İdamın kaldırılma meselesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Sakarya mitinginde idamın kaldırılmasıyla ilgili “biz bir yanlış yaptık, idamı kaldırdık. 15 Temmuz gecesi 251 vatandaşımızı, askerimi, polisimi şehit edenleri; ağırlaştırılmış da olsa müebbet de olsa cezaevinde onları beslemek bile bana ağır geliyor. Parlamentomuz bununla ilgili karar verirse ben onaylarım” dedi.
İdam geri gelir mi, gelmez mi bilmiyorum; ama idamın kaldırılma hikayesini muhakkak bilmemiz gerekiyor. Çünkü bu konu dönüp dolaşıp her seferinde karşımıza çıkıyor.
Türkiye, idamı ABD ve Avrupa istediği için kaldırdı.
Apo’yu Türkiye’ye vermenin belki de en somut şartı idamın kaldırılmasıydı, biz de Apo’yu teslim alıp idamı kaldırdık.
Hatırlıyorum da dönemin başbakanı Bülent Ecevit, Apo’nun Türkiye’ye verilmesini bir türlü anlayamadığını ifade etmişti. Oysa bu teslimatın pek çok nedeni vardı şüphesiz ama en somut olanı gözler önündeydi; yani idamın kaldırılması!
ABD ve Avrupa’nın idamın kaldırılmasıyla neyi amaçladığı akıllarda hâlâ bir soru işareti olabilir. Hatta bu konuda ABD ve Avrupa’nın iyi yaptığını düşünenler de az değil.
ABD ve Avrupa’nın, Türkiye’nin daha demokratik, daha özgürlükçü, insan haklarına daha saygılı bir ülke olması için idamın kaldırılmasını sağladığını söyleyebilecek kaç kişi çıkar? Buna gerçekten inananların çok olduğunu düşünmüyorum. İdamın kaldırılmasının sonuç itibarıyla “olumlu” olduğunu düşünenler elbette fazla ama yine de ABD ve Avrupa’nın idamın kaldırılmasıyla neyi amaçladığı sorusu yanıtlanmayı bekliyor.
ABD ve Avrupa, cazip bir Apo teslimatıyla Türkiye’yi idamı kaldırması konusunda ikna etti. Ve böylece Türkiye’de idamlık suçların da önü açılmış oldu. Kanunlarımızdaki idamlık suçlar neydi? Devleti yıkmak, ülkeyi bölüp parçalamak! Bu suçlar idamlıktı. Ancak Apo teslim alındıktan sonra idam kaldırıldı ve bu suçların da böylece önü açılmış oldu. Yani FETÖ’nün merkezi devlet yapısını çökertmeyi amaçlayan, ülkeyi işgale açık hale getiren; PKK ve HDP’nin ülkeyi bölmeye dönük saldırı ve faaliyetleri “idamlık” olmaktan çıkarıldı.
FETÖ’nün bu kadar kolay darbeye kalkışması, başkentimizi bombalaması, yüzlerce vatandaşımızı katletmesi, binlercesini de yaralaması; yine PKK ve HDP’nin bölücü eylemlerini sürdürmesi idamlık suçların önünün açılmasıyla yakından bağlantılı. 1999’da Apo’nun teslim edilmesiyle beraber Türkiye’de idamlık suçlar legalleşti ve kitlesel bir nitelik kazandı. Ülkenin bekasını hedef alacak zayıf noktalar oluşturuldu. ABD ve Avrupa, Türkiye’nin kara kaşına, gözüne hayran olduğu için değil, ülkenin bekasında bir gedik açabilmek için idamın kaldırılmasını sağladı.
Bu saatten sonra idamın geri gelmesinin mümkün olduğunu düşünmüyorum. Önemli olan ABD ve Avrupa’nın gerçekte neyin peşinde olduğunu bilmek. Ancak o zaman Batı’nın tuzaklarıyla, oyunlarıyla başa çıkılabilir.