Trump zafere doymuyor
Trump, insanoğlunun, atom ve hidrojen bombalarından sonra icat ettiği en korkunç silah olan, her biri 1.5 ton ağırlığında (bunun 1 tonu patlayıcı içeren başlık bölümü) “Sığınak Delici” adıyla bilinen bombalardan 12’sini atarak ateşkes ve barış yolunda bir zafer elde etti diye sevinirken… Bu kez 1868’den beri ABD’de doğan herkesin yurttaş sayılmasını sağlayan Anayasa’nın Ek 14’üncü Maddesi’ni geçersiz sayılmasının önünü açan (“Anayasa Mahkemesi” görevi yapan) Yüksek Mahkeme’nin kararıyla yeni bir zafer elde etti!
Bu ne şans! Şimdi bir de iki kereden fazla başkan seçilmesini engelleyen 22’nci ek madde Yüksek Mahkeme tarafından “Trump’a uygulanamaz” diye bir karar çıkarsa, o zaman artık dostu düşmanı Trump’ın önünde şapka çıkartmak zorunda kalır.
Şans-talih konusuna eğilmeden önce iki noktaya parantez açalım:
ABD’nin “Sığınak Delici” mühimmatı gibi, beton-kaya delip “içerde” patlayan bombaların benzerine sahip bir diğer ülke daha var dünyada: Türkiye. TÜBİTAK’ın Savunma Sanayii Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü (SAGE) tarafından geliştirilen NEB-84 Nüfuz Edici, SARB-83 Ardışık Delici ve SERT-82 Delici isimli bombalar, TSK envanterine girmiş bulunuyor.
İkinci nokta: ABD’de başkanlar iki dönemden fazla başkanlık yapamıyor; Trump ve onu destekleyen bazı Cumhuriyetçiler, üst üste olmayacağı için (Trump’ın birinci ve ikinci dönemleri arasında bir dönem Biden başkan seçilmişti) üçüncü kez aday olabileceğini savunuyor. Anayasa hukukçuları hemen hemen istisnasız, art arda veya aralıklı diye bir ayrım yapılamayacağında mutabık. Ama Trump, bu!
Zafer meselesine dönersek… Trump işsizlikle mücadele yolu olarak, ülkedeki yasal-kaçak bütün yabancıları sınır dışı etmeyi seçti. Ekonomistler ve istihdam uzmanları, bunun, getireceği kazançtan çok zararı olacağını söylüyor. Kaçak da olsa birçok yabancı işçi, bir uzmanlık alanında çalışıyor ve onların yerini alabilecek Amerikalı bulunmayabilir. Bu tür “uzman” yabancıların kaçak halde çalışıyor olmaları da zaten onlara duyulan ihtiyaç yüzünden.
Kaçak veya yasal, yabancı işçiler hemen hemen tüm dünyada olduğu gibi, Amerika’da da asgari ücretin altında bir maaşı kabul ediyor. Amerikalı bir kişi bunu kabul etmez; tersine kendisine asgari ücretin altında maaş teklif eden işletme sahibini ihbar eder. Bu ücreti vermekten kaçınacak işletme sahibi, muhtemelen işini küçültecek veya tamamen kapatacak ve böylece işsizliğe katkıda bulunacaktır. Uzmanlara göre bu durumdaki işletme sayısı çok yüksek ve Trump, iyi bir iş yapayım derken, tersine, ülke ekonomisine daha çok zarar vermiş olacaktır.
Bu ekonomik meseleler bir surette çözülse bile, Yüksek Mahkeme’nin “Amerika’da doğan Amerikalıdır” kuralını askıya alan kararı, ABD’nin çok övündüğü, “Dünyadaki tüm milletlerden farklı, benzersiz ve örnek teşkil eden bir ülke olduğu” inancını temelden yok edecek nitelikte olduğu için, önemli. Bu “değerleri, siyasi sistemi ve tarihsel gelişimi ile insanlık tarihinde benzersiz olduğu ve dünya sahnesinde farklı ve olumlu bir rol oynamanın hem kader hem de hakkı olduğu” inancına “American exceptionalism “ (Amerikan istisnacılığı) denir. Trump’a göre, Amerika’nın böyle bir üstünlük iddiasına ihtiyacı yok; çünkü kaçak göçmenler veya turist vizesiyle gelenler, çocuklarını ABD’de doğurarak onların otomatik olarak Amerikalı olmasını sağlıyorlar.
Yüksek Mahkeme, üç liberal yargıcın reddine rağmen 6 muhafazakâr yargıcın oyuyla, maddeye doğrudan dokunmadan mahkemelerin, Trump’ın doğumla gelen vatandaşlığı yok hükmüne indiren sınır dışı etme emirlerini askıya alan kararlar alamayacaklarını hükme bağladı. Yani Trump doğumla vatandaş olmuş bebeğin anasını-babasını sınır dışı edecek; ama onlar Amerikalı olan bebeklerini de alıp gidecekler.
Yüksek Mahkeme, idarenin sınır dışı uygulamalarını, her bir uygulamanın şartlarına bakmaksızın toptan durduran mahkeme kararlarını geçersiz sayarken, 140 yıldır geçerli bir anayasa hükmünü de adeta geçersiz saymış oldu.
Trump sevinmesin de kim sevinsin!