Yeniden İstanbul’un kodları
Yerel seçimler yaklaşırken yine siyasetin mihverine İstanbul yerleşecek. Nasıl olmasın ki? Tarih boyunca yaşamış imparatorlukların en uzun süreyle başkentliğini yapmış bir şehir. Şartlar ne olursa olsun dünya milletlerinin yarısının İstanbul ile bir ilgisi vardır. Batı Avrupa’dan, Balkanlardan, Orta Doğu’dan, Afrika ve Kafkasya’da var olan milli devletlerin birçoğu iki yüzyıl önce Osmanlı coğrafyasının bir parçasıydı. İmparatorluk kültürleri kalıcıdır, bugün bu devletlerinden hangisine giderseniz gidin İstanbul kokusu alırsınız.
2010 Kültür Başkenti senesinde “İstanbul’un Şehirleri” belgeseli çekmiştik. Osmanlı yönetiminde olan 13 kültür başkentine gittik, her bir şehirde küçük bir İstanbul ile karşılaştık. Bugün duyanın küresel başkentleri vardır. Öyle zannediyorum ki New York ve İstanbul ilk ikiye girer. Geri kalan başkentler ondan sonra sıralanır Paris, Londra, Şangay vb.
Ülkemiz için İstanbul, eskiden Anadolu’da yaşayanlar için efsanevi bir şehir olan İstanbul’a gidip gelenler onun büyüsünden bahsederdi. Şimdi Anadolu İstanbul’la birlikte yaşıyor. Neredeyse ailesinin bir parçası İstanbul’da olmayan kimse yoktur.
Ulusal ve küresel medya kuruluşlarının merkezleri İstanbul’dadır ve İstanbul’da yaprak kımıldasa haber olur.
Yazı içerisinde birkaç satırda özelliklerinden bahsettiğimiz İstanbul 1994 yılında nerdeyse çöküntü halindeydi. Havası kirli, temiz suya erişim imkânı yok denecek düzeyde, alt yapısı hak getire… Bugünkü Hindistan şehirlerini andırıdan bir hali vardı İstanbul’un.
1994 yılında İstanbul bir Erdoğan devrimi yaşadı. İstanbullular bir başkan ve hizmetle tanıştılar. Erdoğan’ı baş tacı yapıp başbakan yaptılar.
Erdoğan bir belediye başkanı olarak üç temel konuda büyük vizyon geliştirdi.
Kadir Topbaş dönemi belediyeciliği fen işleri belediyeciliği açısından eşsiz bir dönemdir. Hizmet coşkusu ve kesintisiz halk desteği AK Parti’ye siyaset ve kültür üretimini unuttu. İstanbul yönetimi sosyolojisi ve misyonu unuttu. Sosyoloji kendisini unutanı unutur.
Bugün AK Parti İstanbul’da bir tercih yapacak. Ben uzun zamandır İmamoğlu’nun İstanbul halkına saygı duymayıp, İstanbul için çalışmadığını düşünüyorum. İstanbul halkı İmamoğlu’nu başarılı bulmuyor. Hem AK Parti’si ilçelerin hem de CHP’li ilçelerin her birinin başarı algısı İmamoğlu’ndan yüksek. İmamoğlu’nun halkın karşısına çıkıp anlatacağı bir icraatı yok. Her ne kadar CHP belediyeciliğinde icraata ihtiyaç olmasa da İstanbul diğer şehirlere benzemez. Bu şehir 7 gün 24 saat hizmet görmezse kısa zamanda S.O.S verir.
Adam takıntılı bir şekilde kendisini Erdoğan’la yarıştırıyor. En çok istediği şey Erdoğan’ın kendisini gündeme alması. Eğer bunu başarırsa hem o yüksek vizyona yakın bir yerde duracak hem de bu sayede İstanbul’da yapmış olduğu sıfır hizmet ve onlarca kusuru örtmüş olacak.
Çinli bilge duruma, ‘bak rakibe bak kendine bak’ der.
İstanbul’da CHP ve İmamoğlu’nu fazla büyütmeden onu yerel ölçekte yapamadıkları ile yüzleştirecek bir stratejiye ihtiyaç var. Konu ulusal bir boyut kazandığında, zeytinyağının suyun üstüne çıkma riskinin hesaba katılması gerekir.
Bir önceki seçimde İstanbul’u kazanıp sonra Erdoğan’ı yenmek gibi bir ideali olan muhalefetin bu iddiası kalmadı. Muhalefetin kendi aralarındaki gidişat Beyrut iç savaşı gibi. İYİ Parti linç üstüne linçe maruz kalıyor.
Seçim kazanma sinerjisi AK Parti’den yana. AK Parti teşkilatları daha istekli. Bu adam yerel ölçekte tutulup İstanbul’la yüz yüze bırakılırsa, halka anlatacak icraatı olmadığı için kendi kaderiyle ve seçim yenilgisi ile yüzleşmiş olur.