi kim inşa edecek?” diye düşünse bile, bunun için para-pul hesapları yapacağını varsaymak, bence imkansızdır. Bu, meselenin Müslümanlar açısından geçerli tek boyutunu, Filistinlilerin 76 yıldır uğradığı ve son iki ayda zirvesine çıkan mezalimin artık tekrar yaşanmaması gerektiği inancını da görmezden gelmektir. Michael Rubin’in Hindistan’ın yanına yakıştırdığı Msır’da, başta Cumhurbaşkanı Sisi olmak üzere her bir insanı da bu aşağılamadan tenzih etmemiz gerekir. Yara henüz kanarken, Netanyahu ve Biden’ın Gazze’yi de Batı Şeria gibi somut sınırlardan çıkartıp, isteyen İsrailli silahlı yerleşimcinin gelip Filistinlilerin evini, işyerini işgal edebileceği bir statüye sokmak için planlar yaptığı sırada “Gazze’yi kim inşa edecek?” diye ticari hesaplara girmek, ancak Michael Rubin ve onun gibilere yakışan bir tavırdır.
İsrail’in şu an itibariyle evlerin yüzde 40’ını, işyerlerinin yüzde 60’ını, hastanelerinin tamamını kullanılamaz hale getirdiği Gazze, elbette yeniden inşa edilecektir. Ancak bu inşaat, coğrafi bütünlüğe sahip, Batı Şeria’sı ile, Gazze’si ile, Doğu Kudüs’ü ile, gerçek Filistin kurulduktan sonra düşünülecek büyük yeniden oluşumun yanında hiç de önem taşımayacaktır. Türkiye, Endonezya ve diğer Müslüman ülkelerin son 20 yılda Gazze’de hastaneler, konut siteleri, parklar, AVM’ler yaptığını Rubin ve AEI fark etmiş miydi?
Endişe etmesinler, Müslümanlar Filistin ve Gazze’deki binaların yeniden yapılması için kapitalist-emperyalizmin iznini almayacaktır.