Müslüman Hiçbirliği Teşkilatı
Doğru ismi ile İslam İşbirliği Örgütü (İİÖ). Ama görünen o ki, İsrail’in nükleer gücü müdür, ABD’nin petro-dolarları mıdır, ya da kendilerinin eğitimsiz-silahsız operet askerlerine güvenmemeleri midir? Bir sebeple bu örgütün adeta yok hükmünde oluşu, sosyal medyadaki adının Müslüman Hiçbirliği Teşkilatı’na çıkmasına yol açtı. (Teşekkürler, Star gazetesi yazarı Sn. Esra Elönü!)
Sadece her gün açlıktan en az 10 bebeğin can verdiği Gazze’de değil, Necef Çölünde yaşayan Bedevilerden tutun, Batı Şeria’da zeytin hasadı yapmaya hazırlanan Beyt Furuşlulara kadar bütün bir Filistin halkı, tam 30 gündür, ABD başkanının topladığı 30 ülkenin tanıklığında imzalanan ateşkes ve üç aşamalı barış planının uygulanmasını bekliyor. İsmi var-cismi yok Filistin Devleti’nin “resmi” Kolonizasyon ve Duvarlara Direnişi Komisyonu’na göre, zeytin hasadı mevsiminde İsrail ordusu ve yasadışı yerleşimciler tarafından Filistinlilere yönelik 259 saldırı gerçekleştirildi.
Trump’ın sadece Filistin’e değil, bütün Orta Doğu’ya 3 bin yıldır gelmeyen barışı getireceğini müjdelediği anlaşmanın ilk devresinde halka yeterli yiyecek ve tıbbi yardım malzemesi ulaştırılacaktı; ulaştırılmıyor. Yani bu anlaşma Gazze’ye barış getirmedi. Tersine, Netanyahu’nun savaş suçlusu hükumeti, soykırımı ve etnik temizlik savaşını Necef Çölü’nde yerleşik bedevilere ve zeytin bahçelerine kadar genişletti.
35 köyde oturan birkaç bin bedevinin tahliyesi veya birkaç yüz zeytin ağacının yakılıp-yıkılması neden önemli görülmeli? Çünkü İsrail hiçbir anlaşma ile soykırımına ve etnik temizliğe son vermeyecek; İİÖ de buna karşı hiç şey yapmayacak.
İsrail’in 9 Eylül’de Katar’ın başkenti Doha’ya düzenlediği saldırı üzerine 15 Eylül’de Doha’da acil bir zirve düzenlenmişti. Amaç, saldırı sonrası ortak bir strateji geliştirmekti. Pakistan, Türkiye, Malezya ve İran gibi ülkeler çeşitli önerilerde bulundu, ancak somut veya pratik bir eylem planı ortaya çıkmadı.
Sadece Doha Zirvesi değil, Şarm el Şeyh Zirvesinde de eylem birliği, ortak strateji konuşmaları yapıldı; daha da önemlisi, Trump ve beraberindeki yetkililer, Hamas’ın silah bırakmasının ardından Gazze’de yedi ülkenin asker vereceği bir Uluslararası İstikrar Gücü (UİG) kurulacağını açıkladılar. Ateşkesi izleyecek nihai barış anlaşmasının evreleri tartışılırken, Hamas’ın silah bırakmasının oluşturacağı güvenlik boşluğu UİG tarafından sağlanacaktı.
Hamas, hayatta kalan rehinelerin tümünü İsrail’e iade etti; halen 5 rehinenin cenazesi için arama çalışmaları yapılıyor. Bu cesetler de geri verildikten sonra Hamas silah bırakmaya başlayacak. Filistinlilerin tamamen savunmasız kalacağı bu durumda UİG’nün göreve başlaması şart. Bu gücün BM Güvenlik Konseyi tarafından da yetkilendirilmesi için çalışmalar sürüyor ama ortada UİG’nün oluşturulmasına yönelik somut bir adım yok. Bu güçte, ateşkes anlaşması ve barış görüşmelerinin çerçevesini çizen belgeyi imzalayan ABD, Mısır, Katar ve Türkiye’nin yanı sıra Pakistan, Endonezya, Azerbaycan, Avustralya, Malezya, Kanada ve Fransa’nın bulunmasının ABD tarafından “arzu edildiği” biliniyor.
Ama haberlere göre İsrail bu güçte Müslüman ülkelerin bulunmasına karşı çıkıyor; Mısır ise Türkiye’nin bu güçte bulunmakta ısrar etmesi halinde İsrail’in UİG’nü veto edeceğini öne sürerek, Türkiye’ye karşı çıkıyor. Nitekim, UİG’nün oluşturulması ve Şarm el Şeyh Zirvesi’nden bu yana gelişmelerin gözden geçirilmesi için geçtiğimiz hafta yedi ülkenin dışişleri bakanları İstanbul’da toplandı. Toplantıya ev sahipliği yapan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, BAE, Endonezya, Katar, Pakistan, Suudi Arabistan ve Ürdün bakanlarını ağırladı. Yani, toplantıda, bu toplantının devamı olduğu Şarm el Şeyh zirvesinin ev sahibi Mısır yoktu.
Bu yokluk, UİG ile ilgili kimin kimi arzu ettiği, kimin kime karşı çıktığı haberlerini teyit ediyor. Sadece bu haberleri mi? Mısır’ın bu tavrı ile İslam İşbirliği Örgütü’nün kendisine takılan Müslüman Hiçbirliği Teşkilatı ismindeki kınamayı hak ettiği de anlaşılıyor.





