ABD binmediği ata ot vermez
ABD’nin arabuluculuk önerileri… Fransa’nın Yunanistan’a kullanılmış uçaklarını ve savaş gemilerini satarak bir taşla iki kuş vurma çabaları… AB bürokratlarının siyasetçilere ayar verip, onların üzerinden Türkiye’ye “akıllı olma” çağrıları…
Hepsi geldi, Doğu Akdeniz’e 3 bin kilometrelik boru döşemenin fizibilitesine takıldı ve hayal oldu! Önceki gün Libya’yı ikiye bölen, hem ABD hem de Rusya’nın kullanışlı mareşali (!) Hafter, iki saatlik bir İsrail ziyareti yaptı. Herhalde İsrail—Musevi ihtiyatı ile—son bir kez daha seçimleri iptal edip, Türkiye ile denizlerde münhasır ekonomik bölge iş birliği anlaşmasını yırtıp atacak bir yönetimin kurulmasının imkânı olup olmadığını soruşturmuş olmalı. Yoksa Hafter denen adamı İsrail’in bırakın iki saat ağırlamayı, hava sahasından geçmesine bile izin vermemesi lazımdı.
Hafter’e, İsrail’e sıçradım; fazla heyecanlanmış olmalıyım. Başa dönelim:
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan isminin açıklanmasını istemeyen bir yetkili, Cuma günü AA muhabirine, Biden yönetiminin Doğu Akdeniz’de Yunanistan, İsrail, Mısır ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında imzalanan 2 bin kilometrelik sıvılaştırılmış doğal gaz boru hattı girişimini desteklemekten vazgeçtiğini açıkladı. Tabii bir diplomat, adını açıklamasa bile, ülkesinin siyasetini böyle açık ve seçik ifade etmez. Bu sebeple ABD’li yetkili, “ABD’nin siyasal ve ekonomik desteğinin karbon-yoğun kaynaklara yönlendirilmemesini ve yeni fosil yakıt altyapı projelerine eleştirel gözle baktığını, temiz enerjiye destek vermeleri gerektiğini” filan söyledi ama sonuçta EastMed Boru Hattı fikri öldü.
Doğu Akdeniz Boru hattı, İsrail açıklarından Güney Kıbrıs’a, oradan Girit yoluyla Yunanistan’a (ve dolayısıyla Avrupa’ya) ulaşmış olacaktı. Akdeniz’in dibine oturacaktı boru ama şimdi projenin kendisi oturuyor orada.
Akıl var-yakın var, izan var-mantık var. Daha da önemlisi hesap makinası var: 3 bin kilometrelik bir boru hattını sıfırdan inşa etmek yerine, Kıbrıs’tan 250 kilometre uzaktaki Yumurtalık’a ulaşırsın, sonrası Türkiye’nin zaten inşa edilmiş boruları ile Avrupa’ya da gider, Çin’e de!
Kaldı ki, Türkiye-Libya arasında 2019’da yapılmış anlaşma ile ekonomik bölgeler birleştiği için, Türkiye’nin izin vermemesi halinde Kıbrıs’tan Girit’e ulaşma imkânı yok! Kıbrıslı Rumlar kendi kendilerine anlaşmalar imzalıyor; Fransız şirketlerine arama ruhsatları veriyorlar ama bu ruhsatlar (a) uluslararası mahkemelerin ve (b) Türk donanmasının izin verdiği ölçüde anlam taşır. Fransa’nın sattığı kullanılmış gemilerin hiçbiri, bu denklemi değiştiremez. 1919’da Yunanistan İngiltere’nin verdiği gemilerle böyle bir denemeye kalkmıştı.
ABD, artık fosil yatakları meselesine mi takıldı, iklimdeki değişikliklerden dolayı hassasiyete mi kapıldı bilemeyiz. Ama Yunanistan’ın 10 milyar dolarlık Doğu Akdeniz pastasını peşkeş çektiği ABD’nin Exxon Mobil petrol şirketi Doğu Akdeniz’in sularını tehlikeli bulmuş olacak ki, girişimden çekildi. Sonra adı açıklanmayan yetkili, “Biz zaten çevreye çok önem veririz” filan…
Özetle, ABD’nin Doğu Akdeniz’de bineceği at veya petrol arayacağı kuyu kalmamış oldu. Yani İsrail de Hafter’den umudu kestiyse, Mısırlı enerji bakanını da alıp Ankara’da Yumurtalık meselesini görüşmeye başlayabilir.