Terörle mücadelede sihirli bir formül var mı?
Daha 12 şehidimizin kanları kurumadan yeni şehit haberleri milletçe yüreğimizi dağladı.
Bu yazının kaleme aldığı saatlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dolmabahçe’deki ofisinde bir güvenlik toplantısı icra etmesine dakikalar kalmıştı. Toplantıdan çıkacak sonuçları hep birlikte göreceğiz.
Saldırı sonrası PKK/YPG’ye ait Irak ve Suriye’deki hedeflerin birlikte vurulması, salt Irak’ın kuzeyine yönelik bir harekât icra edilmemesi Türkiye’nin ABD’ye verdiği en önemli mesaj idi. Aynı durum geçtiğimiz saldırı sonrasında da yaşanmıştı.
Ne yapmak gerekir?
Bölgedeki gelişmelere dair henüz kamuoyu ile paylaşılmış net bilgiler olmadığı için bizler de bu yazıyı nakıs bilgi ile kaleme alıyoruz lakin ne yapılmalı sorusunun sihirli bir formülü yok. Bildiğimiz yegâne hakikat, terör ile mücadelenin devlet içi boyuttan devlet dışı boyuta taşındığı ve bu boyutun ısrarla sürdürülmesinin elzem olduğudur.
Teyidini DEM Partisi’nin açıklamaları üzerinden yapabilirsiniz.
Zaaf mı var?
PKK’nın yine kötü hava şartlarında ve bu sefer elli kişiye yaklaşan bir grup ile sızma girişimi yapması bize PKK’nın ve onu yöneten aklın bu türden intihar girişimlerini geçici üs bölgelerinde bu kış boyunca deneyeceğini açıkça gösteriyor. Kahraman Mehmetçiğin saldırı esnasında ya da saldırı sonrasında tüm terör unsurlarını yok etmesi verilen şehitlerden sonra yüreğimizi soğutmuyor.
Bu çok açık.
Bu durumda, kötü hava şartları altında lojistik destek ya da takviye kuvvet sevk edemeyeceğimiz durumdaki geçici üs bölgelerinin bölgede kış şartlarında da devam etmesi ya da etmemesi bugün yapılacak güvenlik toplantısında tekrardan ele alınacaktır.
Bunun dışında alınacak başka ilave teknik tedbirler varsa bunlar da bugünkü toplantıda ele alınacaktır.
Bu saldırılar sonrasında ABD ile aramızdaki temel meselenin F-35 ya da F-16 olmadığını bir kez daha net olarak anlıyoruz. ABD’nin, Suriye ve Irak’ın kuzey bölgelerinde bir terör devletçiği kurma projesini bölgede yaşayan Kürt’ün de Arap’ın da Türk’ün de hilafına devam ettirme azim ve kararlılığında olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz.
Son saldırılardan sonra ısrarla ABD’yi suçlamak ne kadar anlamlı?
Uluslararası ilişkiler bir satranç tahtası ve tarih kurulduğundan bu yana nadir zamanlar hariç güç ve adalet odaklı olarak işliyor. Kısa vadede güçlü olan kazansa da uzun vadede güç ve adaleti daha güçlü olan kazanıyor.
Hele ki bu coğrafyada bu husus kesinlikle daha belirgin.
Güçlüsünüz lakin adil olmadığınız takdirde silinip gidiyorsunuz. Bunun en belirgin örneği Moğol istilaları idi. Bugün Moğollardan geriye en ufak bir iz dahi kalmadı.
Adilsiniz lakin gücünüz yok sizi kurda kuşa yem ederler, siz de ‘ama ben adildim’ diye tekrarlar durursunuz.
İşte tam bu noktada güçlü ve adil olmak her daim tüm stratejilerimizin temeli olmalıdır.
ABD ile terör örgütleri özelinde yaşanan sorunlar ise Türkiye’nin bölgede güç devşirmesi ile birlikte başladı. 1990’lı yılların Türkiye’sinde karakollar basılırken ABD ve Batı timsah gözyaşları ile sıklıkla acılarımızı paylaşırdı. Bugün ise ısrarla Türkiye’nin Irak ve Suriye’den çıkması ve güç kullanırken orantılı olmasını vaaz ediyorlar.
Bu yüzden ABD’yi ya da başka bir devleti suçlamak yerine sahaya daha fazla güç projekte etmek ve ulaştığımız kapasiteyi zerrelerine kadar hissettirmek son derece kıymetlidir.
Gerisini onlar düşünsün.
Gelelim bir diğer konuya..
Bu ülkede depremde, yangında, selde ve terör olaylarında, selden kütük kapma telaşında olan her kim varsa bu tür zamanlarda ortaya çıkıyor. Daha şehitlerimizin kanları kurumadan devlet bana sorsa sihirli iksirin formülü bende ve vermeye hazırım modunda, kerameti kendinden menkul şahıslar ortaya çıkıyor.
Yahu, karşınızda binlerce yıllık geleneği olan bir ordu var, o ordunun içerisinde bölgeyi en az sizin kadar bilen komuta kademesi var, neden illa sizlerin şahısları bu denli önemli.
Tüm bunlara rağmen iletmek istediğiniz sihirli bir formül varsa ya da aktarmak istediğiniz bir tecrübe varsa eski silah arkadaşlarınızdan bir randevu talep edersiniz ve görüşlerinizi pekâlâ iletebilirsiniz, gizlilik ihtiva etmiyorsa da yazarsınız, çizersiniz.
Edep, erkan ve usul bunu gerektirir.
Ayrıca Türkiye’nin terörle mücadele yılları olarak geçen yıllar kıstas alındığında, ülke olarak terörden en fazla arındığımız bir dönemi yaşarken bizi, geçmiş yılların daha emniyet ve huzur dolu yıllar olduğuna inandırma hokkabazlığından da vazgeçiniz.