Tedavilik ruh hali
Sahi sizler hasta mısınız?
İyi, güzel, ülke ve millet için faydalı olan her şeyi kirletmek zorunda mısınız? Mecbur musunuz bunu yapmaya?
Tedavi olmayı aklınızdan geçirdiniz mi hiç?
Yok, eğer “Hayır, biz normaliz, gerek yok” diyorsanız, bu ülkeyi terk etmeyi düşünüyor musunuz?
Yaşanmaz çünkü böyle. Yatıp kalkıp kin ve nefret kusmakla ömür geçmez. Kendinize eziyet ediyorsunuz, anladık! Ancak bu gidişle başkalarının da dengelerini ve sağlığını bozarsınız siz. Eksi enerji saçıyorsunuz sürekli.
Türkiye terörle mücadele eder, teröristten yana tavır takınırsınız. Engellemek için elinizden geleni yaparsınız.
Hak ve menfaatlerimizi korumak için Irak, Suriye ve Libya’da operasyonlar yaparız, “Ne işimiz var bizim oralarda” dersiniz. Akdeniz’de sondaj yaparız, kirletmek için garip gerekçelerle ülkenin karşısına çıkarsınız.
Hastane, yol ve köprülerle kavga edersiniz. Bütün büyük projeleri engellemek için söylemler üretirsiniz. En ufak bir pürüzde “felaket hikâyeleri” yazarsınız. Nerede bir başarı varsa karalamak için saldırırsınız.
Hiçbir iş yapmaz, hiçbir şekilde elinizi taşın altına koymaz, yapana da acımasız bir şekilde saldırırsınız.
Normal değil bu!
***
Bitmedi; dahası var…
Sürekli ve sistemli olarak algı operasyonları düzenlersiniz. Doğruları alt-üst eder, milletin önüne kıyarsınız. Atılan bütün güzel adımları karalamak için elinizden ne geliyorsa onu yaparsınız.
Bütün dünya yardım almak için kapımıza yığıldığında çıldırırsınız. Yapılan yardımları karalamak için “İngiltere, verdiğimiz sağlık malzemelerini standart dışı bulup geri gönderdi” haberlerini ortaya atarsınız. Yalanıp ikinci parti yardım için kapımız çalındığında hiç utanmazsınız.
“Bu olmadı, yenisini üretelim” çabası içine girersiniz.
Sizden hizmet bekleyen vatandaşı savcılığa şikâyet edersiniz. Haklarında haksız ve çirkin isnatlarda bulunursunuz. Yalan söylediğiniz, o insanlara iftira attığınız ortaya çıkar. Kılınızı kıpırdatmazsınız. Hemen yeni bir “reklam kampanyası” düzenleyip, kendinizi pazarlamaya devam edersiniz.
Bir yandan “tasarruftan” bahseden, diğer taraftan astronomik fiyatlara alımlar yaparsınız.
Hiçbir iş üretmez, hiçbir yaraya merhem olmaz; yapılanları da engellemek için her türlü madrabazlığı sergilersiniz.
Nedir siniz derdiniz?
***
Nereden çıktınız siz?
Nasıl veya ne şekilde bu hale geldiniz? Kim ya de kimler yönlendiriyor sizi?
O at gözlüklerini kim taktı yüzünüze?
Kucağımızda oturuyor, ama sürekli olarak sakalımızı yoluyorsunuz.
Bize ait ve bizden olan her şeye düşmansınız. Millet alkışlarken siz karalar bağlıyorsunuz. Geniş hak kitleleri gülerken siz ağlıyorsunuz. Canımız yanarsa zevk alıyor, zalimlerin canını yakarsak “eyvah” diye bağırıyorsunuz.
Yalan ve yanlışlardan besleniyor, algılar içinde yaşıyor, doğrular ve güzelliklerle savaşıyorsunuz. Yarasa misali gün ışığına çıkmaktan korkuyorsunuz.
“Ayıp değil mi?” diyeceğim, ama siz ayıptan da anlamıyorsunuz. “Utanmıyor musunuz?” demiyorum, çünkü hiç utanmıyorsunuz.
Karabasan gibi çöktünüz bu milletin üstüne. Düşmanlıklarla beslenip, sürekli olarak kin kusuyorsunuz…