Unutuldu herhalde
Anketler yapılır, hep aynı sonuç çıkardı. Halkın ezici çoğunluğu “Ülkenin en önemli meselesi terör” derdi. Sokaktaki insanların çoğunun hayali, Kandil’deki terör yuvalarının, PKK’nın başına yıkılmasıydı.
Şehirlerde bombaların patladığı, köylerin ve karakolların saldırıya uğradığı 1990’lı yıllardan bahsediyorum.
Unuttuk herhalde o yılları. Çünkü hayaller gerçek oldu artık. “Gidilemez, girilemez” denilen Kandil’e bile elimiz uzanıyor. Önceki gece 25’ten fazla savaş uçağı ile İHA ve SİHA’larımızla “Pençe-Kartal” operasyonunu gerçekleştirdik. Kandil’le birlikte Sincar, Karacak, Zap, Gara, Avaşin, Basyan ve Hakurk’taki 81 hedefi yerle bir ettik. Hem de kendi ürettiğimiz yerli mühimmatlarla.
20 yıl önce hayal bile edilemezdi!
***
Terörün zirve yaptığı yıllarda, siyasi destekçileri gemi azıya almıştı. Açıktan tehdit edip meydan okuyorlardı.
Mahmut Alınak, TBMM’de kürsüye çıktı, “İhkak-ı Haktan” bahsetti. Bu, “Anayasa ve yasalar benim umurumda değil” anlamına geliyordu. “Ben hakkımı kendi metotlarıma alırım” demek istiyordu. Meclis’te, demokrasi dışı yollara işaret ederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tehdit ediyordu.
Ertekin Durutürk ve Sadık Avundukluoğlu gibi isimler, kürsüye yürüdü. Meclis karıştı. Ama Alınak meydan okumaya devam etti.
Sonra başkaları çıktı…
Hatip Dicle, İstanbul’da kalleşçe bombalı saldırıya uğrayan askeri okul öğrencileri için “Savaşta olur böyle şeyler” türünden laflar etti.
Onları da unuttuk. Hatta Selahattin Demirtaş’ın yaptıklarını bile hatırlamaz olduk. Adam, “Apo’nun heykelini dikeceğiz” dedi. “PKK’nın bizi tükürüğü ile boğacağını” söyledi. Bugün ise “terör suçlusu” olarak hak ettiği yerde, cezaevinde.
Biz ise, öylesine balık hafızalıyız ki bu terör hükümlüsünün “demokrasiden” bahseden sözlerini ciddiye alıp tartışıyoruz. İçimizden hiç utanıp sıkılmadan “Doğru söylüyor ama” diyenler bile çıkıyor.
***
Gezi Olayları sırasında şehirlerin dört bir yanına yazılan yazıları bile unuttuk…
Oysa sile sile bitiremedik onları. Kenarda, köşede halen duruyor bazıları. Ülkeyi yönetenlerin eş ve çocuklarına yönelik iğrenç ifadelerdi onlar. Çirkin ve mide bulandırıcıydı.
Buna rağmen, o olaylara övgüler düzenler çıktı bu ülkede. O yazıları yazanlar, yere göğe sığdırılamadı.
Bunu yapanlar, şimdi de tek bir twit üzerinden ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Biri terörist Demirtaş’ın eşine aynı iğrençliği yaptı diye bağırıyorlar.
Geçmişte benzer davranışları adeta kutsadıklarını unutuyorlar.
Yetmiyor, “Gelin bu iğrençliğe son verelim. Sosyal medya için yasal bir düzenleme yapalım” deyince de kaçıyorlar. “İfade özgürlüğü engellenemez” diye bağırıyorlar.
İşte böyle garip bir hal içendeyiz biz!
İllüzyonlar ve algılarla yönlendiriliyor ve yönetiliyoruz. Ne yazık ki, ciddi, akıllı, uslu saldığımız insanlar bile, zaman zaman bunların peşine takılıyor. Yürütülen algı operasyonlarının esiri oluyor.
Oysa her seferinde suratlarına vurmak lazım ikiyüzlülüklerini. Sergilemek gerekir rezilliklerini.
Yapamayınca diledikleri gibi at koşturuyorlar ülkede. Biz de nal seslerini dinlemek zorunda kalıyoruz hep!