Tiyatroda 9 yıl bekledi, yalnızca aslan rolü istedi, kükremek için! Vermediler, canına kıydı…

Okuduğunuz Yazı
Tiyatroda 9 yıl bekledi, yalnızca aslan rolü istedi, kükremek için! Vermediler, canına kıydı…

İçerik

Günlerdir sinema ve dizi sektöründe yaşananları, tekelleşmeyi, yaşanan, yaşattırılan mağduriyetleri konuşuyoruz. Sektörde ahlâkın dibine dinamit koyan, kendilerine biat etmeyenleri piyasadan silen faşizan yapının işsizliğe mahkûm ettiği oyuncuları, senaristleri, sektör çalışanlarını…

Biraz da ödenekli tiyatroları konuşalım.

Bana mektup yazan İstanbul’da bir belediye tiyatrosunun oyuncusu ve “Ben de canıma kıymak istedim, kurtardılar” diye başlıyor satırlarına. Tam 8 yıl, tek bir rol için beklemiş. Evet, 657 sayılı Yasa’ya bağlı. Yani devlet memuru, maaş da alıyor ama bir sanatçı için maaş sadece karnını doyurmak için gerekli bir araç. Peki sanat icra edememek nasıl bir duygudur? İşte orada bir duralım.

Mektubu yazan hanımefendinin daha ilk satırlarında anlattıkları, sinema ve dizi sektöründe; yapım şirketleri ile kast ajanslarının başındaki, ardındaki mafyatik düzenin yaşattıklarından hiç de farklı değil:

ROL ALABİLMEK İÇİN YÖNETMENİN SEVGİLİSİ Mİ OLMAK GEREK?

“Oyuncu ve kast ajansları gerçeği ile yakından ilgilendiğiniz için size de yazmak ve bu konunun bir de ödenekli tiyatrolar ayağının araştırılması gerektiğini söylemek istedim. Birçok oyuncu rol alamadığı için suçlanıp utandırılarak, yetenek değerlendirmesi ile aşağılanarak susturulup, biraz sesini çıkarınca da belden aşağı iftiralar atılarak piyasadan siliniyor. Hatta disiplin suçu ile tiyatrodan atılıyor. Rol alabilmek için ya bir yönetmenin sevgilisi ya da yalakası olmak gerekiyor. Ya da anlayamadığım bir suskunluk ve ağız birliği içinde olması gerekiyor. Öyle yapanlar iki üç oyunda birden oynayabiliyor. Dürüst yönetmenleri tenzih ederek söylüyorum yine de. Ödenekli tiyatro oyuncuları yasal nedenler ile olan biteni basına anlatamıyorlar ama medyada oynamayan oyuncular tek taraflı itibarsızlaştırılarak bir kez daha mağdur ediliyor”

Düzenek hemen hemen her yerde aynı değil mi?

YILLARDIR OYNAMAYANA ROL VERİLDİ DE OYNAMADI MI?

Ama son cümleye gelelim.

Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı hatırlarsanız “Yıllardır oynamadan maaş alan oyuncular var” diye konuşunca kıyamet koptu.

Peki o oyunculara rol verildi de oynamadı mı?

Diyeceksiniz ki ödenekli tiyatroların oynayacağı oyun sayısı belli ama oyuncu sayısı çok.

O zaman alternatif yöntemler bulursunuz. Misal İstanbul’un her yerinde salondan geçilmiyor. İstanbul koskoca şehir, bir oyuna gidebilmek için onlarca kilometre yol katetmek gerekiyor, üstelik o trafikte. Pek çok yeni oyun sahneleyerek İstanbul’un en ücra köşelerine kadar tiyatroyu götürebilmeniz mümkün.

Bana mektubu gönderen tiyatro oyuncusu, kendisinin de aynı durumda olduğunu, mobbing davası açtığını ve yıllarca uğraşmasına rağmen davayı kaybettiğini belirterek “Davayı açtığımda 8 sene oynamamıştım. Mahkeme üzerindeki güçlerini düşünün artık. Yine uzun zaman rol alamadığım için mobbing davası açma sürecine gireceğim” diyor.

O ÖDENEKLİ TİYATRODA İKİ KİŞİ İNTİHAR ETTİ; BİRİ KAZIM HÜN

Çünkü onlar için amaç para kazanmanın da ötesinde. Bir şeyler yapabilme ve sahnede var olabilme tutkusu. Hani hep derler ya, kulis tozu yuttuysan artık geri dönüşü yok diye.

İşte bu ödenekli tiyatroda 10 sene rol alamayan oyuncu arkadaşını hatırlatıyor. Bundan 20 yıl öncesinde yaşanmış olsa da bıraktığı etkinin hâlâ ne kadar güçlü olduğunu yazdığı satırlardan anlıyorsunuz:

“Düşünün, 30 senedir aynı kişiler yönetim kurulunda ve seçimle geldiklerini söylüyorlar. Bunların sınavsız ya da uydurma bir sınavla tiyatroya aldıkları kendi yakınları, öğrencileri bana selam bile vermiyorlar. Hatta fırsat yakaladıklarında omuz atıyorlar. Düşünün bir sanat kurumunda beni dövmeye bile kalkıştılar. Yeniden açtığım mobbing davası sonuçlandığında umarım daha önceki yıllarda intihar eden arkadaşlarımızın ruhları da şâd olur. Misâl, kazım Hün’e 10 sene rol verilmedi. Tiyatro yönetiminden rica etmiş ‘İhtiyacım var, sahnede olmak istiyorum’ diye. Sonra bir cümlelik rol verdiler. Canına kıydı. Kendisi efsanevi sanatçı Agâh Hün’ün oğluydu. Yakışıklı, yetenekli ve müthiş bir aktördü. Yine kıymetli aktörlerimizden Şefik Kıran’a senelerce rol verilmedi. Sırf bir oyunda aslan rolü oynamak istedi. Sahnede sadece kükreyecekti o kadar. Onu bile çok gördüler kendisine. O da intihar etti.”

Mektubu yazan tiyatro oyuncusu bundan 9 yıl evvel oynadığı son oyunun adını veriyor. Kimliği ortaya çıkacağı için yazmıyorum. Her sorduğunda para yok deniyormuş ya da yönetmenlerin kendisini istemediği söyleniyormuş. Ekliyor “Ben kadrolu oyuncuyum ve evde oturuyorum. Ama bol bol konuk oyuncu alıyorlar, onlara gelince para var” diye yazıyor haklı olarak.

İntihar etmek tabii ki bir psikolojik rahatsızlığın sonucudur. Ancak bu rahatsızlığı tetikleyen nedenlere de bir bakmak gerekmez mi? Bu düzeni sürdürenler bir kere de kendilerine dönüp bakmazlar mı?

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Fuat UĞUR