Rusya ve Ukrayna ne zaman barışır?

Okuduğunuz Yazı
Rusya ve Ukrayna ne zaman barışır?

İçerik

Trump’ın ABD’de göreve gelmesiyle birlikte başlayan yeni dönem, Rusya ve Ukrayna arasındaki barış sürecine zemin hazırladı.

 

ABD Başkanı, bu açığı kapatmak istiyor. Hedefi, Moskova’yı ikna etmek ve Rusya ile Çin arasında olası cepheleşmeyi önlemek.

 

Ukrayna meselesine baktığımızda fotoğrafın tamamını göz önünde bulundurmalıyız.

 

Trump, kafasına göre pervasızca hareket etmiyor.

 

Zira Rusya ile ilişkilerinin seyri, ABD’nin Pasifik’teki çıkarları açısından kritik önem taşıyor.

 

Putin’in en başından itibaren süreci en doğru şekilde okuyan liderlerden biri olduğu artık tartışmasız bir gerçek.

 

Bu nedenle Putin, masadan istediğini almadan barış anlaşmasına yanaşacak gibi görünmüyor.

 

Barıştan bahsetmek ile barış anlaşmasına imza atmak arasında uzun bir yol var.

 

Hatırlayacak olursak Putin’in söylemlerinin temelinde ilk günden itibaren “barış” vurgusu yer alıyordu.

 

Gelinen noktada ise;

 

• Sonuna kadar savaş diyen Zelenskiy “barış” diyor.

 

• Rusya kaybetmeli diyen İngiltere “barış” diyor.

 

Ama bu “barışlar” arasında büyük hedef farkları var.

 

Eğer bu “barış”, yeni dönemin Yalta Antlaşması olacaksa, o zaman durum farklı noktaya evrilir.

Fakat ortam İkinci Yalta Süreci” için uygun değil, çünkü henüz nihai hesaplaşma başlamadı.

 

ABD ve Çin arasındaki hesaplaşma, yeni siyasi tarihin geleceğini belirleyecek.

 

Sahnede Rusya’yı kendi yanına çekmek isteyen bir ABD var.

 

Putin’in Ukrayna ile barış sürecine şu an bu denli temkinli yaklaşmasının arkasında derin sebepler yatıyor ve bu süreç aynı zamanda ittifakları ve cepheleri de revize ediyor.

 

Yani;

 

• Kim, kiminle ittifak yapacak?

 

• Yeni dünya düzeninde ezberler bozuluyor.

 

• Dün düşman olanlar, bugün ittifak ortamında buluşabilir.

 

Ukrayna, bir kırılma noktasıdır.

 

Çünkü ilk günden itibaren, Rusya ve İngiltere eksenli Avrupa, Ukrayna’yı hesaplaşmanın en uygun zemini olarak gördü.

 

Bu kırılma noktası sonraki hedefleri de doğrudan etkileyecek.

 

Dolayısıyla karşı karşıya olan taraflar, Rusya-Ukrayna arasındaki “barışı”, savaşı bitirmek için değil, sınırları ve etki alanlarını belirlemek için fırsat olarak görüyor.

 

Bu sebeple Rusya’nın barış konusunda henüz net cevap vermemesi de anlaşılır bir durumdur.

Öte yandan Ukrayna topraklarındaki zengin madenlerin şimdi gündeme gelmesi de tesadüfi değildir.

 

 

 

Trump’ın yeni hedefi: Zengin topraklar…

 

 

Trump, yeni dönemde dünyanın en zengin topraklarını ele geçirmeyi hedefliyor.

 

Hatırlayacak olursak ABD;

 

• Afrika’dan Fransa’nın kovulmasına ses çıkarmadı.

 

• Orta Doğu’da Fransa’nın etkisinin yok olmasına destek verdi.

 

• Rusya ile anlaşma motivasyonuyla Ukrayna’daki zengin madenlere göz dikti.

 

Bütün bu gelişmeler, Avrupa ile ABD arasındaki hesaplaşmayı derinleştiriyor.

 

Macaristan lideri Orban’ın Avrupa İttifakı’na ilişkin son çıkışı, Avrupa’nın kendi içinde hesaplaşmasını tamamlamadan küresel hesaplaşmaya talip olamayacağını gösteriyor.

 

Orban’ın konuşmasını “Trumpçı” veya “Putinci” bir konuşma olarak değerlendirenler oldu.

 

Oysa Orban, Avrupa’ya hükmeden elitlerin diktesine karşı çıkan geniş çoğunluğun sesi olarak karşımızda.

 

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonuç olarak Avrupa’yı yeni paylaşım modelinin içine entegre etti.

 

Şimdi ise “Rusya ile savaşalım” deniliyor.

Eğer Rusya ile savaş olmasaydı Avrupa, Moskova ile derin bir entegrasyon sürecine girecekti.

 

Geçmişte olduğu gibi…

 

İşte Avrupa elitleri için bu, asla kabul edilebilir bir durum değil.

 

Küresel paylaşım kadar, Avrupa içinde de nüfuz ve etkin olma mücadelesi var.

 

Avrupa üzerinde Rusya-İngiltere mücadelesi bugüne has bir durum değil, derin tarihî kökleri bulunuyor.

 

Dolayısıyla Ukrayna konusuna bakarken birkaç ana başlık açmak gerekiyor.

 

Çünkü bu konuda küresel olduğu kadar bölgesel faktörler de büyük anlam taşıyor.

 

Bu süreçte Rusya, sadece Ukrayna ile değil, küresel paylaşımda kazanımlar elde etmek için de savaşı ve barış sürecini değerlendiriyor.

 

Yani acelesi yok!

 

Ama ABD’nin acelesi var.

 

Yani Trump ve onun ABD’si, kârlı ve uzun vadeli pazarlık için kapıları açmış durumda.

 

Putin’in, “Kırım, Donbas, Luhansk” bölgelerini pazarlık konusu yapacak herhangi bir anlaşmaya yanaşmayacağı açık.

 

Barış için sıfır noktası büyük önem taşıyor.

 

Bu sıfır noktası, kime ve hangi realiteye göre belirlenecek?

 

Moskova, bu soruya net cevap aldığı takdirde, “zamana yayma” stratejisini terk edebilir…

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%