HİÇ BİTMEYECEK MÜCADELE
Cumhuriyet tarihimizde asla unutulmayacak ve tüm dünyanın da unutamayacağı 15 Temmuz darbe girişimi, milletimizin yüksek feraseti ile bertaraf edilmiş ve hem devletimiz, hem milletimiz, hem de dış mihraklar Türkiye için, 15 Temmuz öncesi ve 15 Temmuz sonrası şeklinde bir ifade kullanarak gelişmelere bakmaktadırlar. Bu manada 15 Temmuz darbe girişimine sebep olan, FETÖ PDY’ nın nasıl bir zeminde varlığını oluşturduğuna ve nasıl bir yapısı olduğuna dair bilgileri toplum olarak iyi öğrenmeli ve gerekli mücadelenin içinde devletimizle birlikte hep beraber olmalıyız.
FETÖ ve benzeri örgütlerin İslam ülkelerinde ortaya çıkışını hazırlayan bir takım sebepler vardır. Bunların başında belirli dönemlerde dini yaşantının baskı altına alınması ve din eğitiminin kesintiye uğraması gelir. Toplumda sağlıklı, dengeli ve şeffaf bir din eğitimi verilmediğinde manevi ihtiyaçlarını gideremeyen ve dini bilgi eksikliği yaşayan insanlar, istismara açık hale gelmektedir. Bu durumda olan insanlar özellikle dış güçlerin kontrol altına almak istedikleri ve belli bir zemine getirtilerek zamanı geldiğinde kullanılacak şekilde hazırlanan potansiyel suç örgütü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizde de bilhassa dinimizi sağlam ve köklü kaynaklardan öğreten İmam-Hatip Liselerine ve İlahiyat Fakültelerine yönelik olumsuz uygulamalar, çocuklarına din ve ahlak eğitimi vermek isteyen kesimleri FETÖ benzeri yapılanmalara yönlendirmiştir. İslam’ın inanç,ibadet ve ahlak esasları Kur’an ve sünnet ışığında bir bütün olarak öğretilmeyince, sahte dini kimliklerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Ehl-i Sünnet’in sade, dengeli, hikmet ve istikamet yüklü yaklaşımı genç nesillere aktarılmayınca, kendilerini peygamber veya mehdi ilan eden şarlatanların piyasaya çıkması kolaylaşır. Birde bu unsurlara dış mihrakların etkisi ve yapılanmanın oluşumuna desteği eklendiğinde suç örgütü kapsamında terör yapılanmalarının oluşumu daha da hız kazanmaktadır.
Nitekim FETÖ de bu kısıtlamalar ve yetersizlikler dönemini fırsat bilmiş, arkasına dış güçlerin desteğini de almış, özel eğitim kurumları ve sivil toplum kuruluşları açarak din eğitimini ticari bir sömürü aracı haline getirmiştir. Dini görünümlü eğitim faaliyetlerini bir güç ve çıkar ağına dönüştürerek dünyevi, siyasi ve ekonomik bir yapı oluşturmak, böylece her türlü gizli ve kirli ilişkilerini perdelemek affedilmez bir suçtur. FETÖ, sadece ülkemizde değil, uzun yıllar din yasağının bulunduğu ve sömürgeciliğin kol gezdiği Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde ve Afrika ülkelerinde de bu yolla yayılmış ve nüfus kazanmıştır.
Diğer yandan dini hassasiyetlere sahip insanların yıllarca kamu kurumlarından ve idari kadrolardan uzak tutulmaları, FETÖ’nün her türlü hile ve düzenle kendi kadrolarını devlet kurumlarına sızdırmasına zemin teşkil etmiştir. Peki FETÖ PDY örgütünün nasıl bir yapılanması var.
FETÖ PDY örgütünün teşkilat yapısı iki bölümden oluşmaktadır. Bu bölünmüş yapının amacı, iyi niyetli insanların örgütün arka planındaki karanlık dünya yerine, ön yüzündeki masum görüntüye aldanmalarını sağlamaktır.
“Açık yapılanma”, okullar, dershaneler, kreşler, dernekler, meslek kuruluşları, uluslararası ve yerel ticari işletmeler, basın-yayın ve medya organları gibi görünürde legal yapılardan oluşur. Bu yapılarda örgüt “Hizmet Hareketi” olarak, ihanetin lideri ise “kanaat önderi” olarak anılır. Örgütün topluma açık yüzü, elebaşının öğretileriyle zehirlenmiş kadrolar yetiştirmek ve insan gücü sağlamak için çalışır. Öncelikli amaçları ise cebren ve hileyle, şantaj ve montajla ya da manevi baskılarla vatandaşımızın parasını sömürmektir.
“Gizli yapılanma” ise, son derece katı ve mafya benzeri bir hiyerarşiye sahip olup, sır, gizem, adanmışlık, karizmatik kişilik gösterisi ve takkiye üzerine inşa edilmiştir. Sivil bürokrasi, akademi, yargı, kolluk kuvvetleri ve ordu, bu gizli şebekenin kapsadığı farklı alanlardır. İç içe geçmiş halkalar şeklinde planlanan bu Batini örgütlenme modelinde, merkezde FETÖ elebaşı yer alır ve kendisini “Kainat İmamı” olarak konumlandırır.
Yukarıdan aşağıya katmanlar halinde örgütlenen FETÖ, örgüt elemanlarından bazılarının deşifre olması ihtimaline karşılık birbirine bağlı yatay zincir şeklinde ayrı bir ağ daha kurmuş, her biri üçer beşer kişilik sözde abla veya abilerle birbirine bağlanan bu yapılar, gençleri, çocukları ve hayırseverleri adeta bir ahtapot gibi kuşatmıştır.
Gizli yapılanma, mensuplarına kod adları kullanarak kimliklerini gizlemelerini emretmiş ve olduklarından farklı görünmelerini sağlamıştır. Örgüt içerisinde “tedbir” adı verilen bu ilke ve “her yerde olmalıyız” hedefi, başta devlet kurumları olmak üzere sivil topluma, sanat, edebiyat ve spor camiasına sızmalarını kolaylaştırmıştır. Örgütün topluma tamamen kapalı olan ve büyük bir gizlilik içinde çalışan militan kadrolarının amacı, paralel bir devlet yapılanması oluşturarak ülkeyi ele geçirmek ve dış güçlerin güdümüne teslim etmektir.
İşte bu sebeple böylesi eli kanlı bir terör örgütü ile hiç bitmeyecek mücadele içinde olmamız gerekiyor. Bu mücadeleyi devlet, millet birlikte yaptığı sürece ülkemizi işgal etmelerini engelleyebiliriz.