12 Eylül’ün yıldönümünde teğmenler ve yazışma gruplarındaki o sözler
Günlerdir yazıyoruz.
O darbeci Harbiyelilerin hepsi Mustafa Kemal’in askeri ve birer Atatürk sevdalısıydı. Darbe yaptıkları Başbakan ise Atatürk’ten sonraki ikinci adam olan İsmet İnönü idi.
Neden geçmişi hatırlatıyoruz?
30 Ağustos’ta 300 Kara Harp Okulu mezunu yeni teğmenin, mezuniyet töreninde resmi yeminlerini ettikten ve devlet erkanıtören alanından ayrıldıktan sonra, kılıç şaklatarak, 15 Temmuz’un ardından kaldırılan yemini KORSAN olarak okuyup nümayiş yapmaları nedeniyle.
Olayı sıradanlaştırarak “Canım ne olacak, teğmenler heyecanlanmış ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ demiş, suç mu?” benzeri sözlerle asıl meseleyi sulandıranların tezgâhına gelecek değiliz.
O darbeci Harbiyelilerin hepsi Mustafa Kemal’in askeri ve birer Atatürk sevdalısıydı. Darbe yaptıkları Başbakan ise Atatürk’ten sonraki ikinci adam olan İsmet İnönü idi.
Neden geçmişi hatırlatıyoruz?
30 Ağustos’ta 300 Kara Harp Okulu mezunu yeni teğmenin, mezuniyet töreninde resmi yeminlerini ettikten ve devlet erkanıtören alanından ayrıldıktan sonra, kılıç şaklatarak, 15 Temmuz’un ardından kaldırılan yemini KORSAN olarak okuyup nümayiş yapmaları nedeniyle.
Olayı sıradanlaştırarak “Canım ne olacak, teğmenler heyecanlanmış ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ demiş, suç mu?” benzeri sözlerle asıl meseleyi sulandıranların tezgâhına gelecek değiliz.
Asıl sorunun o teğmenlerin Atatürkçülüğü, kendilerini Mustafa Kemal’in askeri hissetmeleri değil, bu söylemler üzerinden bir müdahaleye gidecek kapının aralanması olduğunu defalarca anlattık.
Belli ki bu organize bir iş. Aldığım duyumlar ise hiç iç açıcı değil.
Öncelikle tek bir odak yok ortada.
Sol ideolojik formasyonlu gruplar, mezhepçiler, Zafer Parti ile bağlantılılar, Kemalistler vb.
Hepsinin tepesinde bir generalin olduğu söylentisi ise benim kulağıma kadar geldi. İddia o ki ara kademelerdekiler de kendi gruplarına vaziyet ediyorlar.
Ortak noktaları ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı karşıtlığı.
Nefret ediyorlar.
Hele 30 Ağustos’ta cami açılışı yapılacağının ilan edilmiş olması tamamını çileden çıkarmış…
Yazışma gruplarındaki söylemlerinin akıllara ziyan hakaretlerle dolu olduğu ileri sürülüyor. “O cübbeleri, seccadeleri, tesbihleri alıp…” diye başlayan cümlelerden söz ediliyor.
Çok dikkatli biçimde bu konunun araştırılması, soruşturulması gerekiyor.
Bir başka iddia ise ki zaten Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından edinilen izlenim de bu yönde, 30-50 kadar bir çekirdek kadro var ve diğerleri de onların yönlendirmesiyle sürüklenmiş görünüyorlar. Bu arada bölük komutanı M.’nin olayın hemen ardından emekliliğini istemesini olan bitenle ilişkilendirenlerin sayısı hiç az değil.
Araştırılan hususlardan biri de dışarıda birtakım subayların gözetiminde toplantılar yapılıp yapılmadığı.
Ve en önemlisi de bu çeşitli ideolojik ve mezhepsel gruplaşmaların içine FETÖ’nün hangi oranda sızıp süreci yönlendirdiği.
Bunları söylüyoruz çünkü sütten ağzımız yandı ve yoğurdu üfleyerek yemek zorundayız.
Yaşar Büyükanıt tarafından 1992 yılında kurgulanan bu ek yeminin Atatürkçülükle alakası olmadığını size ÜÇ VAKA üzerinden anlatalım.
1-1995 yılı. 28 Şubat 1998’e giden sürecin kilometre taşları döşeniyor.
Işık Koşaner’in Kara Harp Okulu’nda komutan olduğu dönemde tankın üzerinde bu yemini ettiren ADNAN AYGUN o dönem tüm protokolden büyük alkış aldı.
ADNAN UYGUN yıllar sonra, 15 Temmuz gecesi Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü trafiğe kapattıran FETÖ’cü yarbay olarak karşımıza çıktı. Şu anda müebbet hapis cezasını çekmek üzere cezaevinde o zamanın Mustafa Kemal’in askeri…
2-Sene 1996…Necmettin Erbakan Başbakan. Yine EŞREF MERT isimli dönem birincisi aynı yemini ettiğinde en büyük yemini darbe mağdurları şampiyonu Süleyman Demirel’den aldı.
EŞREF MERT de 15 Temmuz darbesine katılan bir subay olarak tutuklandı ve cezaevine atıldı. Tabii bugün nasıl dönem birincisi olduğunu, aslında okula nasıl girdiğini hepimiz artık biliyoruz değil mi?
3-Aynı yemini 1998 yılında yine dönem birincisi ALİ ÇAKAN ettirdi.
Kendisi şu anda yurtdışında ve firari olarak yaşayan bir FETÖ’cü…
Artık darbelere yeminlerle, Atatürkçülükle, Mustafa Kemal’in askeriyiz lafzıyla örtü çekilemez.
O halde ne diyoruz?
Silahlı Kuvvetlerin demokratik denetim ve gözetimi son derece önemlidir. Bir subay adayı Harp Okulu’na girdiği andan başlayarak teğmen, albay, orgeneral oluncaya kadar olan süreci kontrol altında tutulmalıdır. Bu olmadığı takdirde ülkemizin darbelerle imtihanı da devam eder.
Bugün Amerikan destekli 12 Eylül 1980 faşist darbesinin yıldönümü. Kendini Atatürkçü ve Kemalist olarak görenlerin 27 Mayıs 1960 ve 28 Şubat gibi sevmediği bir darbe. Çünkü özellikle solcuları hedef aldı. Gerçi MHP’liler de çok mağdur edildi. Bir ondan bir bundan anlayışıyla adam asmaca oynadılar. Yüzbinlerce insana işkence edip onlarcasını öldürdüler. Bir milyona yakın insan yargılandı. On binlerce kişi yurtdışına kaçtı.
Kılıç şaklatan ve korsan yemin eden teğmenler için gösterilen hassasiyeti anlamak için anlamlı bir gün.