Tabipler Birliği ama Türk mü?
Türkiye’nin doktorları dünya kalitesinde bir donanıma sahip ve şu anda Avrupa’yı geçmiş durumdalar! Türkiye’nin sağlık sistemi Fransa’dan Almanya’ya, İngiltere’den Asya ülkelerine kadar model alınacak seviyeye ulaştı. Memleketine hizmet eden, vatandaşının sıhhati için özellikle Koronavirüs sürecinde fedakârca mücadele eden doktorlarımızı ve onların birliklerini desteklememek mümkün mü?
Doktorlarımızı seviyoruz ama güya doktorları temsil ettiği düşünülen Türk(!) Tabipler Birliği’ni ülkemize karşı yaptıkları gayr-ı milli açıklamalardan dolayı sevmiyoruz!
Türk Tabipleri Birliği (TTB) “tek yetkili” kuruluş! Özel hastanelerde çalışan doktorlar buradan “izin almadan” görev yapamıyor. Yıllarca eğitim görmüş doktor illa buradan izin alacak, aidat ödeyecek! Peki, TTB bu doktorlara ne gibi meslek gelişimi katkısı yapıyor? Hiç! LGBT’den tutun TSK karşıtlığına kadar her gayr-ı milli açıklamayı yapıyorlar ve bunu sanki tüm doktorlar böyle düşünüyormuş gibi veriyorlar! Hem Türklerin ordusuna karşı açıklama yapıyorlar hem de Türk adını kullanıyorlar!
İşte biz buna itiraz ediyoruz!
Ülkesini seven bir doktor ülkesinin aleyhine açıklama yapmaz! Mehmetçik zalimlere karşı mücadeleye giderken; “Yolunuz açık olsun kınalı kuzular, aslan yiğitler” diye dua edilir!
Ülkesini, milletini, geleneklerini seven bir doktor çıkıp da lezbiyenleri, gayları, eşcinselleri “normal bireyler” gibi savunmaya kalkmaz!
Ama Türk(!) Tabipleri Birliği tek yetkili kuruluş olduğu için tüm doktorlar adına konuşuyor!
Hem Mehmetçiklere karşı açıklama yapıyorlar hem de tüm doktorlardan çatır çatır aidat topluyorlar!
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ (TTB), MADEM TÜRKİYE KARŞITI AÇIKLAMALAR YAPIYOR O VAKİT İSMİNDEKİ “TÜRK” UNVANI ALINMALI VE TÜRKİYE’DEKİ TÜM DOKTORLARI TEMSİL EDEN TEK YETKİLİ BİRLİK OLMA İMTİYAZLARI SONA ERMELİDİR! Bu müdahale değildir, bu doktorlara karşı girişilen hareket değildir! TTB’ye alternatif birlikler kurulması “seçme özgürlüğünü” getirecektir!
Türkiye Barolar Birliği de tıpkı TTB gibiydi ve alternatif barolar kuruldu. Ne oldu? Hani PKK’lılar baro kuracaktı, buyursun kursunlar! “SEÇME VE ALTERNATİF ÖZGÜRLÜĞÜ” sayesinde artık hiç kimse tüm avukatlar adına konuşamayacak! Baronun biri “erkek erkeğe ilişkiyi” savunurken bir diğer baro; “Hayır, biz bunu savunmuyoruz” diyebilecek. İsteyen avukat da hangisini düşünüyorsa gidecek ona üye olacak! Öyle kıyı köşe oynamaya, tüm doktorların, mimarların, mühendislerin, avukatların, eczacıların arkasına saklanmaya gerek yok!
Bunu söyleyince birileri fırlayıp; “Ama siz Korona sürecinde canla başla çalışan doktorlarla uğraşıyorsunuz, onların moralini bozuyorsunuz” diye algı yönetimine girişiyorlar! Oysa mevzunun doktorların moraliyle, onların özlük haklarıyla hiçbir ilgisi yok! Türk(!) Tabipleri Birliği şu anda alternatifsiz tek yetkili olduğu için yaptığı açıklamaları sanki tüm doktorlar onlara katılıyormuş gibi yapıyorlar! Dünyadaki tüm savaşlar karşısında sus pus olup Mehmetçik sınır ötesi operasyona giderken; “Savaş halk sağlığı sorunudur” diyorlar. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin işine karışmaya kalkıyorlar. Kanal İstanbul’la ilgili açıklamalar yapıyorlar. Bunlar TTB’nin mevzuları mı?
Siz TTB’yi hiç sağlıkla ilgili kitleleri harekete geçiren bir açıklama yaparken gördünüz mü? Bir hastalığa “şifa bulduk” açıklaması yaparken gördünüz mü? Yok! Onların amacı doktorlar değil, sağlık değil, bilim değil; onların amacı Kanal İstanbul’u yaptırmamak, TSK’nın sınır ötesi harekâtına karşı moral bozmak!
Hülasa; Türk Tabipler Birliği ya kaldırılmalıdır yahut alternatifler oluşturularak doktorlara “birliğini seçme hakkı” verilmelidir! Hiçbir doktor, katılmadığı bir görüşün şemsiyesi altında bulunmaya zorlanamaz! Bu cebirdir, doktorlara eziyettir!
“İBRAHİM TORU’NUN VEFATININ
ARDINDAN”
İbrahim Toru; Kanal Urfa’nın Genel Yayın Yönetmeni ve kurucusu idi. Arkadaşımdı, dostumdu. Koronavirüs tedavisi görürken geçtiğimiz Cuma sabahı vefat etti. Hastaneye yattığını öğrenince aradım. “İyileş de şehir şehir gezmeye devam edelim inşallah” dedim. “İnşaallah Hacı kardeşim” dedi.
İbrahim bir başkaydı, vefat ettiği için söylemiyorum, hakikaten bir başkaydı! Yanında yüzlerce kişiyi istihdam etmesine rağmen onlardan biriydi, kendisini asla üstün görmüyordu. Ayakkabı boyacılığından gelmişti ve geldiği yeri unutmamıştı. Sürekli gülümserdi. Yardımseverdi, dürüsttü, omuz omuza namaza durduğumuz bir kardeşimizdi. Bazen de dert yanardı; “Hacı kardeşim bazıları iyi niyetimizi ve alçakgönüllüğümüzü suiistimal ediyor ama ben asla karakterimi değiştirmem. Boşver, şu yalan dünyada neden büyüklenelim” derdi. Anadolu Yayıncılar Derneği’nin faaliyetlerine her vakit katılırdı. Anadolu insanıydı, Şanlıurfa’nın kültür elçisi gibiydi.
İbrahim kardeşimi daima rahmetle yâd edeceğim. Mekanın cennet olsun İbrahim..