Doğu Türkleri ile Batı Türkleri yüz yıl sonra misyon birliği kuruyor
Bilindiği gibi, İslam dünyası 19. yüzyıla kadar dünyanın bir ucundan diğer ucuna birbiriyle konuşabiliyordu. Özellikle Orta Çağ’da, İspanya’dan yola çıkan İbni Arabi Anadolu’ya, Şam’a, Kâbe’ye gidip, hatta isteseydi yürüyerek herhangi bir engele takılmadan Hindistan’a kadar seyahat edebilirdi. Bu kadar geniş bir kara parçasını bünyesinde bulunduran Osmanlı İmparatorluğu, aynı zamanda yüksek kültür üreten, medeniyet kuran bir değere sahipti.
Özellikle 14. ve 15. yüzyıllarda dünya, Türk yüzyılı olarak anılmaya başlamıştı. Doğuda Timur İmparatorluğu, Mısır’da Memlükler, Osmanlı İmparatorluğu, Altın Ordu Devleti gibi birçok devletin yönetimi Türklerin elindeydi. Ancak bu imparatorluklardan en uzun yaşayanı Osmanlı İmparatorluğu, imparatorluk kültürünü bir medeniyete dönüştürdü.
Fransız Devrimi ile birlikte milliyetçilik akımları güçlendi ve imparatorluklar çağı sona erdi. Ulus devletler çağı başladı ve irili ufaklı yüzlerce devlet ortaya çıktı. Bunun yanı sıra, Rusya’da devrim olduktan sonra 40-50 yıl içinde, Türk devletlerinin tamamı Rusya’nın boyunduruğu altına girdi.
Soğuk Savaş dönemi bitip Rusya dağılana kadar Türk devletleri, bir yönde Rusya’nın esaretindeydi. Bugüne gelindiğinde, Türk Devletler Teşkilatı, Karabağ Savaşı’ndan sonra yeniden kimlik kazandı ve Türk devletleri, Türkiye’nin öncülüğünde bir araya geldiler ki, bu, Türklerin tarihi yeniden yazmaya başlaması anlamına gelmektedir.
Türkiye, oldukça zengin jeopolitik denklemlerin üzerinde oturmaktadır. Bir ayağı Afrika ülkelerindedir. Balkan ülkeleriyle iç içe yaşamaktadır. Orta Doğu ülkelerinin meseleleri Türkiye’nin iç meseleleri gibi gündem oluşturmaktadır.
Türk Devletleri Teşkilatı, Türkiye için yepyeni bir dış politika vizyonu oluşturmaktadır. Kuzeyden güneye, doğudan batıya, Türkiye 360°’lik bir dış politika üretme ve nüfus paylaşma kabiliyetine sahip bir ülkedir.
Siyaset bilimciler ve tarihçiler hep şunu söylerler: Japonya’nın ekonomisi her zaman İngiltere’den büyük olmuştur fakat Japonya hiçbir zaman İngiltere kadar bir siyasi nüfuza sahip olmamıştır. Bugün sanki İngiltere’nin kapsamış olduğu geniş nüfus alanını adım adım Türkiye kapsamaktadır.
Türk Dünyası’nın iki büyük devleti Türkiye ve Özbekistan, bulundukları pozisyon açısından oldukça önemlidir. Maveraünnehir Bölgesi’nin kalbinde bulunan Özbekistan, kültürel birikim, nüfus ve ekonomik bakımdan, Maveraünnehir bölgesinin etki gücü en yüksek ülke olacak gibi durmaktadır. Diğer taraftan Türkiye, kendi nüfuz alanını genişleten ve dostlarıyla olan stratejik diyaloglarını geliştiren bir ülkedir.
Geçtiğimiz hafta Özbekistan Cumhurbaşkanı Türkiye’ye geldi ve Cumhurbaşkanımızla bir toplantı yaptılar. Bu toplantının ağırlaması, uğurlaması ve iki devlet arasındaki ilişkiler, bugüne kadar devletler arası kurulan ilişkilerin en yüksek mertebelerinde gerçekleşmiştir.
Bu ziyaret kapsamında, Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’e Türkiye Cumhuriyeti Nişanı ile ödül töreni düzenlendi. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin en büyük ödülü olan devlet ödülünü Özbekistan idaresine törenle takdim etti. İki ülke arasındaki kapsamlı stratejik ortaklığın derinleşmesine ilişkin bildirgenin imzalandığı günde, Sayın Şevket Mirziyoyev, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden böylesine yüksek bir ödül almak benim için büyük bir onurdur” ifadelerini kullandı. Sayın Şevket Mirziyoyev, bu ödülün halklarımız arasında yüzyıllar süren dostluğun, üst düzey güvenilir iletişimin ve ikili çok taraflı ilişkilerin hızla gelişmesini sembolize ettiğini söyledi.
Belirtmek gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın kararına göre, bu ödül, Türkiye ile dostane ilişkiler geliştirmekte büyük katkı sağlayan devlet liderlerine verilmektedir. Gerek toplantıdaki karşılama şekli, gerekse ödül törenleri ve ortaya konulan ekonomik ve siyasi perspektif, önümüzdeki on yıllarda sadece Türkiye ile Özbekistan arasındaki ilişkileri değil, Türk devletleri ile Türkiye’nin geleceğine dair olağanüstü bir vizyon sunmaktadır.
Elbette ki Türk Devletleri Teşkilatı kurulmadan önce de bölge ülkelerinin Türkiye ile olağanüstü çalışma talepleri vardı. Fakat geride bıraktığımız on yılda, Türkiye kalkınmasını tamamlamış, sanayide ve savunmada önemli adımlar atmış bir ülkedir. Özellikle de kamu yatırımlarını dünyada son 20 yılda en yoğun şekilde yapan ülke olduğu için olağanüstü derecede bir bilgi ve tecrübe birikimi vardır. Bu sebepten dolayı Türkiye’nin diyalog halinde olduğu paydaş devletlere sunacağı çok katkı vardır. Aynı zamanda diğer devletlerin de Özbekistan-Türkiye yakınlaşmasına sadece iki devlet açısından değil, diğer Türk Devletleri Teşkilatı’nın geleceği açısından bir örnek model olarak bakabiliriz.