Erdoğan’a sıcak takip
Bazen bütün bir siyasi mücadelelerin psikolojik bir harpten fazla olmadığını ve başka da araca gereksinim duymadığını düşünüyorum. Bütün bu siyasi karmaşa ve patırtının amacı sanki toplumda bir duygu ortaya çıkararak siyasete ve tarihe yön vermek gibi geliyor. Ekonomik kuruluşlar, enstitüler, siyaset ve diplomasinin bütün araçları bu işe koşulmuş gibi. En azından Türk siyasetinde uzun süredir işler böyle yürüyor.
Erdoğan’a karşı devasa boyutlarda, küresel merkezli bir kara propaganda aygıtı oluşturulmuş durumda. Amerikan gazeteleri sanki Türkiye’de çıkıyor gibi ana konularını mutlaka Erdoğan oluşturuyor. Batı medyasının ilk gündemi neredeyse hep Erdoğan. Bir gün “AK Parti’siz Erdoğan”, diğer gün “Erdoğan’sız Türkiye” yayını yapıyorlar. Dünyanın bu kadar küreselleştiğini doğrusu bilmiyorduk!
***
Bu kara propaganda mekanizmasının içeride de kayda değer uzantısı ve bir kopyası bulunuyor. Dikkat ediyorum da bir süredir yurtdışındaki FETÖ hesapları ve bunların içerideki uzantıları tarafından, ilk bakışta anlamsız gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili asılsız yeni yeni söylentiler dolaşıma sokuluyor.
Bazı medya kuruluşları ve sosyal medya hesapları “Cumhurbaşkanı kayıplara karıştı, ağır hasta, kalp krizi geçirdi, ayağa kalkamıyor” vb. söylentileri piyasaya sürüp yaygınlaştırıyorlar. Görünürde herkese aptalca gelen bu dedikoduların aslında kendince bir aklı ve hesabı var.
***
Bir tür psikolojik sürek avına benziyor bu. 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinden sonra Erdoğan’a karşı yeni bir psikolojik harp yöntemini devreye koydular. Erdoğan ve ailesine sıkı takip ve sıkı pres uyguluyorlar. Erdoğan’ı yormaya, bıktırmaya, psikolojisini bozmaya çalışıyorlar. Ama daha önemlisi toplumda korku-panik oluşturmayı, moralleri bozmayı hedefliyorlar. Bu olgular, küresel kara propaganda ağının, yeni dönemde oyunu Erdoğan ve ailesi üzerine kuracağını, hatta kurduğunu gösteriyor.
Öyle görünüyor ki, önümüzdeki dönemde sabah akşam demeden, bitmek bilmeyen bir süreklilikle Erdoğan’a karşı yoğun bir dezenformasyon faaliyeti yürütülecek. Amaç toplumu yormak, bıktırmak ve nihayetinde direncini kırarak pes ettirmek. Erdoğan’ı ise toplumsal desteğini azaltarak, partisi içindeki ağırlığını kırarak yalnızlaştırmak.
***
Ancak mesele Erdoğan olunca milleti pes ettirmek öyle kolay değil. Zira 17 yıllık iktidar serüveninde millet, AK Parti’yi bile yeri geldiğinde cezalandırma yoluna gidebilmiştir; ama seçmen, Erdoğan mevzu bahis olduğunda, ne olursa olsun göğsünü ona siper etmekten geri durmamıştır. Bu da bir gerçek. 15 Temmuz’da da test edildiği gibi millet Erdoğan’la bütünleşmiştir. Onu Türk milletinin/devletin lideri olarak benimsemiştir. Bu bağı algı operasyonlarıyla koparmak hiç kolay görünmüyor.