Yeter ki, Ayasofya kararı Erdoğan’a yazmasın!
Ayasofya kararı çıkana kadar itiraz eden, karşı duran, susan muhalefet, bugün namaz için sıra kapma yarışına girdi. “Savaş çıkar” diye milleti korkutan onlar değilmiş gibi davranıyorlar şimdi.
İlk adımı Muharrem İnce attı; İnce “Davet gelirse namaza giderim” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da geride kalacağını sanmıyorum. Milli Gazete zaten Ayasofya kararını manşetine “CHP desteğiyle çıktı” diyerek taşıdı. Evet, Kılıçdaroğlu’nun desteği olmasa Ayasofya bugün hala müzeydi!
Bu tarihi karar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazmasın diye her ismi dolaşıma sokuyorlar. Geçmişte darbeyle alaşağı ettikleri rahmetli Erbakan bile dillerinden düşmüyor. Yeter ki, Ayasofya kararı Erdoğan’a yazmasın!
Muhalefet zihinleri bulanıklaştırarak, kafaları karıştırarak, bu tarihi kararın millet nezdinde karşılığını bulmasını engellemeye çalışıyor.
Ne var ki atılan bu adım, alınan bu karar tarihidir ve milletin gönlünde karşılığını çoktan bulmuştur. Bunu geri döndürmek mümkün değil.
Zira Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi Türk milletinin iradesine vurulan büyük bir darbeydi. Ezana Türkçe okunma zorunluluğu getirilmesi gibi ağır, kabul edilemez bir karardı. Ayasofya’nın kapalı kalması Türk milletinin kendisini, tarihini, maneviyatını inkar anlamına geliyordu ki, buna bir yerde “dur” demek artık kaçınılmazdı.
Ancak, “Ayasofya açılsın” demek de tek başına yeterli değildi. Rahmetli Menderes’ten “Arapça ezan yasağı”nı kaldırdığı için nasıl intikam aldıklarını, ülkeyi nasıl bir darboğaza soktuklarını unutmayalım. Bu kararı alacak gücün, imkanın oluşması gerekiyordu. Ayasofya’nın kapatılma kararı, Batı karşısında güçsüzlüğün, zayıflığın, kendinden vaz geçişin, baş aşağı giden bir tarihi serüvenin sonucuydu.
Tarihi tersine çevirmek, ülkeyi yeniden yükselişe geçirmek, köklerle yeniden buluşmak zamanla ancak mümkün olabilirdi ki, bu da Erdoğan liderliğindeki AK Parti hükümetlerinin 18 yıllık büyük değişim, büyüme ve güçlenme serüveni sonucunda imkan dahiline girdi. Ayasofya kararı, Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin, milletle beraber gerçekleştirdiği 18 yıllık yürüyüşün sonucudur. AK Parti ile millet arasındaki bağ zayıflayıp kopmadığı sürece Türkiye, çok büyük başarılara imza atmaya devam edecektir.