FETÖ PDY’NIN EMNİYET YAPILANMASI

Okuduğunuz Yazı
FETÖ PDY’NIN EMNİYET YAPILANMASI

İçerik

Fetö tıpkı diğer kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi Emniyet Teşkilatı içerisinde de kurumun örgütlenmesinin dışında kendine mahsus bir hiyerarşik yapıyla örgütlenmiştir. 1970’li yıllar itibarıyla kurumlara sızmaya başlayan bu yapı devletin güç ve imkanlarını kullanarak Fetullah Gülen’in cemaat olarak nitelendirdiği terör örgütünü ülke çapında bir güç odağı yapmak yönünde çalışmıştır.

1980’li yıllarla birlikte Fetö emniyet içerisinde tabandan tavana güç kazanarak devleti ele geçirmek için en kritik kurum olan Emniyet Teşkilatını seçmiştir. Örgüt mensupları görevlendirmelerde liyakat esasını bozmuş, devletin koruyucu mekanizmalarını çökertmiş, kişi ve kurumlar arasındaki güvensizliģi arttırmıştır. Fetö yaptığı haksızlıklarla çok sayıda kişinin madur olmasına yol açmıştır. Bu yapının emniyetteki kadrolaşması daha çok stratejik ve operasyonel nitelikteki İstihbarat, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM), Terörle Mücadele (TEM), Bilgi İşlem Dairesi, Siber Suçlar ve Kriminal Daire ile Personel Daire Başkanlıklarının merkez ve taşra birimlerinde yoğunlaşmıştır. 1970’li yıllardan itibaren kurum içerisinde güç kazanan örgüt mensupları yıpratıcı alanlarda çalışmaktan ziyade teşkilatın en rahat birimlerinde görev almışlar, sahada bulunmaktan kaçınmışlar, örgütün hedeflediği makamlarda tercih edilir hale gelmek için yurt dışı dil eğitimi, uzmanlaşma eğitimi, yüksek lisans ve doktora eğitimi gibi programlar aracılığıyla ülke dışında görevlendirilmişlerdir. Kendileri ile aynı cemaate mensup olmayan kişiler için fırsat eşitsizliği yaratarak görevlerini kötüye kullanmayı da ihmal etmemişlerdir.

Paralel devlet yapılanması ile kurumlara sızan Fetö’nün emniyet birimleri içerisindeki yapılanması, 1970’lere kadar uzanmaktadır. Devletin güvenliğini sağlayıp bir huzur ortamı tesis ederek onu ayakta tutmanın en önemli garantörlerinden birisi olan Emniyet Teşkilatı 1974 yılında Ali Osman Kahya, Mustafa Sağlam, Ramazan Akyürek ve beraberindeki isimlerin öğrenci olarak Polis Kolejine girmesi ile birlikte gözle görülür bir şekilde ilk yapılanmanın tesiri altına girmiştir.

1980’lerden itibaren polis okulları, Polis Akademisi ve emniyetin çeşitli birimlerinde Fetullahçıların sayısı giderek artmıştır. 1980’li yıllar örgütün emniyet ayağının tabandan tavana tüm basamaklarda güçlendiği yıllar olmuştur. Sınıf komiserleri bilhassa maddi durumu iyi olmayan öğrencilere maddi destek sağlayarak örgüt evlerine girmelerini teşvik etmiş ve öğrencilerin gönüllerini kazanmaya çalışmışlardır. Fetö evlerine götürülen ve sohbetlere katılan öğrenciler örgütün beyin yıkama ve eleman devşirme mekanı olan ışık evlerinde bu yapının taleplerini uygulamaya muktedir hale getirilmek için eğitilmişlerdir.

Emniyet Teşkilatının insan kaynakları temin merkezi olan Polis Akademisi ve Polis Kolejlerinde de uyguladıkları stratejiler neticesinde teşkilata kendileri gibi düşünen, sorgulamadan verilen talimatları yerine getiren elemanlar istihdam etmeye çalışmışlardır. Dışa kapalı bir yapıya sahip olmaları, kullandıkları şifreleme yöntemleri, en alt kademeden en üst kademeye kadar takma isim tercih etmeleri, önemli işlerde görevlendirilecek kişilerin Fetö’nün kriterleri dikkate alınarak seçilmesi örgütün organizasyon biçimini kuruluşundan itibaren farklılaştırmıştır.

Fetö 1990’lı yıllarda Emniyet Teşkilatı içerisinde artık kurumsallaşmaya başlamıştır. Bu konuda Ankara Emniyet Müdürlüğünün Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesine 1992’de yazdığı bir yazıda devletin varlığının temel koruyucusu ve kollayıcısı olan Emniyet Teşkilatında ve kurumun lokomatifi olan ve teşkilata yön veren, amir kadrosunu yetiştiren Polis Akademisinde illegal bir yapılanmaya gidildiği, kademe kademe mezun olan militan veya sempatizan durumuna getirilen kişilerin teşkilattaki diğer eğitim kurumlarına atanarak uzun vadeli bir program uygulandığının gözlendiği ifade edilmiştir. Fetö Emniyet Teşkilatında hücre tipi yapılanma ile kurumsallaşma faaliyetine girişmiştir. Polisler, komiserler ve emniyet amirlerine ayrı ayrı imamlar atanmıştır. Her bir kademedeki imamlar birbirlerini tanımamakta ancak hiyerarşide kendilerinin üstündeki kişilerle baģlantılı olmuşlardır. Emniyet imamı altında çalışan örgüt mensupları emniyetteki kendi amirlerinin deģil imamlarının talimatlarını esas almışlardır.

Fetö’nün usulsüz alım ve terfiler yoluyla yürüttüğü örgütlenme 1991 yılında Emniyet Genel Müdürü olan Ünal Erkan’ın çabalarıyla kısmen açığa çıkarılmış ve bazı kişiler aktif görevlerden uzaklaştırılmışsa da örgütün emniyetteki varlığı devam etmiştir. 1991 yılı içerisinde Ünal Erkan’ın OHAL bölge valiliģine atanması ve Turgut Özal’ın 1993’teki vefatının ardından Türkiye’de ortaya çıkan yeni siyasi durum terör örgütü lideri Fetullah Gülen yapılanmasının yeniden güçlenmesine imkan vermiştir.

2000’li yılların ortalarında Fetö emniyetin hem merkez hem de taşra teşkilatlarında iyice yapılanmış, özellikle eğitim, personel, istihbarat ve kaçakçılık gibi kritik birimlerde sağlam bir şekilde örgütlenmiştir. Bu dönemde Emniyet Teşkilatlarına personel alımları ile teşkilat içindeki terfilerde örgüt mensuplarına ağırlık verilmiştir. Yeni alım, terfi ve yurt dışı görevlendirmelerde cemaat referanslı kişilerin özel kurslara çağrıldığı ve bu kişilere sınav sorularının önceden verildiğine yönelik iddialar basında sıkça yer tutmuştur. Diğer taraftan ise ne kadar başarılı olduklarına bakılmaksızın örgüt mensubu olmayan emniyet personelinin terfileri engellenmiş hatta bu kişilerin görevden ayrılmaları için soruşturma ve ceza yoluyla baskılar yapılmıştır. Ayrıca örgüt bu yıllarda polis eğitim kurumlarına mutlak hakim duruma gelmiştir.

Polis Akademsinin özellikle lise kaynaklı öğrencilerinin sayısı 2006 ve daha sonraki yıllarda giderek artırılmıştır. Bu uygulamanın temel sebebi Fetö yapılanmasının kendi ideolojisinden olan ve kendine sorgusuz itaat edecek daha çok polis yöneticisi yetiştirmek istemesidir. Polis Akademisini kazanan lise kaynaklı öğrencilerin oransal olarak büyük çoģunluģu Fetö yapılanmasının dershanelerinde yetişmiş kişilerden oluşmaktadır. Bu durum elbette ki tesadüfü değildir. Bu yapılanma ile ilgili olarak yürütülen adli süreçte yer alan tanık ifadeleri ve teknik araştırmalar Polis Akademisine alınacak Fetö baģlantılı öğrencilere sınav sorularının daha önceden verildiğini göstermiştir.

2000’li yıllar Polis Koleji ve Polis Akademisinden mezun olan öğrencilerin neredeyse üçte ikisinin Fetullahçı yapıya mensup olduğu bir döneme tanıklık etmektedir. Lise düzeyindeki kolej eğitimi öğrencilerin örgüte bağlanması için kritik bir dönemi teşkil etmiştir. Her sınıf için ayrı ayrı atanmış olan sınıf imamları öğrencileri sürekli kontrol altında tutmuşlardır.

Ülkemiz güvenlik bürokrasisinde yıllarca polis, asker, savcı ve hakimi kullanarak sessiz ve derinden Türkiye’yi işgal etmeye çalışan Fetö, 17-25 Aralık sürecinde de her türlü hukuksuzluģu yapmıştır. Fetö yıllarca Emniyet Teşkilatında yetiştirdikleri paralel mihrakları kullanarak sözde operasyonlar yürütmüş, devlet aklını “Fetö’ye karşı” yeniden dizayn etmek istemiştir. Örgüt 17-25 Aralık’ta emniyet ayağı ile gerçekleştirmeye çalıştığı darbe girişiminin temellerini Polis Akademisi ve bağlı okullarda atmıştır. Akademi ve akademiye baģlı okullarda yuvalanan ihanet şebekelerince gerçekleştirilen operasyonlar, operasyonların boyutları, yasa dışı fiziki ve teknik takipler, montaj ses kayıtları düşünüldüğünde tüm bunlar söz konusu yapılanmanın ve müritlerinin küresel güçlerin Türkiye taşeronu olarak hareket ettiğini göstermektedir.

Tarihler 17-25 Aralık’ı gösterdiğinde Fetö’nün adamları üzerinden ve emniyet ile yargının paralel uzantıları vasıtasıyla Erdoğan ve seçilmiş hükümeti düşürmeye yönelik darbe girişimi gerçekleştirilmiştir. Ancak Erdoğan ve hükümetinin kararlı tutumu söz konusu girişimin de başarısız olmasına yol açmıştır. Fetö yapılanmasına bağlı polisler, başbakan, bakanlar, üst düzey bürokratlar ve bunların yakınlarının telefonlarını da usulsüz olarak dinlemiş ve bu dinlemelerden yola çıkarak 17-25 Aralık 2013’te geniş çaplı “yolsuzluk” operasyonları başlatmışlardır. Operasyonlarda hedeflenen sonuç hükümetin itibarsızlaştırılarak düşürülmesi olmuştur. Söz konusu müdahalenin Türkiye Cumhuriyeti hükümetini hedef alması üzerine İçişleri Bakanlığı, Emniyet Teşkilatında büyük bir dönüşüm başlatmış ve cemaate mensup olduğu tespit edilen polisler teşkilatın kritik noktalarından uzaklaştırılmıştır.

Emniyet teşkilatında 17-25 Aralık süreci ile beraber yürütülen temizlik operasyonunun ne kadar önemli olduğu 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminde bir kez daha anlaşılmıştır. Gerek yasal anlamda yapılan değişiklikler gerekse Erdiğan liderliģindeki Ak parti iktidarı döneminde polisin askerlik hizmetini yapmış sayılmasından polis sayısı ve kullandıkları araç gereçlerin arttırılmasına kadar hayata geçirilen düzenlemeler, 15 Temmuz gecesi darbeci askerler karşısında moral üstınlüģe sahip olan polisin kendisinden ağır silahlar bakımından kat kat üstün olan Fetö’cü darbeciler karşısında halkında desteģiyle galip gelmesine yol açmıştır. 15 Temmuz’da ordudaki Fetö’cülerin darbe girişiminde birincil rol oynamasına karşılık emniyet içerisinde bu kalkışmaya destek veren kayda değer bir yapılanma ortaya çıkmamıştır. Bunda büyük oranda 17-25 Aralık sonrasında gerçekleştirilen yapısal değişiklikleri ve yasal düzenlemelerin etkisi söz konusudur.

Sonuç olarak gerek emniyet teşkilatı gerekse polis eģitim kurumlarındaki temizliģin büyük ölçüde sonuç verdiği görülmekte ise de bu kurumların tamamen Fetö’den temizlenmiş olduğunu kesin olarak iddia etmek kolay değildir. Çünkü Fetö sistemik bir sorundar ve devletin hemen hemen her kurumunda uzun yıllar boyunca örgütlenmiştir. Sistemik bir sorun olan Fetö ile mücadelede radikal bir değişikliğe ihtiyaç vardır. Muhakkak anayasal temelde yapılması gereken bürokratik vesayet sistemi ile mücadele güvenlik sorunu yaratabilecek diğer benzeri oluşumların tasfiyesinde de fayda sağlayacaktır.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Sinan ÖZTEKİN