Vefalı Türk geldi yine!
Osmanlı’dan günümüze Türk milletinin uluslararası ilişkilerdeki reflekslerini ırksal ve emperyal tercihleri belirlemedi. Eğer öyle olsaydı 600 yıl hüküm sürülen topraklarda Türkçe bugün en azından ikinci bir dil olurdu…
Suriye’de Esad zulmü dayanılmaz boyutlara ulaştığında alınan tavırda da, Mısır’da halkın oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’nin darbeyle devrilmesinden sonra gösterilen tepkide de, Myanmar’da, Somali’de, Balkanlar’da, Kırım’da mazlumdan yana konumlanmanın altında da basit maddi çıkarlar değil, bu milletin tarihinden gelen hasletlerinin payı büyük…
Hatırlayacaksınız daha 2 ay önceydi! Barzani yönetimindeki IKBY, Türkiye’nin bütün dostane uyarılara rağmen, İsrail’in de gazıyla hukuksuz referandumu yapmak için düğmeye basmıştı. Ankara’dan gelen tepkilere üst perdeden cevap veriliyor, konu Kürt düşmanlığı olarak lanse edilmek isteniyordu. (Tıpkı, Suriye’nin kuzeyinde ABD eliyle kurulmak istenen terör koridoruna gösterilen tepkide olduğu gibi…)
Referandum sonrası gerilimin, silahların kullanıldığı bir aşamaya dönüşeceğini düşünenlerin sayısı hiç de az değildi.
Yardıma koştuk
Ve önceki gece Irak’ın kuzeyi 7.3 büyüklüğündeki bir depremle sarsıldı. Ciddi bir yıkıma yol açan ve Güneydoğu illerimizde de hissedilen deprem sonrası harekete geçen ilk ülke yine Türkiye oldu. AFAD’ımız, Kızılayımız, sivil toplum örgütlerimiz Kürt kardeşlerimizin yaralarını sarmak için bölgeye akın etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil devletin zirvesinden, “Irak halkının acısını dindirmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız” mesajları verildi.
İşte yazının girişinde bahsettiğim o hasletler bu acı olay vesilesiyle bir kez daha ortaya çıktı… Türkiye, referandum sürecindeki tepkilerinin muhatabının Kürt halkının kendisi olmadığını, bölgenin kalbine hançer saplamaya çalışan yöneticiler olduğunu fiili olarak gösterdi.
Bize de bu büyük milletin bir ferdi olmanın gururu kaldı…