Dikkat, dikkat!..
Hafife alınmayacak çok sıkıntılı bir sürecin içindeyiz. Tehlike büyük, üstelik azalmıyor, her geçen gün daha da artıyor…
Dünya genelindeki hasta sayısı 2 milyonu aştı. Can kaybı da 130 bine yaklaştı. Önceki gün, sadece ABD’de 2 bin 407 kişi hayatını kaybetti. Bizim de içinde bulunduğumuz tam 210 ülke virüs belası ile boğuşuyor.
Aşacağız elbette bunu. Aşacağız, ama ne kadar hasarla? Hangi bedelleri ödeyerek? Geride ne kadar kayıp bırakarak?
Bu soruların şimdilik cevabı yok. Biz şekillendireceğiz, biz vereceği o cevabı. Dikkat edin, devletten ya da hükümetten bahsetmiyorum. Sizden, bizden, hepimizden söz ediyorum. Çünkü artık top bizde!
Devlet ya da Hükümet yaptı yapacağını. Gerekli tedbirleri aldı. Uyarılarını da sürdürüyor. Uyarsak onlara hasarımız az olacak. Aksi takdirde hep birlikte kırılacak, ağır bedeller ödeyeceğiz.
Mesele bu kadar basit!
***
Üstelik, ülkeyi yönetenlerin de muhalefetin de dillendiremeyeceği, ama bizim kendi inisiyatifimizle alacağımız küçük tedbirler de var…
Şu sıralar toplu taşım araçları ile marketler en riskli alanlar. Genellikle virüs oralardan yayılıyor. En kötüsü ise her ikisine mahkûmuz ve kaçmamız zor. Buna rağmen tedbirler geliştirebiliriz. Kısa mesafeler için binmemek lazım toplu taşım araçlarına. Hareketliliğin yüksek olduğu büyük marketlere de mümkün olduğunca girmemek gerekli. En iyi tercih küçük esnaf. Hem az kişi bulunuyor oralarda; hem de kimin girip çıktığı belli.
Bir sıkıntı ortaya çıktığında anında haberdar olabilirsiniz. Çünkü, mahalle arasında herkes birbirini tanıyor.
Şu sıralar küçük esnaftan yapmak gerekiyor alış-verişi. Bu, en akılcı ve sıkıntısız korunma yollarından biri. Böylece hem virüse karşı kendimizi sakınmış, hem de onları desteklemiş oluruz.
Bunlar gibi kendi başımıza alabileceğimiz daha pek çok tedbir var. Herkes, kendi şartları içinde kişisel savunma mekanizmasını geliştirebilir…
***
Geçtiğimiz hafta sonu sokağa çıkma yasağı uygulandı. Öncesinde ve sonrasında yaşananlar ortada. Yasağın ardından ortaya çıkan yoğunluk iki gün devam etti. Pazartesi ve Salı günleri adeta hiçbir sıkıntı yokmuş gibi millet alış-veriş yerlerine akın etti.
Mücadelenin önündeki en büyük engel işte bu zihniyet!
Üstelik, aynaya bakıp kendisini sorgulamıyor. “Ne yapıyorum ben?” ya da “Ne yapmalıyım?” diye düşünmüyor! Ama başkalarını çok rahat suçluyor ve bol bol laf üretiyor.
Zor böyle bir zihniyetle uğraşmak. Hele hele siyaset müessesesinin yapabileceği bir iş değil. Hadi biri iki laf etsin de görelim: Adamı söylediğine pişman eder, sözlerini çarpıtıp “halk düşmanı” ilan bile ederler vesselam.
“Devlet gereğini yapsın” demek kolay da…
Ne yapsın, nasıl yapsın devlet? Bu tür davranışlar gösterenlerin her birinin başına bir polis mi diksin?
***
Şimdi tekrar başa dönersek…
Tek tek fert olarak bizde bitiyor artık bu iş. Dikkatli olur, salgının gerektirdiği gibi hareket eder ve sorumlu davranırsak, rahatlarız milletçe.
Aksi takdirde çok ağır bedeller öderiz!
Aslında zor değil yapmamız gerekenler. Sabredip dişimizi biraz daha sıkacağız. Hepsi bu kadar.