HAK VE GÜÇ

Okuduğunuz Yazı
HAK VE GÜÇ

İçerik

Dünya siyaseti, diplomasi, küresel dengeler…

Şu canına yandığımın Dünyasında adaletsiz bir denklem hep var olageldi.

Ve biri çıkıp “yeter artık” demeseydi Dünya tersine dönmeye devam edecekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan önce Davos’ta “one minute” dedi. Ardından da BM kürsüsünden “Dünya 5’ten büyüktür” diye haykırdı. Tarihin akışını tekellerinde gören egemen güçler açısından bu hamleler kabul edilemezdi zira şah damarlarına çizik atılmıştı.

***
Nedir o denklem?

Bir tarafta haklı güçsüzler, diğer tarafta güçlü haksızlar.Türkiye bugün Başkan Erdoğan’ın liderliğinde işte bu denklemin tekerine çomak sokarcasına yani hem haklı hem güçlü bir bölgesel-küresel aktör olarak tarih sahnesindeki yerini alma çabasında olduğunu gösteriyor. Ancak aynı alanda at oynatmak isteyenler rahatsız. Türkiye’nin her sahada ortaya koyduğu cesur, atak ve kararlı dış politika anlayışını sekteye uğratmak için yapmadıklarını bırakmıyorlar. Son günlerde Batı medyasının manşetlerinde gördüğümüz özetle budur. Karalama kampanyalarının amacı Afrika ve Ortadoğu başta olmak üzere bölgede ABD’nin geri çekilmesinden kaynaklanan güç boşluğu “Türkiye için fırsat değil tehdit olmalı” diye özetleyebileceğimiz stratejiyi ele veriyor. İçeride, hakkında karar verilen bir ülke olma alışkanlığının beslediği ezberlerden sıyrılamayanların endişeleri, ABD, Rusya, Avrupa, İsrail, İngiltere ile Arap diktatörlüklerinin fonladığı yani para akıttığı Türkçe sesli ama yabancı medya unsurlarının yayınları ile körükleniyor. Dışarıda İsrail, Yunanistan, BAE, Fransa ve Mısır gibi karşıtlarının örtülü-açık saldırıları ile Türkiye’nin hamleleri boşa çıkarılmak isteniyor. Hedef Türkiye’yi önce kendi sınırları içine hapsetmek sonra sıkıştığı dar alanda etkisizleştirmek.

***
Peki nereye gidiyoruz?

Dünya başkentleri ABD’deki Başkanlık Seçimleri’ne kilitlenmiş durumda. Korona-virüs salgını küresel ekonomiyi derinden sarsıyor. ABD, Çin ve Rusya gibi küresel aktörler ile diğer bölgesel aktörler “el güçlendirmek” için hamle üstüne hamle yapıyor. Ya büyük bir kapışma yaşanacak ya da büyük bir masa kurulacak. Her iki durumda da herkes gücü ve etkinliği kadar pay alacak.

Türkiye artık “haklıyız ama gücümüz yok” ninnileriyle uyutulmuş bir bebek değil; büyüdü, gözlerini açtı, tarihinden, inancından, medeniyet birikiminden kalan büyük potansiyelinin farkına vardı. Aklı erebiliyor. Sınırlarının ötesinde gezebiliyor. Gönlü sezebiliyor. Yumruğu ezebiliyor. Buraya haklıların da güçlü olabileceği daha adil bir Dünya ideali için gösterilen cesaretli çabalar sayesinde gelindi ve geri adım eşiği çoktan aşıldı. Yani “Orada ne işimiz var, burada ne yapıyoruz” söylemlerinin küçültücülüğüyle vakit kaybetmek yerine büyük hedeflere yelken açmanın tam vaktindeyiz.

İnsanlık vicdanı aradığı sesi Türkiye’de buldu diye üzülelim mi?

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Serkan FIÇICI