1. BÖLÜM— TSK nın TÜRK DIŞ POLİTİKASINA ETKİSİ
Türkiye de dış politika çok ilgi çeken bir mesele olsa da maalesef bu konuda derli toplu metinler bulmak hiçte kolay değildir.Dış politika ile alakalı vasıflı, vasıfsız bir çok kişi fikir beyan ederken, genelde senaryolar üzerinde durmakta, asıl gelişmeler üzerinden gerçekçi, devlet politikalarını ıskalamakta ve bu sebeple dış politika gelişmeleri hakkında kısa, orta, uzan vadede tutarlı yazılar ve görüşler ortaya çıkartılamamaktadır.
Türkiye nin dış politika sekmenlerine şöyle bir bakarsak, üç blok üzerinden yıllarca şekillendiğini ve stratejik hamlelerin bu üç blok tarafından yıllarca oluşturulduğunu görmekteyiz.Bu bloklar ( ulusalcı) laik blok, İslamcılar, kimlikçi Kürtler olarak karşımıza çıkıyor.Bu bloklar dış politikamız ile alakalı kendi görüş ve çıkarlarını geliştirmişler, bu manada şekil vermişler, ideolojilerini stratejik hamlelerle devreye sokmuşlardır.Bu bloklar sürekli kimlik arayışı içinde olduklarından, her daim dış sekmenlerin etkisi altında kalmış ve gerçek manada ülkenin menfaatlerine faydalı olamayıp dış politika konularında da zaaflar göstermişlerdir.Zaman zaman bu üç blok Türk siyasetinde söz sahibi olduğunda, genelde iktidarlarını koruma manasında dış politikada kararlar almalarından ve bu kararların tersi bir muhalefet ile karşılaştıklarından, yıllar boyu dış politika kararlarımızda tutarsızlık görülmüş ve bir çok değişik kayıplarımızda söz konusu olmuştur.
2000 li yıllara gelindiğinde bir çok konuda olduğu gibi, dış politika meselemizde de TSK nın vesayeti yavaş yavaş kalkmakta ve sivil otoritenin kararları ile daha demokratik bir işleyiş hazıl olmaya başlamıştır.Özellikle son 15 yılda gördüğümüz sivil otorite olan Akparti ile, geçmiş yılların hamisi olan TSK arasında ki şiddetli iktidar mücadelesi, dış politika kararlarını da en direk etkilemiştir.Bu dönemde en öne çıkan mevzu Ulusal Güvenlik Kavramı olmuştur.Ulusal güvenlik gerekçesi ile devletimizin bekasını sağlamlaştıracak, milletimizi rahat ve huzura erdirecek adımlar atılması, askeri kesim tarafından engellenmekte ve sivil iradenin önüne set çekilmek istenmiştir.
Türkiye nin 1952 de NATO ya dahil olması ve bu manada GLADYO yapılanmasının ülkede yerleşik düzene geçmesi ile ( NATO mu GLADYO dan, GLADYO mu NATO dan… yazı dizimize bakınız. ajansturk.online ) TSK ülkenin siyasetinde ve politik kararlarında etkin bir rol almış, NATO nun etkisi ile her daim ülkenin sivil idarelerine müdahil pozisyonda bulunmuştur.2002 yılından itibaren Akparti idaresi ile bu süreç kısıtlanmaya başlanmış, akabinde TSK nın elindeki güçte milletin tercihi ile yavaş yavaş sivil otoriteye geçmiştir.Dış politika kararlarının da bu süreçte NATO nun etkisinden uzaklaştığını da bu dönemde görmekteyiz.
2002 sonrası görünen, Kemalist TSK ile İslamcı Akparti arasında ki çekişme ve var olma mücadelesidir.Bu mücadele 2004 yılında bazı Kemalist kuvvet komutanlarının emekli olması ve dönemin Genel Kurmay başkanı Hilmi Özkök ün hükümetin demokratik reformları yapması noktasında ki iradesini desteklemesi, Akparti nin sivilleşme ve normalleşme konusunda TSK ya karşı bir başarı elde etmesinin göstergesi olmuştur.Aslında bu başarı NATO ya karşı alınan bir başarıdır.Bu durum dış politika kararlarımızda elimizi daha da güçlendirmiştir.
Böylece 1960 darbesi ile Türkiye üzerinde oluşturulan askeri vesayet kırılmaya başlıyor, TSK da ki Kemalist ve NATO cu askerlerin tasfiyeleri ile sivil idare dönemi ve demokratik anlayış hazıl olmaya başlıyordu. DEVAM EDİCEZ
Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Bunları da okuyabilirsiniz;