Destici: “Cumhurbaşkanımızın devam etmesi hayırlı olacak”
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici ile partinin yeni genel merkezinde bir araya geldik.
Buluşma saatimizde makam odasına girdiğimde odada Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Dairesi Başkanı olduğu dönemde 15 Temmuz 2016 günü Jandarma Genel Komutanlığı’nda rehin alınarak başından vurulup ağır yaralanan gazimiz Turgut Aslan ve ekibi oturuyordu.
Şu anda Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan Turgut Aslan ağabey zaman zaman beni arar ve istişarelerde bulunur. Kendisine milletçe minnettarız.
Hep birlikte bir müddet sohbet ettikten sonra misafirlerini kapıya dek uğurlayan Başkan Mustafa Destici’yle Türkiye meselelerine dair konuştuk.
Sohbetimiz sonrası kapıda Endonezya Heyeti’nin beklediğini gördüm.
Aslında Büyük Birlik Partisi adeta “ahde vefa merkezi” haline gelmiş.
Başkan Destici’nin ulusal ve uluslararası ölçekte misafirleri eksik olmuyor.
Tüm bu görüşmeler Türkiye’nin lehine işleyen süreçlere büyük katkı sağlıyor.
Başkan Destici Cumhur İttifakı içinde eleştirel çıkışlarıyla da biliniyor, ancak bu çıkışlar bizdeki muhalefet anlayışı gibi “yıkıcı” değil, “yapıcı” amaçlı ilerliyor.
“CUMHUR İTTİFAKI 15 TEMMUZ GECESİ SOKAKTA KURULDU”
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’ye son dönemde merak edilen soruları sordum. İşte sorularım ve Başkan Destici’nin cevapları:
SORU: Cumhur İttifakı’nda hiç çatırdama oldu mu? Siz Cumhur İttifakı’nın önemli bir ortağısınız. Birçok yerde berabersiniz. Şu anki durum ne?
“Elbette farklı düşüncelerimiz, farklı fikirlerimiz var. Cumhur İttifakı’nın ana kurucularından AK Parti hükümeti ülkeyi yönetiyor ve tabii hükümetin uygulamalarıyla ilgili bizim de yapıcı ve yol gösterici eleştirilerimiz var. Fakat bunlara bir çatırdama denemez. Aslında Cumhur İttifakı 15 Temmuz gecesi sokakta kuruldu. Darbeye karşı. Yani esas temeli, ruhunu oradan alıyor. Onun için de kopma bekleyenler, bu ruha sadık kalındığı sürece, hayal görmüş olurlar. Burada bir çatırdama ve kopma kolay kolay olmaz. Çünkü amaç belli; amaç devletin varlığı, ülkenin bütünlüğü, milletin birliği ve beraberliği; dolayısıyla herhangi bir çatırdama yok.”
“KIZILELMA’NIN BİR KISMI GERÇEKLEŞTİ”
SORU: Seçimler normal takvimde 2028, erkene alınırsa 2027 sonu gibi şu anda kulislerde bizim duyduğumuz tarihler var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olmasını destekler misiniz?
“Ben şahsen yeniden aday olmasının doğru olacağını düşünüyorum. Hem Türkiye için hem Türk dünyası için hem de İslam âlemi için, öncelikle bunu söyleyeyim. Çünkü içinden geçtiğimiz şartlar çok kritik ve burada tecrübeli bir devlet adamlığına ihtiyaç var. Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda çok tecrübeli ve şu anda bütün dünya devletleriyle ilişki kurabilecek bir pozisyonda, istediği hepsiyle. Tabii soykırımcı İsrail’den bahsetmiyorum. Şimdi bunu Rusya-Ukrayna Savaşı’nda gördük. Herkes taraf olurken Türkiye hem tarafsızlığını muhafaza etti hem arabulucu oldu hem de iki devletle ilişkilerini sürdürmeyi başardı. Aynı şeyi biz mesela Azerbaycan-Ermenistan Savaşı’nda gördük. Bizim tarafımız net, biz Azerbaycan tarafındayız. Ermenistan’a koyduğumuz ambargolar, sınırı açmamak gibi bütün bunlar, oradaki duruş da Türkiye’nin Sayın Cumhurbaşkanı iradesinde çok kıymetliydi, çok değerliydi. Çünkü biz 93’lü, 95’li yıllarda bir hasta nakledecek helikopter bile gönderemedik. Yani Türk dünyasına bakış, Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulması gibi eylemlerle bizim gibi ülkücü milliyetçilerin Kızılelma’sı olan şeylerin bir kısmı gerçekleşti bu dönemde. Dolayısıyla belki anayasal bir engel var, ama onun aşılacağına inanıyorum. Bunun da iki yolu var; ya TBMM’nin erken seçim kararı alması ya da anayasa değişikliği. Sayın Cumhurbaşkanımızın devam etmesinin hayırlı olacağını düşünüyorum.”
“BBP’NİN 20 BELEDİYESİ VAR”
SORU: “Büyük Birlik Partisi son anketlerde ne gözüküyor? Son durumunuz nasıl?”
“Biz biliyorsunuz son genel seçimde %1, yani 600 bin civarında oy aldık. Son yerel seçimde de sadece 4’te 1 yerde aday göstermemize rağmen 20 belediye kazandık. Şimdi bazı anketlere bakıyorum, 2 bin nüfuslu bir belde dahi almamış olan bazı partilerin oyları bizim üzerimizde gösteriliyor. Veya bir, iki, üç tane belde ya da küçük ilçe belediyesi almış. Oysa Büyük Birlik Partisi, Sivas gibi büyük bir il belediyesi almış, 14 tane ilçe almış. Bunların en az 10 tanesi büyük ilçe. İki tane Sakarya’da var. Biri merkez ilçe Erenler, öbürü Hendek, bütün Türkiye’nin bildiği bir ilçe. Konya’da 2 tane almış; Bozkır’ı almış, Halkapınar’ı almış, yine Bozkurt Konya’da önemli bir ilçe. Hatay’da ilçe almış, Kumlu gibi mesela. Kıbrıs’a giderken Sivas Belediye Başkanımızla birlikte Hatay, Kumlu Belediye başkanımızı da götürdük. Orada da çok Hataylı var. Şırnak’ta belediye almış Büyük Birlik Partisi. Erzurum’da belediye almış. Elazığ’ın en büyük ilçesi Kovancılar’ı almış, en büyük beldesi Yazıkonak’ı almış. Erzincan’da Refahiye gibi bir belediye; yine Karadeniz’de, Samsun’da belediye almış, Salıpazarı. Eskişehir’de Günyüzü Belediyesi’ni almış. Siz Kayserilisiniz Hacı Bey. Kayseri’den Ankara’ya giderken iki üç yerden geçiyorsunuz. Bir Özbağ, Büyük Birlik’te Kırşehir’in girişi; bir de Kırşehir’in çıkışı Mucur, bunların ikisi de Büyük Birlik Partisi’nde. Aksaray’da Demirci Belediyesi bizde. Demirci’nin 4100 nüfusu var. Burada bizim 1100 üyemiz var. İlçede seçmen olan her iki kişiden birisi Büyük Birlik Partisi’nin üyesi. Hemen hemen her bölgede belediyelerimiz var. Oyumuzun yüzde 2 ile 3 bandında olduğunu düşünüyorum. Hedefimizin de önümüzdeki seçimlerde %3-5 civarında oy olacağını gerçekçi bir hedef olarak dile getiriyorum.”
“MEHMETÇİK VE GAZZE”
SORU: “Siz Mehmetçik’i Gazze’de görmek ister misiniz, giderse nasıl gitsin?”
“Mısır’da bir anlaşma yapıldı, bir ateşkes sağlandı. Esir takasları yapıldı. Ama işte İsrail’in daha son ateşkesten sonra bile 153 ton bomba attıklarını söylediler. O yığınların altından İsrailli esirlerin cesetlerini çıkaramıyorlar. Çıkardıklarını teslim ettiler. Dolayısıyla İsrail bu anlaşmaya uymuyor. En son Batı Şeria’da bazı bölgeleri ilhak etme kararı aldılar. Önce Yahudi yerleşimcileri gönderip Filistinliler’i çıkarıyorlar. Daha sonra burada Yahudiler oturuyor deyip ilhak ediyorlar. Mısır’da varılan anlaşmaya göre bir ‘Görev Gücü’ gönderilecek. Bunun içerisinde Türkiye elbette olmalı. Biz Türkiye’nin ilk etapta böyle gitmesini elbette savunuyoruz. Tabii İsrail’in itirazları yükseliyor, ama en nihayetinde İsrail böyle zorbalığına, barbarlığına, soykırıma devam ederse nihayetinde o zaman daha farklı bir görevle ve sorumlulukla gidecektir diye inanıyoruz.”
“KÜRT SORUNU KALMADI, STATÜ İSTEYENLER VAR”
SORU: “Yöntem olarak eleştirileriniz var, ama sizce Terörsüz Türkiye nasıl gerçekleşir?”
“Hacı Bey zaten Türkiye’de şu anda terör yok. Ben Yüksekova’ya da gittim, bir gün kaldım orda. Şırnak’ta bizim kendi belediyemiz var, Güçlükonak; bütün bölgeyi geziyorum. Yani bu iki genel ve yerel seçimde bütün bölgeyi gezdim. Bütün illere gittim. Çoğu ilçelere gittim, terör yok. Türkiye’de terör yok, ama teröristler var. Eli silahlı terörist kalmadı; ama mecliste medyanın içinde, sözde sivil toplum örgütlerinde, sermayenin içerisinde var. Türkiye’yi esas bunlardan temizlemek gerekiyor. Bir bölücü dil kullanılıyor. Terörsüz Türkiye süreci başlarken ne dendi? Pazarlıksız, müzakeresiz, şartsız bir süreç ve PKK silah bırakıp kendini feshedecek. Bundan kimse rahatsız olmaz böyle olursa; ama hal vaziyet durum böyle değil. Çünkü ne PKK silah bıraktı, ne PJAK silah bıraktı. Ne Kandil’dekiler bıraktı, ne Suriye’dekiler bıraktı. Biz başından itibaren şunu söylüyoruz. PKK nihayetinde emperyalistler tarafından kurdurulmuş bir terör örgütüdür. Türkiye’yi rahat bırakmamak için her türlü zararı oldu. Mücadeleye 2 trilyon dolardan fazla para harcamışız. On binlerce insanımızı kaybettik, binlerce şehidimiz var. Ben onlara güvenmiyorum. Onun için hep tedbirli ve teyakkuzda olmak lazım. Bunun yanında bakıyorsunuz DEM Parti’nin eş başkanları tarafından 10 maddelik talep listesi açıklanıyor. Burada milletimizin asla kabul edemeyeceği şeyler var. Biz elbette herkesin dilini konuşmasından yanayız. Belli dönemlerde, darbe dönemlerinde yasaklandığı oldu. Biz o zaman da karşı çıktık. Herkes elbette anadilini konuşacak. Ama siz eğitim dili ya da resmi dil dediğinizde bir statü istiyorsunuzdur. Zaten ben hep buna vurgu yaptım. Kürt Sorunu dediğiniz şey sizin nedir? Kürt Sorunu’ndan kastınız demokratik sorunsa bu çözüldü. Rahmetli Özal ile başlayan süreç, Tayyip Erdoğan’ın hem başbakanlık hem cumhurbaşkanlığı dönemindeki anayasa ve yasa değişiklikleriyle demokratik anlamda Kürt Sorunu kalmadı.
Ama şimdi bunlar bir ‘statü sorunu’ olarak değerlendiriliyor ve statü istiyorlar. Yani diyor ki bana eğitim dili vereceksin, yerel yönetimde özerklik vereceksin, Avrupa Birliği yerel yönetimler özerklik şartını kabul edeceksin. Anayasanın altmış altıncı maddesini değiştireceksin. Onu da “Devleti beraber kurduk, bizde kurucu unsur olmak istiyoruz” kılıfı altında yapıyor. Oysa bu ülkede azınlıklar dışındaki herkes kurucu unsur, sen zaten kurucu unsursun. Türk üst kimlik, yani bu etnik bir kimlik değil. Bunu ifade ediyoruz, bunu söylüyoruz. O dönemde Lozan’la birlikte kurulan devlette Anasır-ı İslam olan yani Müslüman olan tüm unsurlar kurucu unsur olarak, asli vatandaş olarak kabul edilmiş. Bunun dışında kalanlar Ermeniler, Rumlar, Süryaniler gibi bunlar da azınlık olarak kabul edilmiş. Onun için bu bölücü dil devam ettiği sürece ve Amerika’nın, İsrail’in PKK’yla ilintisi devam ettiği sürece ben bu sürecin hükümetin ya da devletin istediği anlamda sonuçlanmasının çok zor olduğunu görüyorum. Onun için de taviz verilmemesi gerektiğini, bunlara tekrar bir çözüm sürecinde olduğu gibi meşruiyet kazandırılmaması ve kıymet verilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Sözlerini tutacaklar; yani pazarlıksız, şartsız silah bırakacak, kendini feshedecek. Bunu tutsunlar bütün unsurlarla; yani PYD’si, YPG’si, PJAK’ı, Suriye’deki, Irak’taki, Türkiye’deki sözlerini tutsunlar, eğer tutmuyorlarsa bunlarla boşu boşuna birtakım görüşmeler ya da toplantılar yapıp bunlara meşruiyet kazandırmanın bize bir faydası yok. Çözüm sürecinde biz bunun ağır bedellerini ödedik.”
“TÜRK VARLIĞI TEHLİKEYE GİRER”
SORU: “Sizce Kıbrıs şehir mi devlet mi? Hangisi daha faydalı?”
“Biz bu dönemde de Kıbrıs’taydık. Üç şeye vurgu yaptık. Birincisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ‘Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ olarak yoluna ayrı olarak devam etmesi, ikincisi Türkiye’nin garantörlük hakkının sonuna kadar devam etmesi, üçüncüsü de Türkiye ile tam bir uyum ve işbirliği içerisinde bunların olması. Bunlardan herhangi biri bozulduğu zaman ben şahsen Kıbrıs’ta Türk varlığının tehlikeye gireceğini düşünüyorum.”
SON SÖZ: Sayın Mustafa Destici ile yaz aylarında Ankara Ayaş’ta buluşmak üzere kavilleşerek Büyük Birlik Partisi’nin Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki yeni Genel Merkezi’nden ayrıldım.







