U-NÜ-VERSAL KOÇBAŞI GİRİŞİMİ
Oryantalizm’in geçmiş dönemlerde olduğu gibi bugünde aynı dozda toplumumuza yönelik saldırıları ve tahribatları olanca hızıyla devam ediyor. Ana hareket noktaları toplum değerlerimiz, kabullerimiz, inançlarımız üzerinden tahribatlar yaratarak o bağların koparılması ve sorgulamasını, onların arzu ettiği düzlemden kabul etmemizi sağlamalarıdır.
O kadar çok örnek var ki sıralamakla bitmez. Bunlardan bir tanesini de Koç sergisinde topluma enjekte edilmek istenen girişimin ardında aramalı. Abdülhamid Han’ın satın alıp Abdülmecid Han’a hediye ettiği köşkte sergilenen garabet ve ucube sanat sergisiyle ortaya çıktı. Basına da yansıdığı kadarıyla ve elde ettiğim bilgiler üzerinden konuşuyorum.
Bu garabetin nerede yapıldığı kadar hangi kavramlar ve kutsallar üzerinden yapıldığı da önemli. Mekanın ayrı bir önemi var. Mekan sahiplerinin ayrı bir önemi var. Mekan sahiplerinin temsil ettiği misyonla ilgili ayrı bir durum var.
Hepsinden de önemli bu milletin, bu ülkenin ortak hayat alanı bulup birleştiği ana kaide İslam’a dönük bir saldırının bu kadar aleniyete dökülmesi var.
Asıl üzerinde duracağım şey, kutsallarımız üzerinden bu toplumun kabulleri ve değerleri üzerinden provakasyona açık alanlar açma derdinde olan odaklar ve hainlerin toplumu dizayn etme gayretleri ve bunun çabalarıdır.
Mekanın İslam ile alakalandırılması ve o resim üzerinden “halifelik” makamının toplumca bilinmesi istenen “gizliliği” ve özel yaşam dairesinin bu resimler üzerinden servis edilmesidir.
Cami çağrışımı, mihrab görseli ve ruhban din algısı ve bu kavramlar üzerinden toplumun yöneticiler üzerinden sorgulamasına açılmak istenen alan ve bunun sanat adı altında sunulması rezaleti çok iyi düşünülmüş bir kurgu!
Yani Koç patenti üzerinden İslam’a ve bu toplumun değerlerine dönük provakasyonel girişimler silsilesi!
Sanatın evrenselliği ve sınır tanımazlığı üzerinden toplumu kendi amaçları adına rehabilite(!) etme gayretlerini görüyoruz.
Verilmek istenen mesaj nedir burada?
‘Bu toplumu idare eden yöneticiler dün Osmanlı’da olduğu gibi, bugün de övüldüğü gibi, gerçekte size anlatıldığı gibi değildi’ diyen şerefsizce bir algı operasyonudur.
Çıplak kadın ve erkek figürlerini ocaktan bozma mihraba dönüştürülmüş mekan üzerinden sergilenmesi tamamen kışkırtma amaçlıdır. İşin bu boyutta tasarlanması serginin koreografisini sağlayan organizatörler nezdinde aranmalı.
1. Tarihi saptırma
2. Halifelik makamı ve padişahlık makamını itibarsızlaştırma
3. İslam’ı ruhban sınıfına indirgeme çabası
4. Türk milletinin kutsalları üzerinde sorgulama yapmasına dönük rasyonel şeytanı çaba
5. Mekanlar ve manalar üzerinden İslam’ı gayri ahlaki düzlemde lanse edecek alanların açılıp, çoğaltılması
6. Türk toplum ve aile yapısını ana omurgaları üzerinden kırma girişimleridir.
İşin en garip tarafı, bu serginin toplumda uyandıracağı infiali umursamayan(!) organizatörlerin korkusuzluğu!
Yani alınacak tepkileri farklı yerlere tahvil edecek hesapların olması düşünülmemiş olamaz…
Aktörler üzerinden baktığımızda sergi, mekan kadar, aktörlerin de şaibeli olması oldukça ilginç. Kısacası Koç ile başlatılıp Abdülhamid Han ile süslenen bu provakasyonun hedefi belli oldu. Kültür Bakanlığı başta olmak üzere, İçişleri Bakanımızın da bu provakasyona müdahale edip, organizasyonu yapan gizli ellere gerekeni yapacağından eminim.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün de konu üzerinde sessiz kalmaması gerektiğine inanıyorum. Hiç kimse bu milletin hassasiyetleri üzerinden tezgah kuramaz!
Adli ve hukukî olarakta savcılarımızın olaya müdahale edeceğinden eminim. Tarihi mekanlarda rezaletler yaşanmasına kimse sessiz kalmamalı ve kalamaz da.
Sahi o resim sergisinin Fener Rum Kilisesi ya da Aya İrini’de sergilenmesi neden yapılmadı sizce?