Pakistan’dan ülkemize bakarken
219 milyonluk nüfusa ve Türkiye büyüklüğünde yüzölçümüne sahip Pakistan’a inip bizi bekleyen servise doğru giderken heyetleri karşılayan görevlilerin gözlerinde mağduriyetin, ötelenmişliğin izlerini görmek mümkündü; ama en çok “kardeşim” der gibi bakıyorlardı. Pakistan’a değil de 1994’ün Türkiye’sine inmiş gibiydik, teknik olarak belki 80’li yıllar! Sokaktaki herhangi birine “Türkiye” dediğiniz vakit ilk kelimesi “Birader, brother, kardeş” oluyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve heyetinin 10. defa geldiği Pakistan’daki programı her açıdan verimli geçti. 2023’te 5 milyar dolarlık ticaret hacmi hedeflenirken 13 antlaşma da imzalandı.
KAİSER: ÜMMETİN LİDERİ ERDOĞAN’DIR
Pakistan Ulusal Meclis Başkanı Asad Kaiser açılış konuşmasında; “Benim için size hitap etmek büyük onur. Burada sadece Pakistan’ın bir dostunu değil, İslam Dünyası’nın liderini ağırlıyoruz” diyerek Başkan Erdoğan’ı kürsüye davet etti.
“BAŞKAN’IN MECLİS KONUŞMASI”
Başkan Erdoğan’ın mecliste yaptığı konuşmada en çok alkış alan iki ifadesi şöyleydi:
1)“Pakistan halkının, Kurtuluş Savaşımız sırasında ekmeğinden artırarak gönderdiği yardımları hiçbir zaman unutmadık ve unutmayacağız. İşte şimdi de bizim için Keşmir odur, o olacaktır. Dün Çanakkale, bugün Keşmir, hiçbir farkı yok!”
2)”Müminler topluluğu karşısında bir kardeşiniz, ümmetin bir ferdi olarak şahsımızla, ailelerimizle, komşularımızla beraber milyarlarca kardeşimizin de mesuliyetini taşıyoruz. Hiçbir sınır, mesafe mümin gönüller arasında hudut çizemez. Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman kardeşimizin derdiyle dertlenmek, zulme uğruyorsa onun yanında durmak bizim görevimizdir. Çünkü bizim inancımızda kimden gelirse gelsin zulme rıza zulümdür.”
“PAKİSTAN’DA VEKİLLER
SIRALARA NEDEN VURUYOR?”
Meclis konuşması sırasında vekiller sık sık önlerindeki sıralara vurdular. Bir an; “Acaba protesto falan mı?” diye düşünenler olmuş. Çünkü bizim TBMM’de sıralara vurmak “protesto” anlamı taşıyor ve aklımıza Merve Kavakçı’ya yapılan zulüm geliyor. Pakistan’da durum farklı; onlar “beğenilerini, onaylarını” göstermek için “alkış” yerine sıralara vuruyorlar.
“FETÖ ve MAARİF VAKFI”
Pakistan’da 2018’in sonlarına doğru Başbakan İmran Khan hükümetiyle beraber tüm FETÖ okulları Maarif Vakfı’na devredildi. Maarif Vakfı Pakistan’da 10 şehirde, 77 eğitim kurumu, 11 yurt, 75 Türk ve 1188 yerel eğitim personeli ile 12.500 öğrenciye eğitim öğretim veriyor. FETÖ ile mücadele olmasaydı geleceğimize konulan dinamitlerin nasıl etkiye sahip olacağı ortada! Maarif Vakfı Başkanı Birol Akgün’ün dur durak bilmeden yaptığı başarılı çalışmaları yerinde gördük.
“KEŞMİR”
222 bin kilometrekare yüzölçümüyle Marmara ve İç Anadolu Bölgeleri’nin toplam büyüklüğü kadar alana sahip olan Keşmir 72 yıldır 4 büyük savaşa sahne oldu. Pakistan, Hindistan ve Çin arasında kalan bölgede Müslümanların çoğunluk olduğu alanlarda hâkimiyet kurmak isteyen Hindistan problemin esas kaynağı diyebiliriz.
“FETÖ BAŞARILI OLSAYDI VE
KILIÇDAROĞLU…”
Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde FETÖ ile ilgili 22 soru sormuş, ardından 7 soru daha eklemişti! Soruların büyük çoğunluğu “FETÖ temizliği dönemi” değil, öncesine ait!
Kılıçdaroğlu FETÖ’nün devlete nasıl sızdığını, faaliyetlerinin izlenip izlenmediğini, 1990’lı yılları, dönemin MGK, Yargıtay ve Danıştay’ını, 17-25 Aralık sürecinin başını soruyor. Tamamen eskiye dönük sorular. Sürecin sonuçlarını konuşmak yerine FETÖ’nün en etkin olduğu dönemleri sorguluyor. Deniz Baykal’ın “Okyanus ötesine” selam çaktığı dönemlerden bahsediyoruz.
İşte bu algı yönetimidir! Kılıçdaroğlu hatasını anlamış olacak ki 7 soru daha paylaştı. Bu kez 15 Temmuz sonrasını soruyor. Hızını alamazsa yeni sorularla devam edebilir, ama hiçbiri toplumda “Gerçekten öyle ya, haydi bakalım verin bunların cevabını” dedirtecek bir etki oluşturmuyor!
“SİYASİ TERLİK”
“Siyasi ayak” tartışmaları devam edecek ama Kılıçdaroğlu’nun Bakırköy Belediye Başkanı’nın evindeki ekran karşısında elini koltuktan sarkıtarak oturuşunu ve ayaklarına giydiği “terlikleri” toplum unutmuyor!
“İLKER BAŞBUĞ’UN BÜYÜK HATASI”
Büyük hata yaptın Paşa! Bunu bir hâkim, savcı edasıyla değil sıradan vatandaş edasıyla söylüyorum.
Sokaktaki vatandaş size “her şeye rağmen” sempati duymaya başlamıştı. “Başbuğ Paşa da kumpasa kurban gitti be, yazık adama, olur mu böyle iş, mağdur ettiler” diyen vatandaşlar vardı. Şimdi o vatandaşlar ne diyor biliyor musunuz? “Müebbet hapis cezası yiyen İlker Başbuğ şayet Erdoğan’ın başlattığı FETÖ mücadelesi olmasaydı mağdur olmaya devam edecekti. İlker Paşa’nın kumpas kurulan adam algısı yerine eline bazuka alıp ‘boru’ diyen tehditkâr imajı tekrar döndü” diyorlar! Toplumdaki imajınıza yazık ettiniz! Ne gerek vardı böyle hataya?