Kılıçdaroğlu’nun Tarihi Hatalarını Düzeltmekten Bıktım Vallahi…

Okuduğunuz Yazı
Kılıçdaroğlu’nun Tarihi Hatalarını Düzeltmekten Bıktım Vallahi…

İçerik

Tarih bilmediği halde, hemen hemen her gün tarihten bahseden Cumhuriyet halk Partisi’nin başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bizi yine tarih konusundaki cehaleti ile, önce güldürdü, sonra şaka bu değil mi? şaka şaka zira hiç bir parti başkanı bu kadar cahil olamaz dedirtti.

Kemal Kılıçdaroğlu Geçen gün, Akdeniz Bölgesi’nin tam ortasında, Antalya ile Adana arasında yatay bir biçimde kocaman bir yer kapladığı halde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan ve o bölgenin en kalkınmış en modern şehri olduğunu zannettiği Mersin’deydi.

Tarihi, kültürü, antropolojisi, sosyolojisi hakkında en küçük bir bilgisi olmadığı her haliyle belli bir şekilde Yörük Türkmen’lerine yaptığı bir konuşmada;

“Osmanlı Türkleri sevmezdi. Onlara zulmederdi”

Minvalli bir konuşma yaptı ve tarih boyunca Osmanlı ile Türkmen kavgalarından örnekler verdi.

Dedi ki Sayın Bay Kılıçdaroğlu;

“Osmanlı Türk sevmezdi. Tarihimizde Köroğlu Dadaloğlu gibi Osmanlı idaresine karşı direnen Türkmen halk kahramanları bulunmaktadır. Dadaloğlu ve Köroğlu Türkü sevmeyen Osmanlı’ya karşı yapılan bir Türkmen isyanının bayraktardır”

Şimdi bu meseleye nereden yaklaşmak lazım, hangi olur tarafını tutmak lazım bilmiyorum, ama ben defalarca Kemal Kılıçdaroğlu’na en yakın isimler aracılığıyla tarih bilmiyor. Eğer isterse ona hiçbir ücret istemeksizin tarih dersi verebilirim diye mesajlar gönderdim.

Fakat benim kendisine tarih öğretmek konusundaki teklifimi kabul etmedi. Türkçemizde Hem kel, hem fodul diye bir laf vardır

Hem kel hem fodul. Yani hem sonuna kadar haksız hem de haklı gibi direnç gösterir. Yani, hem sonuna kadar zırcahil, hem alim geçinir. Yani, hem bilmiyor hem de biliyormuş gibi davranır. İşte bu söz yani, hem kel hem fodul sözü tam Kılıçdaroğlu’na göre bir söz. Hem tarih bilmiyor hem de her mitinginde tarihten bahsediyor.

Türk aşiretleri ile devlet arasındaki problemleri anlatıp hitap ettiği Türkmen aşiretlerinin Osmanlı’yı sevmemelerini sağlamak için örnek verdiği iki isim esasında hiç vermemesi gereken iki isimdi;

Köroğlu ve Dadaloğlu.

Kılıçdaroğlu hadi bilmiyor. Tarih konusundaki danışmanları da mı bilmiyor acaba Köroğlu diye gerçek yaşamış bir kahraman yoktur. Köroğlu bir hayal kahramanıdır, tarihte hiç Köroğlu diye biri olmamıştır.

Köroğlu hayali kahramanı bir Türkmen bir Kazak Türk’ü mitoloji örneğidir. Kazakistan’da ve Türkmenistan’da halk arasında dilden dile yayılan bir efsaneye göre, Çin beyine ya da Çin prensine yaptığı zalimliklerden dolayı direnen bir Türk Beyi Öldürülür. Hamile olan eşi de, canlı canlı bu beyin yanına gömülür.

İşte rivayet ya da mitoloji odur ki! bu hamile kadının karnındaki çocuk annesinin kanı ile beslenmiş, dokuz ay sonra annesinin karnından çıkmış, toprağı kazarak zemine ulaşmış ve kurtlar tarafından beslenmiştir. Türkçe’de “kor”, mezar demektir ve mezarın içinden kazarak çıkan ve kurtlar tarafından beslenen bu çocuğa “korun oğlu” yani “mezarın oğlu” denmiştir.

Gel zaman git zaman bu Koroğlu, büyümüş delişmen bir delikanlı olmuştur. Babasına ve köyüne zulmeden bu Çin prensini düşman bellemiş, bütün varlığını onunla mücadeleye harcamıştır. “Ayvaz” isminde bir arkadaşı, “Kırat” isminde bir atı bulunmaktadır. Kendisine yurt olarak da Doğu Türkistan da bulunan “Canklıbel” dağlarını mesken edinmiştir.

Türk milleti, destanlarını efsanelerini kendisi gibi her daim batı topraklarına taşımıştır. Bu efsanelerde Azerbaycan topraklarında Azerbaycan coğrafyasına Türkiye topraklarında Türkiye coğrafyasına uydurulmuştur. Doğu Türkistan’daki Canklıbel dağları Çamlıbel dağlarına, zalim Çin Prensi zalim Bolu beyine dönüşmüştür.

Üstelik Köroğlu doğudan batıya doğru göç eden Türklerin doğudan batıya doğru taşıdığı tek mitolojik destan değildir. Hacivat ve Karagöz de ha keza böyle bir figürdür. Dadaloğlu’na gelince o bambaşka bir vakıa. Dadaloğlu, Osmanlı’ya, yönetime, saltanata, hilafete değil atanan zalim valilere ve onların despotça uygulamalarına karşıdır. Tıpkı kim gibi biliyor musunuz? Tıpkı 1940’ta tek parti iktidara karşı geldiği için hapse atılan Nazım hikmet gibi.

Tıpkı zalim yönetime karşı kafa tuttuğu için Sinop cezaevine atılan orada çürümeye terk edilen;

Başın öne eğilmesin/ Aldırma gönül aldırma/ Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma/ Dışarda deli dalgalar/ Gelip duvarları yalar/ Seni bu sesler oyalar Aldırma gönül, aldırma/

Sözlerin sahibi Sebahattin Ali gibi, tek partili CHP yönetimine karşı çıktı.

İnsan bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayacak. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na tavsiyemdir bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın. Zira sizi düzeltmek için zaman ve mesai harcıyoruz vesselam. 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Ahmet ANAPALI