Filistin bağımsızlık savaşının Türk şehidi

Okuduğunuz Yazı
Filistin bağımsızlık savaşının Türk şehidi

İçerik

Bugün dünyada dalgalanan Filistin bayrağı, ABD bayrağından daha fazladır. Filistin, bir gün bağımsız bir devlet olduğunda dünyanın en küçük devletlerinden biri olacaktır. Fakat dünya milletlerinin yarısı Filistin’in yanında saf tutmuştur.

Kudüs, tarih boyunca Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların kutsal mekânı olarak var olmuştur. Hz. Ömer döneminde İslam topraklarının bir parçası olan Kudüs-i Şerif, Mekke ve Medine’den sonra İslam dünyasının üçüncü kutsal mekanıdır. Yahudilik ve Hristiyanlık için ise her iki dinin en kutsal mekanıdır.

Bugün Filistin’i kan gölüne çeviren mesele, Yahudilerin aşırı dinci sapkınlığıdır. Hristiyanlık, Yahudilik ve Müslümanlık arasında savaşların sebeplerinden biri şudur:

1. Hristiyanlar, Yahudileri kendi peygamberlerini öldüren din mensupları olarak görür. Bunun yanı sıra, tefecilik ve Hristiyan çocuklarını öldürüp kanını içtikleri yönündeki efsaneler Orta Çağ boyunca Yahudilere her türlü maddi ve manevi kötülüğün sebebi olarak bakılmasına neden olmuştur. Bu nedenle Yahudilere her türlü kötülüğü reva görmüşler, sürgünler ve katliamlar birbirini takip etmiştir.
2. Hristiyanlar, İslam’ı din olarak kabul etmedikleri gibi, Yahudilik de diğer iki ilahi dinin “ilahi kaynaklı’’ olmasını kabul etmez. Her bir din, kendinden sonra gelen dini kabul ettiğinde kendi hükmünün ortadan kalkacağını düşündüğü için, eski dinler yeni dinleri asla kabul etmezler.

İslam yönetiminde ve Osmanlı devrinde Kudüs’te Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin birlikte yaşamaları sorun teşkil etmiyordu. Çünkü İslam, son ilahi din olduğu için itikat açısından sonraki din mensupları ile birlikte var olacak bir hukuki zemin oluşturabiliyordu “Medine Sözleşmesi’’ bununu en başat örneğidir.

Her üç dinin kutsal mekanlarının olması ve bir hukuk çerçevesinde yönetilmesi açısından, ilk İslam dönemleri, Selahaddin Eyyubi ve Osmanlı idaresi dönemleri, Kudüs’ün Kudüs olduğu yıllardır.

İsrail Devleti kurulduğundan bu yana Yahudi ve Evanjelik sapkınlıklar, Filistin’in kaderini kana bulamıştır.

7 Ekim’de başlayan Filistin-İsrail savaşı, 1948 yılından bugüne kadar İsrail’in işgalleri, zulümleri ve dünyayı nasıl teslim aldığı, tüm insanlık tarafından görülmeye başladı.

Bu yazıyı, rahmetli Ayşenur Ezgi Eygi’nin memleketi Didim’den yazıyorum. Filistin davası, yeryüzünde öyle büyük bir anlam kazandı ki, vicdanı olan, insaf sahibi, insanlığını kaybetmemiş herkes soykırımcı İsrail’in karşısında ve mazlum Filistin halkının yanında yer aldı.

Keskin nişancı kurşunuyla şehit edilen Ayşenur Ezgi, gösteri bittikten sonra seçilerek şehit edilmiştir. ABD Başkanı, İsrailli suçluları haklı çıkarmak için düpedüz yalan söylemiştir. Yok efendim, kurşun sekmiş de doğrudan hedef alınmamışmış. ABD’de gösteriler oluyor, oralarda neden hiç kurşun sekmiyor?

Düşünün ki, bir insanlık numunesi, dünyanın neresinde bir haksızlık ve zulüm varsa oraya koşup, küçük de olsa bir yara sarmaya çalışıyor. ABD üniversitelerinde başlayan soykırıma karşı sesini yükseltme faaliyetini, Batı Şeria’da sivil eylemlerle devam ettiriyor.

Devletlerin ve Müslüman toplulukların kafasını kuma gömdüğü bir dönemde, iman tezahürü bir genç, şehit olmayı göze alarak Filistin’e gidiyor.

Bu şehadet şunu göstermiştir ki, soykırımla yargılanan çağdaş Hitlerler ve sapkın Yahudilerin, bir insanı öldürmesi için ne hukuka ne ahlaka, ne de bir sınıra ihtiyaçları vardır. Mafya devleti gibi önüne geleni öldürüyor. Cinnet getirmiş bir devlet başka türlü 20 bin çocuğu nasıl öldürür?

Netanyahu, ABD Kongresi’ne konuştuğunda 40 bin kişinin katilinin ayakta alkışlanması insanlığın en kara günüdür demiştim. Gerçekten bir din sapkınlığının ve vampirliğin ayakta alkışlanması, Hitler’in alkışlanmasından beterdir.

Bugün bir şehit cenazesi için Didim’deyiz. Bir vicdanlı genç, dünyanın en azgın güçlerine meydan okuyarak insanlığın yaşadığına dair umut kırıntılarını yeniden alevlendirdi.

15 Temmuz gecesi şehit olan insanların hangi aile ortamında yetiştiğini merak etmiştim. Nasıl bir ruh ki, vatan, iman ve bayrak aşkıyla insanları şehadete götürüyor.

Çağın insanı maddeye tapmaktadır. Adalet, insanlık, hukuk ve vicdan neredeyse sükût etmiştir.

Gazze’de insanlık numunesi, Allah’a sığınan bir nesille karşılaştık. Ayşenur Ezgi Eygi şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine ise insanlığın vicdanını temsil eden bir vatan evladı yetiştirdikleri için her türlü onuru hak ettiklerini belirtmek istiyorum.

Kayıt Altında İnisiyatifi ve Yeni Şafak ailesi olarak, inşallah biz de bu kutsal çabayı canlı tutup yeni nesil gençlere aktarmaya devam edeceğiz.

 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
İhsan Aktaş