ABD, çok kutuplu dünyaya engel olamaz
ABD hala, hegemon bir güç mü? Hegemonik güç, bir ulus-devletin başka uluslarla ilişkisini belirleyebilen bir güçtür. Mesela B ülkesi üzerinde hegemonik gücü olan A ülkesi, B’nin C ile D ile olumlu veya olumsuz ilişki kurmasını ister ve B buna hiç itiraz etmez. Edemez çünkü hegemonik güç sahibi ülke, uluslararası sistemin veya belirli bir etki alanı içindeki diğer ülkeler üzerinde hakimiyet sahibidir.
Keşke Trump ve ekibi, Antonio Gramsci’yi okusa. Gramsci, Mussolini’ye karşı çıkarken bir ara İtalyan Komünist Partisi üyesi olmuştu; sevmezler! Ayrıca Trump – kendi itiraf ediyor – metin okumayı çok sevmiyor; Gramsci’nin de çizgi roman versiyonu yok. Ama Trump’ın yardımcısı JD Vance, dışişleri bakanı Marco Rubio veya CNN sunuculuğundan savunma (pardon, “Savaş”) bakanlığına zıplayan Pete Hegseth, Atinalı Thukydides’in (MÖ 460–400), komutan olarak katılıp tarihçi olarak anlattığı Peloponez Savaşı adlı eserini okumuş olsalardı, bölgenin hakimi olan Atina’nın kendisine karşı diğer kentlerle ittifaklar kuran Isparta karşısında nasıl perişan olduğunu bilirlerdi.
Thukydides, iki Helen kent-devletinin bölgede hegemonik güç olma mücadelesini 27 yıl sürdürdüğünü, ama Atina’nın bölgesel ittifakına dahil kentler ve liderlerle hiç görüşmeden, keyfi politikalar uyguladığı için bırakın bölgesel bir egemen güç olmayı, varlığını bile sürdüremez hale geldiğini anlatıyor.
Uluslararası ilişkilerdeki çatışmaların, her zaman devletler arasındaki rekabetten değil eşitsiz güç dağılımından da kaynaklandığı da bilinir. Yenilerde vefat eden uluslararası ilişkiler kuramcısı Robert Gilpin, hegemonik mücadelenin her zaman mevcut hegemon tarafından değil, yeni dünya düzeni öneren yeni ve güçsüz bir ittifak tarafından kazanılacağını savundu.
Nitekim, ifadelerinden, giderek bilişsel yeteneklerinin (ki fikir alışverişi ve kendi görüşünü yenileme becerisi de bu gruptadır) azaldığı öne sürülen Trump, ortada koskoca BRICS ittifakı varken, onun üyelerini birbiri aleyhine yeni yaptırımlara zorluyor. Örneğin Hindistan’ı Rusya aleyhine, Rusya’yı Çin aleyhine tutum takınmaya zorluyor; ve tek kazanımı soğuk bir bakış, omuz silkme oluyor.
Var olduğu 160 yıl boyunca ticaret ortağı olduğu Kanada’da bir iş insanları derneği, ABD’nin kendilerine “cezalandırıcı gümrük vergileri” uygulayacağı haberlerine eski başkan Ronald Reagan’ın gümrük duvarlarının serbest ticareti yok edici etkisine ilişkin bir konuşmasını TV reklamı yaparak karşılık veriyor; Trump’ın tepkisi, Kanada ile ticaret görüşmelerini kesmek oluyor. O Kanada ki, Çin’e karşı başlatmak istediği ticaret savaşında, AB ülkelerinden daha çok, ABD’nin yanında duruyor.
Thukydides’in, “Güçlüler, yapma gücüne sahip oldukları şeyi yaparlar ve zayıflar, kabul etmek zorunda oldukları şeyi kabul ederler” şeklinde ünlü bir sözü vardır. Uluslararası ilişkiler alanında Realist kuramın adeta anayasasıdır bu ifade. Prof. Gilpin buna şu gözlemini ekliyor:
“Hegemon güç A’nın B’yi B’nin başka türlü yapmayacağı bir şeyi yapmaya zorlaması halinde B bu talebi reddediyorsa, Hegemon Güç A için tası tarafı toplama zamanı gelmiştir.”
Hegemon Güç A, yani ABD, Brics karşısında ne B’yi, yani Rusya’yı, ne C’yi yani Hindistan’ı, birbirlerine ve D’ye yani Çin’e karşı yaptırım uygulamaya çağırıyor ama bu çağrısına olumlu bir cevap alamıyor. Belki ABD için, artık bölgesel egemen güç gibi davranma dönemi sona ermiş bulunuyor. Rusya ve Çin’in, ABD’nin yaptırım çağrılarına kayıtsız şartsız riayet eden AB ülkelerinin her türlü ticari baskılarına ve kısıtlamalarına karşı inanılmaz bir dirençle karşı koyduklarına tanık oluyoruz. Rusya’nın ekonomik “yeniden konumlandırma” başarısı hem ticaret ortaklarının desteğine hem de Batı ittifakı içinde ABD’nin talep ettiği yaptırımların ciddiyetle uygulanmadığı gerçeğine dayanıyor. Çin’in başarısında da benzer ama daha başka faktörler var.
Hegemon Güç A için tası-tarağı toplama ve yerini çok kutuplu dünyaya bırakmanın zamanı geldi galiba!





