Bölgesel güç olma temrinleri

Okuduğunuz Yazı
Bölgesel güç olma temrinleri

İçerik

Sömürge imparatorluğu, büyük bir dünya düzeni kurmuş ve bugün bu düzenin vidaları gevşemeye başlamıştır. Düzen kurma fikri pörsümüş olsa da, vahşi düzenin yıkıcılığı devam etmiştir. ABD’nin Afganistan ve Irak işgalleri, dünya düzeninin nasıl bir yıkıcılık oluşturduğunu tüm dünyaya göstermiştir.

Bugün dünyamızda konvansiyonel anlamda filozof kalmadı; yeryüzünde takip edilebilir bir filozof kimdir diye sorsanız, sadece yerel isimlerden bahsedebiliriz. İngiliz bir gurup entelektüelin ‘’global reset’’ yani sistemlerin sıfırlanması anlamına gelen bir çalışması gündeme geldi.

Diğer taraftan Aleksander Dugin, çok kutuplu dünya konusunda ısrarlı makaleler yazmaktadır. Dünyamızın, yeni bir düzen kurmanın eşiğine merdiven dayadığını, düzensizlikten yeni bir düzen aşamasına geçme fikrini ısrarlı bir şekilde vurgulamaktadır.

Çok kutuplu dünyanın başat aktörleri Çin, Rusya ve Hindistan gibi görünse de, jeopolitik konumu, tarihsel misyonu, dinamik nüfus yapısı, son yirmi yılda kurmuş olduğu güçlü altyapısı, güçlü ordusu ve liderlik avantajıyla çok kutuplu dünya sisteminin aday ülkelerinden biri de Türkiye’dir.

Avrupa Birliği’nin Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in, bugün dünyamızda üç ülkenin imparatorluk iddiasında bulunduğunu belirterek, “Bunlardan ikisi, Çin ve Rusya, topraklarımızdan uzakta; ancak bu ülkelerden biri olan Türkiye, hemen yanı başımızda, komşumuzdur. Bu duruma duyarsız kalamayız; bu süreci yönetmemiz gerekir” manasında bir değerlendirmesi olmuştu…

Son yıllarda Türkiye’nin bölgesel politikalardaki etkisini ölçmek için, sadece Libya’nın bir devlet olarak adım adım istikrara doğru yönelmesi örneği bile yeterlidir. Arkasında onlarca devlet ve yüzlerce hikâye olan bu süreçte Türkiye’nin merkezi rolü, gelecekteki diplomatik krizlerde ve küresel ihtilaflarda ülkenin etkisini daha net ortaya koymaktadır.

AK Parti’nin güçlü toplumsal desteği ve yüksek düzeyde iş yapma arzusu 2015’e kadar devam ederken, hükümetlerin küresel vizyonu son yıllarda daha da gelişmiştir. Yapılan adım adım yatırımlar, bölgesel riskler, gelişen altyapı ve savunma sanayii gücü, “Türkiye Yüzyılı” perspektifinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

**Türkiye Yüzyılı**: Türkler tarih boyunca sefere çıkmış ve gittikleri yerlerden kolayca dönmemişlerdir. Şimdi de yeni bir seferin eşiğindeyiz. Arnold Toynbee, yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni tanımlarken dünyanın hiçbir ülkesinin kaybettiği topraklara arkasını dönmediğini ve bir şekilde onun davasını güttüğünü söylemiştir. Bu psikolojinin birçok sebebi vardır.

Bugün Türkiye’nin iddiası “Türkiye Yüzyılı” olsa da, toprak genişletme gibi bir çabası yoktur. Fakat nüfus genişletme konusunda her zaman olduğu gibi iddiasını sürdürmektedir. Josep Borrell’in bahsettiği üç imparatorluğun geri dönüşünü temsil etmektedir.

Dünyadaki düzeni kuranlar, Türkiye’nin vizyonu genişlediğinde

kimin vizyonunun daralacağını çok iyi biliyor. Suriye iç savaşından bu yana, son 15 yılda dünya siyasetinde Türkiye’nin etkisi, Avrupa ülkelerinin tamamından daha fazla hissedilmektedir.

Küresel güçlerin, Erdoğan için hazırladıkları bir raporda, “Erdoğan’la cepheden savaşmanın karşılığı yoktur, başka yol ve yöntemler bulmamız lazım” dedikten sonra stratejilerini sıralıyorlar.

Son günlerde Türkiye’nin iç meseleleri basit düzeyde konuşulsa da, ülke içindeki konular bakımından basite alınabilir. Fakat Türkiye’de iktidar değişikliği, rejim değişikliği kadar köklü bir duruma dönüşüyor.

Büyük Türkiye vizyonunu ve “Türkiye Yüzyılı” iddiasını toplumsal bir serüvene dönüştürmek gerekiyor. Büyük vizyonlar için CHP’nin bir geleneği olmadığı gibi, daha çok parti içi mesellerle meşgul durumda; bu hercümerçten bir Türkiye ideali çıkmaz.

Türkiye’de siyasi partilerin potansiyellerini içten bilen biri olarak, Türk toplumu AK Parti ile konuşmayı seviyor; AK Parti yeterli olduğu takdirde başka partilere bakmıyor. Bu milletin binlerce yıllık geçmişi ve bin yıllık geleceği için topyekûn bir seferberlik ruhuna ihtiyaç vardır. Hükümetin icraatlarında var olan heyecanın, siyaset, sivil toplum ve bireylerde de oluşması gerekiyor; toplumsal motivasyonun kodları vardır.

Türkiye’nin bölgesel güç olmasının önünde durmaya çalışanlar, karşımıza geçip doğrudan mücadele etmeyecek; içimize dönük hamle yapacaklar.

Bu millet, imparatorluk geçmişi olan bir millettir; muz cumhuriyetlerine benzemez. Tehdit dışarıdan olduğunda, topyekûn seferberlik durumuna geçer.

Görelim Mevla neyler…

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
İhsan Aktaş