Almanya’da 28 Şubat’ı Akit yaşadı, 2005’te gazetemiz kapatıldı!
Almanya’da 28 Şubat’ı Akit yaşadı, 2005’te gazetemiz kapatıldı!
Almanya Başbakan’ı Angela Merkel’e geçen hafta Berlin’de soracaktım, ama sorular iki adetle “kısıtlı” olduğundan imkân bulamadım. Ona şöyle diyecektim: “Basın özgürlüğünden ve Türkiye’de tutuklu gazetecilerden bahsediyorsunuz. Fakat 26 Şubat 2005’te Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily hiçbir mahkeme kararı olmadan ‘kışkırtıcı yayınlar yaptığı’ gerekçesiyle Vakit Gazetesi’nin Almanya baskısını yasaklatmıştı. Bu çifte standardı Almanya demokrasisinde hangi kavramla açıklıyorsunuz?”
“Kışkırtıcı yayın” dedikleri “siyonizmi” eleştiren haberlerden başka şey değil! Önce Frankfurt’taki matbaa ve “Zerbach” dağıtım şirketindeki tüm faturaları topluyorlar, sonra da fatura kesilemediği için baskı ve dağıtım mümkün olmuyor. Minareyi çalan gâvur ruhlu kadavralar için uyduracak kılıf mı yok?
“Hürriyet Gazetesi”nin Alman polisine yaptığı yardımı(!) da unutmadık! Hürriyet yaptığı haberde, “İşte Almanya’yı karıştıran gazetenin bürosu” diyor ve ofis duvarındaki “Besmele” için “Binanın içine üzerinde Arapça yazılı levha bulunan bu kapıdan giriliyor” diye cahilce ve düşmanca başlıklar atıyordu.
Hürriyet’in yol gösterdiği Alman Polisi de Vakit’in Almanya bürosunu kapıları kıra kıra basıyor ve Almanya baskısının yasaklanma sürecini böylece başlatıyordu.
2005’te Almanya’da Akit bunları yaşarken Türkiye’deki “Batıcı soytarılardan” hiç ses gelmedi.
“312 General” Akit Gazetesi’ne sadece “bir cümle” nedeniyle dava açtığında özgür ruhunuz altına mı ediyordu da sesiniz çıkmadı?
Yoksa Malcolm X’i katledenlerin, Ömer Muhtar’ı asanların, Esma Bilteci’yi vuranların, Yasin Börü’yü öldürenlerin, Furkan Doğan’ı kurşunlayan katillerin altına yatırıp ırzına geçirdiğiniz vicdanınız zevkten sekiz köşe olurken bunları düşünecek vaktiniz mi olmadı?
28 Şubat ile 15 Temmuz çift yumurta ikizleridir ve unutanlar “unuttukları şeyi” yeniden yaşamaya mahkûmdurlar. Biz, Allah’ın izniyle unutmayacağız!
Bununla birlikte hapiste ömrü çürüyen yüzlerce insanımız “yeniden yargılanma” bekliyor. Madımak Olayı’nda 1993’ten beri suçsuz yere hapiste olan insanlar ve aileleri de “yeniden yargılanma” bekliyor!
“Adalet Bakanımız Abdülhamit Gül” iyi ve asil bir insan, şahsen kendisini seviyor, bu mağdurlar için hazırlattığı dosyalar ve girişimler olduğunu umuyorum. Büyük Türkiye’nin yolu paradan, puldan ve her şeyden evvel “adaletten” geçer.
“CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN NEREDE,
AK PARTİLİ BAZI YETKİLİLER NEREDE?”
Farkında mısınız, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzü en çok “halk ile beraber iken” gülüyor. “Karşılıklı samimiyet” tebessüme de yansıyor.
Cumartesi günü Kahramanmaraş ve Osmaniye’deydi, Pazar günü Gaziantep ve Şanlıurfa’daydı, Pazartesi günü (bugün) ise Cezayir, Moritanya, Senegal ve Mali olmak üzere 4 ülkedeki programlar için Afrika’da!
Bu arada Zeytin Dalı Operasyonu’nu yönetmeye devam edecek. Ülkede alınacak kararlar, gidilecek yollar var, bütün bunları takip edecek. Kendini tek yetkili görüp gemi azıya alan “Barolar Birliği, Tabipler Birliği, Mimar ve Mühendis Odaları Birliği” gibi gayrı milli meslek kuruluşları için yapılan alternatif çalışmalarını takip edecek. Ve daha neler neler!
Hiçbir bürokrat, bakan, vekil alınmasın ama Recep Tayyip Erdoğan hakikaten yalnız adam! Millet elbette onu “Abdülhamid’in yalnızlığına” mahkûm ettirmez. Bu yalnızlık özelikle “siyasi ortamdaki” yalnızlık!
Ak Parti içerisinde “ulaşılamayan” bakanlar, vekiller, başkanlar var! Sorulduğu zaman işleri başlarından aşkın! Bu sadece bizim sitemimiz değil; gidin vatandaşa sorun, başka gazeteci meslektaşlarımıza sorun! Cumhurbaşkanı koştururken, maalesef seyredenler var! Milletin ulaşmakta zorlandığı isimleri yeri geldikçe tek tek yazarız. Şahsımız ve kurumumuz adına değil, bugüne kadar olduğu gibi yine hakikat adına yazarız. Allah, bizleri “sırat-ı müstakimden” ayırmasın!
Bunun yanında iyi çalışan, telefonuna ulaşılan, vatandaş adına bir soru sorulunca anında aydınlığa kavuşturan bakanlar, vekiller, bürokratlar da var. Onların hakkını da yemeyelim!
“AFRİKA’DA BİR TÜRK TOPRAĞI”
Biz de Cumhurbaşkanımızla beraber bugün Afrika’ya varmış olacağız!
Türkiye için Afrika önemli bir kapı; biliyorsunuz Sudan’da bir toprak parçası ülkemize tahsis edildi: Savakin Adası! Mekke’nin karşısındaki bir ada; gemiye binip dümdüz gittiğinizde direkt Cidde’ye varıyorsunuz. Burası eskiden olduğu gibi şimdi yine, yeni, yeniden bizim tasarrufumuza geçti.
Afrika’da onuru ezilen halklar adına, darbelerde ruhu ezilen Müslümanlar ve milletler adına, dünyada zulüm altında yaşamak zorunda kalan mazlumlar adına Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir umuttur. Bu umudun tohumları Afrika’da da filiz bulacaktır!
Batılı feodallerin ve diplomat kılıklı şarlatanların adıyla değil Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla yola düşenlerin lider olduğu Türkiye elbet dünyanın da lideri olacaktır!