Cumhuriyet Halk Partisi normalleşince Türkiye normalleşir
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin kurucu partisidir ve uzun yıllar boyunca tek parti olarak hükümet etmiştir. CHP’nin ilkeleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilkeleri olarak kabul edilmiştir. Zaman içerisinde parti-devlet uygulaması öyle bir noktaya gelmiştir ki, CHP’nin il başkanları doğrudan devletin valileri sayılmıştır.
CHP’nin tek parti dönemindeki uygulamaları geniş halk kitleleri tarafından benimsenmemiş ve bu duruma neden olan birçok sebep vardır. Birinci sebep, keyfi idaredir. İkinci sebep, kültürel anlamda Çin Komünist Partisi’ne benzeyen bir kültür devrimi inşa etme çabasıdır.
CHP, toplumun kültürel, tarihsel ve dini değerleri ile çatışma halinde olmuştur. Bu durum, halkın geniş kesimlerinde tepki doğurmuştur. 1950 yılında iktidarını kaybeden CHP, birçok kurultayda neden seçim kaybettiğini tartışmıştır. Anadolu’ya gönderilen müfettişler, halk ile CHP arasında geniş bir mesafenin oluştuğunu, partinin tarih ile sorun yaşadığını ve dini değerlerle derin bir çatışma yaşandığını tespit etmiştir.
CHP, iktidarına ortak olan hangi parti varsa, o partiye karşı savaş açmış, onu rakip olarak görmüş ve ötekileştirmeye çalışmıştır. 1950’de iktidara gelen ve on yıl boyunca %50’ye yakın kamuoyu desteğiyle ülkeyi yöneten Demokrat Parti, CHP’nin öfkesinden nasibini almıştır. Daha sonra iktidara gelen Adalet Partisi ve Refah Partisi de benzer şekilde CHP’nin hedefi olmuştur.
AK Parti ise, çok sorunlu bir dönemde iktidara gelmiş ve %50’ye yakın oy potansiyeli ile ülkeyi yönetmeye çalışmıştır. Ancak CHP ve bürokratik vesayet, AK Parti’ye de kapatma davası açarak karşı çıkmıştır. CHP’nin bakışı, genellikle şu şekilde olmuştur: Türkiye’de kim iktidara gelirse gelsin, askeri ve bürokratik vesayet eliyle muktedir olanın kendileri olacağına inanmış ve askeri darbelerle bu iddialarını her zaman diri tutmuşlardır.
Son dönemlerde, AK Parti ve CHP arasında bir yumuşama eğilimi tartışılmaktadır. Şahsi kanaatim şudur ki, CHP’nin normalleşmesi, Türkiye’nin normalleşmesine önemli bir katkı sağlayacaktır. CHP’nin, demokratik değerleri benimseyip uygulaması, ülkenin demokratikleşme sürecini hızlandıracaktır. Bu bağlamda, normalleşme tartışmaları, aynı zamanda Cumhur İttifakı içerisinde de yeni tartışmaları gündeme getirmiştir.
Devlet Bahçeli, AK Parti içerisinde Cumhur İttifakı’na karşı olan gruplara sert mesajlar vererek Erdoğan’ın arkasında durduğunu açıkça belirtmiştir. Erdoğan, Türkiye’yi demokratikleştiren ve demokrasi merkezli bir siyaset izleyen bir lider olarak, yeni bir durumla karşı karşıyadır. Türkiye’deki çatışmaların bir yönü, uluslararası vesayet sisteminin amaçlarına dayanır.
Küresel güçler, Erdoğan›ın iktidarına hiçbir zaman razı olmamıştır. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak iki defa seçilmesine katkısı olan Cumhur İttifakı’nın bütünüdür. Küresel çeteler ve Türkiye’deki bazı gruplar, Cumhur İttifakı’nı bozarak Erdoğan’dan kurtulmayı amaçlamaktadır.
Ancak Milliyetçi Hareket Partisi ve AK Parti’nin yaptığı açıklamalar, Cumhur İttifakı’nın varlığını daha da pekiştirmiştir. Sonuç olarak, CHP’nin normalleşmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve toplumun huzura kavuşması için önemli bir adım olacaktır. CHP, demokratik değerleri benimseyip halk ile daha yakın bir ilişki kurarak, Türkiye’nin normalleşmesine katkıda bulunabilir. Bu süreçte, AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın kararlı duruşu da Türkiye’nin geleceği için kritik öneme sahiptir. Cumhur İttifakı’nın güçlü yönleri nelerdir:
Cumhur İttifakı’nı güçlü kılan sebeplerin başında, millî birlik ve beraberlik anlayışı gelir. AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin ortak değerler ve hedefler etrafında birleşmesi, ittifakın sağlam temeller üzerinde kurulmasını sağlamıştır.
İttifakın liderleri Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli, güçlü liderlikleriyle tabanlarını mobilize etmiş ve ortak politikalar geliştirmiştir.
Güvenlik ve terörle mücadele konularındaki kararlılık, ittifakın destek bulmasında önemli rol oynamıştır.
Ayrıca, ekonomik istikrar ve kalkınma hedefleri de seçmen nezdinde karşılık bulmaktadır. Cumhur İttifakı, ulusal egemenlik ve bağımsızlık konularında net bir duruş sergileyerek, dış müdahalelere karşı güçlü bir cephe oluşturmuştur.
Son olarak, Türkiye’nin bölgesel ve küresel meselelerde aktif rol alması, ittifakın stratejik önemini artırmıştır.