Sınırın sıfır noktası, Dicle’nin kuzuları ve Tan Sağtürk’ün halay ile imtihanı
“Tan abi” dedim.
“Baletim diye dolaşıyorsun, ama bak halay çekemedin” dedim.
Epey güldük.
Bunun hikâyesini birazdan anlatacağım.
Suriye’de nihayet güneş doğdu, zor yıllar geride kalsa da esas iş şimdi başlıyor.
“Hani Emevi Camii’nde şükür namazı kılacaktınız?” eleştirileri de MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Şam’a gitmesi ile son bulmuş oldu. Bu ziyaret çok ama çok önemli…
Biz de hafta sonu, sınırın sıfır noktasında, Şırnak ve Cizre’de idik.
1.Anadolu Opera Festivali kapsamında ilk kez Şırnak’ta düzenlenen Şehr-i Nuh konserini Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu’nun davetiyle izledim.
Geçtiğimiz sene, 2023’te; “Devlet Opera ve Balesi olur mu?” başlıklı yazımda şunları söylemiştim:
“BEN SEVMİYORUM DİYE…”
Ben “Bale” isimli etkinliği sevmiyorum. “Çocuklarınızı baleye göndermeyin” diyebilirim, gidilmemesini tavsiye edebilirim. Ama ötesine geçemem; gidenlere “hakaret” edemem, onları “ilkel, çağdışı” diye yaftalayamam! Yalnız ben “Devlet Opera ve Balesi” diye bir şeyin olmasına karşı çıkarım. Bizim kültürümüzde olmayan bir şeyi koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti niye sahipleniyor? Göktürkler’de bale mi vardı? Balçiçek Hatun, Gökçe Kız, Bilge Kağan, Kültigin bale mi yapıyordu?
“KÜLTÜR BAKANLIĞI’NDAN CEVAP”
Geçen seneki yazımın arkasındayım. Endişe etmeyin, baleyi tercih etmeye niyetim yok.
Ancak yapılan güzel işleri de görmezden gelemem.
Köşe yazıma ilk yanıt Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu’dan geldi.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nden sorumlu Bakan Yardımcısı Mumcu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Hacı Bey, sanat evrenseldir ve devlet sanatı destekler” diyerek şunları kaydetti:
“SİZİ MİSAFİR EDELİM”
“Türk kültüründe seyirlik oyunlar önemli bir yer tutar. Osmanlı, devlet geleneğinin önemli bir ayağı olan sanatı himaye etme, sanatçıyı koruma ve destekleme konularında hamilik sıfatı ile sanatçılara ve sanat kurumlarına karşı maddi ve manevi olarak büyük bir destek vermiştir. Düşündüğünüzün aksine köklü bir opera ve bale geleneğine de sahibiz. 1800’lü yıllardan itibaren Osmanlı padişahlarımız, dünyaca ünlü bestecileri kadim kültür başkentimiz İstanbul’a davet ederek pek çok opera ve bale eserinin bu topraklarda sahnelenmesinin önünü açmıştır. Kıymetli kurumlarımızla sanat ve sanatçıları desteklemeye devam edeceğiz. Yeni sezonda temsillerimizin birinde sizi de misafir etmek isterim.”
“VE DAVETE İCABET ETTİM”
Şırnak’ta Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu’nun davetiyle opera dinletisini izledim.
Batuhan Mumcu’yu tanıyanlar onun milli ve manevi değerlere sahip, ayaklarını Anadolu’ya basan, yerli ve milli mevzulara çok önem veren bir isim olduğunu daima söylerler.
Ama gel gör ki her konuda anlaşıp “Balede” anlaşamadık.
Geçen sene aramızdaki diyalog tüm medyada konuşuldu.
Ama dikkatimi çeken bir şey vardı. Ne kadar Osmanlı’ya mesafeli duran kesim varsa birdenbire Osmanlıcı kesildiler.
“Osmanlı’da da bale vardır” diyerek padişahları kendilerine referans gösterdiler. Böylece hayırlı bir iş yapmış olduk. Neredeyse, “Yaşasın Devlet-i Aliyye-i Osmaniye” diye Gezi Parkı’na çıkıp bağıracaklardı.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Tan Sağtürk’le uzun uzun istişarelerde bulunduk.
Sağtürk; “Hacı Bey, bizler baleye çok emek verdik. Ben konservatuarda yatılı okudum. Zor günlerdi. Siz, ‘sevmiyorum’ deyince üzülüyoruz. ‘Tercih etmiyorum’ demenizi isterdim. Çünkü bu konuda zaten kimse zorlanamaz. Biz Anadolu’nun çocuklarıyız. Festivalimizi hiç gidilmeyen Şırnak, Erzincan gibi şehirlerimizde yapıyoruz. Psikolojik sıkıntı zamanlarında güzel sanatlar moral motivasyon veriyor. Size üç eserimizi icra edelim, karar verin. Biz ‘öteki’ değiliz.” diye anlattı.
Burada benim için “öteki” kelimesi çok önemli; çünkü toplumda hiç kimse kendisini ötelenmiş, yok sayılmış hissetmemeli.
İşin özeti; benim sanat zevkime uygun olmadığı için Bale’yi tercih ve tavsiye etmiyorum. Bunlar benim şahsi görüşüm olduğu için de bunu tercih edenlere karışma hakkını kendimde görmüyorum.
Tan Sağtürk’le Ankara’daki çalışmalarını görmek için buluşacağım; ama bale yapmayacağımdan emin olabilirsiniz. O kadar da değil arkadaşlar, yapmayın.
“ŞIRNAK’TA MUHTEŞEM GÖSTERİ”
Yan yatıp çamura batmaya gerek yok, neyse o!
Her zaman düz oldum, net konuştum.
Ben Şırnak’taki dinletiye bayıldım, şahaneydi.
Aslında davete katılırken köşe yazım için başlığı; “Şırnak, Şırnak olalı böyle zulüm görmedi” diye önceden belirlemiştim bile!
Yerden yere vuracaktım.
“Alın işte yaptığınız iş milleti nasıl da bunalttı” diyecektim.
Ama Batuhan Mumcu ve ekibi şahane bir iş çıkarmış.
Opera enstrümanları ile Anadolu ezgilerini fevkalade şekilde cem etmişler.
Sivaslı Aşık Veysel’in “Gidiyorum gündüz gece” türküsünü Şırnaklılar hep bir ağızdan okuyunca, “millet ne demek” bunun ayrımına tekrar varıyorsunuz.
Neşet Ertaş anons edilince alkışlar koptu.
Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu’nun şu sözlerinin altını çizmek gerekiyor:
-Şırnak’ta sanatı ve müziği konuşmak bile çok kıymetli, daha çok güzel programlar yapacağız.
-Allah’ın izniyle Dicle’nin, Fırat’ın kuzularını çakallara kaptırmayacağız.
-Şırnak’ta devlet var, umut var.
-Binlerce yıllık kadim kültürümüze bağlıyız.
Terörün konuşulduğu Şırnak’ta artık sanat konuşuyoruz.
“HALAY OLAYI”
Batuhan Mumcu ve ekibi Şırnak’ı karış karış gezdi desem yeridir. Bir cenaze evine taziyeye gitti. Hamidiye Kışlası’nı dolaştı. Çeşitli ziyaretler ve ardından bir Şırnak düğününe katıldı.
Hepsini takip ettim.
Düğüne pat diye gelince o esnada halay çekiliyordu.
Batuhan Mumcu ve Tan Sağtürk de halaya kalktı.
Bakan Yardımcısı Mumcu hemen halaya ayak uydurdu ve çok güzel halay çekti.
Tan Sağtürk başta adımları tutturamadı. Sonra tam bir uyum sağladı, lakin o esnada halay bitti.
Ben de fırsatı bulunca kendisine takılarak; “Tan abi, baletim diye dolaşıyorsun, ama bak halay çekemedin” dedim. “Başta adımları tutturamadım, ama sonrası iyiydi” dedi.
Tan Sağtürk’ü yakından tanımak güzeldi.
SON SÖZ: Şırnak Valisi Birol Ekici ve Şırnak Belediye Başkanı Mehmet Yarka ile de sohbet ettim. Vali Ekici şehrin huzurla dolu olduğunu belirtip, “Hacı Bey, isterseniz şimdi Cudi’ye çıkabiliriz” dedi. Başkan Mehmet Yarka ise eskiden HDP/DEM’in kalesi görülen Şırnak’ta üst üste iki defa halkın oylarıyla Ak Parti’den belediye başkanı seçilmiş. Başarının sırrını, “Halkın arasında, sokakta olmak, onları dinlemek” diye özetliyor.