“Hamas dağıldı, yerini çeteler aldı”
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, medyada ve sosyal medyada dolaşan yalan-yanlış haberleri düzeltmek için özel bir birim kurdu. Boşuna değil!
X/Twitter, Instagram, Facebook gibi platformlarda gördüğümüz bir haberi, bir tıklamayla, binlerce, hatta onbinlerce kişiye ulaştırmak mümkün. Bu paylaşımın, gazetenin-televizyonun asla erişemeyeceği bir görüntülenme sayısına ulaşması işten bile değil. Okulda veya işbaşında yapılan eğitimde, iletişimciye öğretilen ilk şey, her haberi bir diğer kaynaktan, konunun önemine göre ikinci-üçüncü kaynaklardan doğrulatmanın zorunluğudur. Sosyal medya platformları, herkesi gazeteci yaptığı günden beri, ortalık doğrulatılmamış yanlış ve yalan haberden geçilmez oldu.
Bununla başa çıkmanın kestirme yolu, size biraz toptancı görünebilir ama sosyal medyadaki “haber” görünümlü paylaşımlara, altında meşru bir haber kaynağına bağlantı yoksa, güvenmemek ve yayılmasına yardımcı olmamaktır. Sosyal medyanın adeta yalan ve çarpıtma, doğru bile olsa bağlamı dışında gönderme yapıldığı için yanıltıcı haber kaynağı olmasından sonra, hepimizin, herkesin meşru kaynaklara ihtiyacımız arttı.
Peki ya “meşru haber kaynağı” yanlış, eksik ve hatta doğrudan fabrikasyon (uydurma) haberi paylaşıyorsa? İletişim Başkanlığının yalan haberle mücadeleye yönelik birimi Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (www.dmm.gov.tr) hem gerçek, hem de sosyal medyada yurt içi ve yurt dışı kaynaklı algı operasyonlarını, komplo teorilerini ve manipülasyon girişimlerini önlemek için sayfalar dolusu bültenler yayınlıyor. Dezenformasyonun amacı, kitleleri yanıltma, yönlendirme ve suistimal etmektir. Bu sözde enformasyon, eksik, yanıltıcı ya da tamamen uydurma bilgilerdir.
Çok ciddi ve güvenilir bir televizyon kanalımız, geçen hafta, “Hamas çöktüğü ve Gazze’deki güvenlik ağı dağıldığı için… yardımlar Filistinli çeteler tarafından çalınıyor” mealinde, uzun bir haber verdi. Neresini tutsanız elinizde kalan bir haberdi; ama dezenformasyon olduğunu anlamak kolay değildi. Bütün muhabirlerin başına gelen bir durum, yani haberin eksik veya düpedüz uyduruk olduğunu anlamanıza imkan veren bir iletişim eğitiminden geçmiş değilseniz, bir metnin bir “klasik eksik haber” mi, yoksa kasıtlı bir algı yönetimi mi olduğunu anlamak kolay değildir. Nitekim bu haber de “olayların akışına uygun” bir şeyi haber veriyordu. Her gün İsrail’in taş üstünde taş bırakmadığı, 50 binden fazla kişiyi yok ettiği, sayısız savaş suçları işlediği, Orta Doğu’nun tek nükleer gücü, komşularının toplamından daha fazla tankı-tüfeği roketi olan (ve ABD’den her gün sonsuz silah yardımı alan) bir ülkesi karşısında Beykoz veya Mamak kadar bir yerleşim yerinde, sonuçta bir milis örgütü olan Hamas ne kadar dayanabilirdi? Haberi dinleyen kişinin kapıldığı duygu ne idi: ”Vay be! Görüyor musun o kadar güvendiğimiz, desteklediğimiz Filistinlilerin içinde de hainler varmış!”
Araştırıldığında bu haberin ABD’deki siyonist bir kaynaktan çıktığı ve BM yardım kuruluşları tarafından işin doğrusunun birkaç yardım kamyonunun Filistinli çeteler değil, İsrail’den Gazze’ye geçen işgalci-yerleşimciler tarafından yağmalandığı şeklinde açıklandığı öğrenilecekti. Bu araştırmayı yapan Türkiye’de ve dünyada bir çok haber kurumu vardı. Bu kaynaklar haberin doğrusunu verdiler. Ama bir çok kuruluş, geniş kaynaklara sahip televizyonlar bu algı operasyonuna alet oldular.
Uluslararası jeopolitik uzmanları İsrail’in 7 Ekim’den beri sürdürdüğü savaş siyasetinin yanlışlığına kanıt olarak bir çok unsurun arasında Hamas’ın hem Gazze içinde güvenlik gücü, hem de İsrail’e karşı bir direniş örgütü olarak hayatiyetini sürdürmesini gösteriyorlar. İsrail ve ABD’deki siyonist destekçiler, bu önemsiz gibi görünen uyduruk haberle, insanlık dışı savaşını başarılı gibi gösterme çabası içindeydi.
Bu çabaya, isteyerek veya istemeyerek alet olmak o kadar kolay ki.