Hiçbir diplomatik denklem Türkiyesiz kurulamaz…
Türkiye Yüzyılı, önemli gelişmelerin eşiğindedir. Dünyadaki paylaşım süreçleri artık savaşlar üzerinden şekillenmekte, ticaret yolları ve koridorların kontrolü de gündemin merkezinde yer almaktadır.
Ancak bu süreçte işin ahlaki boyutunu asla unutmamak gerekir. Çünkü Türkiye, yalnızca askerî gücü ve savunma sanayisindeki başarılarıyla bu yeni dönemin aktörü hâline gelmemiştir.
Askerî güç, sahadaki varlığını pekiştiren önemli bir unsurdur, fakat ahlaki motivasyonu temsil edemeyen hiçbir güç nihai sonuca ulaşamaz.
Türkiye’nin en önemli silahlarından biri, ahlaken çöken uluslararası sistemin yeniden yapılanmasında, manevi doktrinini söylem ve eylem düzeyinde temsil edebilme kabiliyetidir.
Uluslararası sistem çöküyor. Tüm ulvi gerekçeleri birer birer rafa kaldıran küresel düzenin yerine nasıl bir denklem kurulacak? Kimler hangi felsefeyi temsil edecek? İşte bunlar, üzerinde ciddi biçimde tefekkür edilmesi gereken hususlardır…
Türkiye, uluslararası sistemin merkezinde yer alan vazgeçilmez bir aktöre dönüşmüştür. Bugün artık Türkiyesiz hiçbir denklem kurulamaz. İsrail’in tüm sert ve agresif politikalarına karşın, bölgesel dizaynda Türkiyesiz harekat alanı açılamaz…
Gazze’nin yeniden inşası ve güvenliğin sağlanması için uluslararası bir görev gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Üstelik İsrail’in güvenilmezliğini, onu en iyi tanıyan hamisi ABD dahi bilmektedir. Gerçi ABD derken bin kere düşünmek gerekiyor. Hangi ABD? İçinde FETÖvari yapılar barındıran bir ABD kimi ve kimleri temsil ediyor?..
Aslında Trump’ın muktedir olması, küresel sistemin geleceği açısından önemlidir. Fakat Siyonist yapı tarafından kuşatılmış bir lider olarak, tam anlamıyla muktedir olamamaktadır. Trump’ın gerçek anlamda muktedir olması, birçok sorunu ortadan kaldırabilir.
Ne var ki, mevcut tablo bunun henüz mümkün olmadığını gösteriyor. Fakat Trump ısrar ediyor. Netanyahu’nun tüm dayatmalarına rağmen, “Gazze’de Türkiyesiz denklem kurulmayacak” diyor. Trump’ın çevresindeki isimlere bakıldığında, denge kurabilmenin âdeta bir siyaset sanatkârlığı gerektirdiği görülüyor. Trump, çevresine hem aşırı İsrail yanlılarını hem de aşırı Amerika yanlılarını yerleştirmiş durumda. Buraya kadar dengeli görünse de asıl mesele kimin daha etkili ve sonuç alıcı olduğudur.
“Türkiyesiz denklem kurulamaz” fikrine Trump da sahiptir. Onun ısrarla Türkiye’yi vurgulaması, İsrail’i dengeleme arzusuyla doğrudan bağlantılıdır. Ayrıca Rusya hattında Türkiye’nin söz sahibi olması da küresel yeni sistem açısından anlamlıdır. Rusya da Türkiye’ye aynı noktadan bakmakta; Türkiye, herkes için vazgeçilmez aktör olmayı başarmaktadır.
Bugün Karadeniz, Akdeniz, Orta Doğu, Kafkasya, Rusya-Ukrayna hattı, Türkistan ve elbette Afrika… Tüm bu coğrafyalarda Türkiye denklemin merkezindedir…
Trump’ı nasıl bir siyasi süreç bekliyor? ABD içinde başarılı olabilecek mi? Bu, küresel yeni düzenin geleceğini belirleyecek en kritik sorulardan biridir. Trump’ın cesareti, ABD’deki FETÖvari paralel yapılara karşı direnmeye yeterli olacak mı?
Malum Trump, sonuç almakta geciktiğinde çabuk sabırsızlanan bir lider. Bu da uzun vadede istikrarlı bir denge kurmasını güçleştirebilir.
Türkiye ise elindeki bu yeni fırsatı değerlendirirken ilm-i siyaset anlayışını ustalıkla kullanmaktadır. Belki uzun vadede değil ama kısa ve orta vadede etkili hamleler yapmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözü, tabloyu bütünüyle özetliyor:
“Türkiyesiz hiçbir diplomatik denklem mümkün değildir.”
Türkiye Gazze’de yerini alacaktır. Netanyahu direniyor olsa bile… Ve görünen o ki, güç merkezinin başında Türkiye olacaktır. Başka türlü Türkiye’nin güvenliği sağlanamaz; zira çevrenin istikrarı Anadolu’nun istikrarıdır. Yeni dünya sisteminde Türkiye’nin varlığı, diplomatik denklemlerin merkezindedir.
Bu merkez kendi güvenliğini sağlamazsa, yeni küresel sistemin güvenliği de yok olur. İşte bu nedenle, her kesim artık bu gerçekliği anlamaya başlamıştır. Türkiye’nin siyaset yapma tarzı ve aklı, tüm tarafları bu gerçeklikle barıştırmaktadır.
