Durduk yere İsrail neden İran’a saldırdı?
Durduk yere İsrail neden İran’a saldırdı? Başlığımız için verilecek çok sayıda cevap var. Öncelikle siyonist, soykırımcı Netanyahu’nun ve yönettiği ülkesi İsrail’in doğasında saldırganlık var. Temel amaçları hakkında konuşmak gerekirse dünyanın bir kaosa sürüklenmesi, istikrarsızlığın artması ve “Büyük İsrail Projesi” gibi birçok sebep sayılabilir. Gazze’deki soykırıma, açlık ve sefaletle mücadele eden; çocuk, kadın, yaşlı ve tüm Gazzelilere yardım için yola çıkan Madleen gemisine İsrail tarafından uluslararası sularda müdahale edildikten sonra dünya kamuoyunda İsrail’e karşı tepkiler artmıştı. Geçmişte Mavi Marmara döneminde de uluslararası sularda İsrailliler müdahale etmiş; haksız ve hukuksuz şekilde Filistinlilere yardım götürenleri gözaltına almışlardı. O zaman da, şimdi de kural ve hukuk tanımadan haydut gibi davranmıştı İsrail.
Bugün de aynı şekilde davranıyor. İsrail’in kural ve hukuk tanımaz tavrını biz 1948’den beri görüyoruz aslında. Buradaki problem, onların bu tavrına karşın dünyada hiçbir iradenin onları engelleyememesidir. Tekrar konumuza dönecek olursak, Netanyahu kendisine karşı dünyada artan protesto ve tepkilere rağmen, nükleer müzakerelere hazır olduğu halde ve hiçbir görevi olmamasına rağmen bir katil gibi İran’ın üst düzey yöneticilerini öldürdü. Böylelikle savaşı başlatmış oldu. Aslında tüm bunları biz daha önceden biliyoruz. Siz de kamuoyunda gördünüz, izlediniz; biz de yazdık. Netanyahu’nun başka bir amacı da bu savaşı yaymak, Amerika ve Batı’yı yanına almaktır. Daha düne kadar “Savaşları bitireceğim.” diyen Trump, İran konusunda bir söylediği diğerini tutmayan bir tavır izlemektedir. Netanyahu’ya karşı mesafeli olan Trump’ın bu tavır değişikliği bizler tarafından pek anlaşılır olmasa da İsrail, bu savaşı yayarak adım adım binlerce yıldır hedeflediği “Arz-ı Mev’ud”, yani Büyük İsrail Projesi hedefine doğru ilerliyor. Bu hedeflerinin içerisinde Türkiye’nin de olduğunu biliyoruz. Nitekim Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, bu konulara ilişkin yaptığı açıklamalarda gerekli önlemlerin alındığını ve savunma sanayi kapasitemizin de sürekli geliştirileceğini ifade ediyor.
Bu coğrafyada İsrail’in nükleer silah sahibi olmasına ve kuduz köpek gibi bir Lübnan’a, bir Suriye’ye, bir İran’a saldırmasına da BM dâhil hiç kimse ses edemiyor. En güçlü tepki ve protesto da yine Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’dan yükseliyor. Biliyoruz ki Evanjelik-Siyonist iş birliğinde barış değil, kriz ve savaş kutsanır. Amerika ve İsrail’in temel motivasyonu, krizleri ve savaşları yaymaktır. Siz bakmayın Trump’ın “Savaşları bitireceğim.” demesine. Amerika’nın varlığı da İsrail’in varlığı da dünyadaki barış, istikrar ve huzur için bir tehdittir.
Acaba kritik pozisyonlarda hâlâ FETÖ’cüler var mı?
Bir casusluk şebekesi olan FETÖ’nün kozmik odaya girerek devletin en mahrem bilgilerini çalıp Amerika’ya sattığını biliyoruz. TSK’da ve kritik birçok noktada FETÖ’nün kripto elemanları her gün açığa çıkıyor. İran’da da en mahrem bilgileri İsrail iş birlikçisi İranlıların verdiğini artık biliyoruz. Dolayısıyla FETÖ’nün ne kadar kritik, ne kadar tehlikeli, ne kadar alçak bir örgüt olduğunu buradan bir kez daha görüyoruz. Bu sebepten, Türkiye Cumhuriyeti içerisine sızmış FETÖ’cülerin ve diğer iş birlikçi hainlerin ortaya çıkarılarak etkisiz hâle getirilmesi daha da bir önem kazanıyor.