ABD Ukrayna’yı iç siyasete kurban ediyor
Donald Trump’ın seçilmeden önce ABD ve onun müttefiklerinin dış ilişkilerine verdiği zararı dikkate alırsak, başkan seçilirse dünyanın içine düşeceği kargaşayı tahmin etmek çok kolay. Ortada NATO filan kalmaz; 3. Dünya Savaşı, Putin, Şi Cinpin ve Ali Hamaney’in keyfine ve zamanlamasına kalır.
Çok mu karamsar? Ama öyle. Trump dünyanın en büyük, zengin ve çok askeri, casusu ve nükleer füzesi olan ülkede 4 yıl başkanlık yaptı; şu anda görevdeki başkan ve hayatta olan eski başkanlarla her gün aynı istihbarat raporunu alıyor. Yani durduk yerde, hapishane bahçesinde yürüyüş yaparken düşüp ölüveren Aleksey Navalni’nin ölümüne dair her şeyi biliyor olsa gerek. Belki, bütün muhalif ve kendine göre vatan haini asker-sivil herkesi ortadan kaldıran Rusya rejimi ve onun şu andaki lideri Vladimir Putin’in kime, nasıl emir verdiğini, cinayetin nasıl ve kimlerce planlanıp icra edildiğini ABD tarafı henüz tamamen bilmiyorsa bile, ABD’nin eski-yeni başkanı, bakanı, istihbarat müdürleri, Kongre’nin önemli komisyonlarının başkanları, bırakın Navalni’yi, şu anda muhalefetin liderliğini fiilen almak üzere olan eşi Yulia Navalnaya’ya karşı yapılan planları dahi, an be an takip ediyor olsalar gerek.
Bu bilgilerle donanmış bir ABD eski başkanı, bu konuda demeç verirken Navalni’nin öldürülmüş olması ihtimalinden, bunun Rusya lideri Putin’le ilişkilendirilmekte olmasından söz etmeli değil midir?
Geçen hafta, bütçesindeki savunma payını yüzde 2’e çıkartmayan İttifak üyelerini savunmak şöyle dursun, “Rusya’nın bu ülkelere istediğini yapmakta serbest olduğunu ilan edeceğini” söyleyerek, NATO’nun felsefesini de, planlamalarını da bir kalemde silip atan Trump, bu kez Putin’i Navalni’nin ölümündeki bütün şüphelerden adeta beraat ettiren bu demeci ile “Ben başkan olduğum zaman Rusya ile çok iyi anlaşacağım” vaadinde ne kadar kararlı olduğunu, bu anlaşmanın Rusya ile ABD arasında, bir tür “birbirinin işlerine karşılıklı karışmama ilkesine” dayanacağını gösteriyor.
ABD ile Rusya çok iyi anlaşmalı! Bunda hiç şüphe yok. ABD, Çin ile de, İran ile de, Husilerle de, Filistinlilerle de çok iyi anlaşmalı. Amenna!
Ama bakın; Trump, Kasım’daki seçimi kazanabilmek için, rakibi Biden’ın elinden her türlü iç ve dış siyaset manivelasını alabilmek için, hala etkileyebildiği üyeleri kullanarak, geçen hafta Ukrayna’ya yapılacak 60 milyar dolarlık yeni ekonomik ve askeri yardımın Kongre’den geçmesini engelledi. Kongre tatile gitti ve bu yardımın yeniden geçmesi tehlikeye girdi. Aynı pakette, ABD’nin yasa dışı göçmen akımını önlemesi için yapacağı çalışmalara ayrılacak para da aynı bütçede olduğu için, Ukrayna yardımı ABD iç siyasetine alet oldu.
ABD, roket fabrikası bile olmayan, Rusya’ya karşı direniş konusunda ulusal birlik sağlanmamış bir Ukrayna’yı Moskova’yla savaşa iterek hata yapmıştır; Ukrayna-Rusya anlaşmazlığı Türkiye’nin iki yıl önce sağladığı gibi, karşılıklı görüşme ve anlaşma yoluyla derhal çözülmelidir. Bu ayrı mesele ama Trump’ın ABD’nin Ukrayna siyasetini böyle bir siyasi hesapla bozması, çok büyük olasılıkla, Rusya’ya, ABD’nin dış ilişkilerinde–seçilmemiş olduğu halde–artık bir “Trump Faktörü” bulunduğu güvencesini vermiş olmalı ki, Navalni’ye iki yıldır dokunmayan rejim, infaz kararını verdi.
Bir çok batılı gözlemci, ABD’nin kararlı bir tutum izlememesinin bedelini, baştan beri ABD’nin teşvik ve tahriki ile hatalı kararlar veren Ukrayna’nın ödeyeceğinde birleşiyorlar. Geçen hafta tekrar Rusların eline geçen Avdiivka kenti, ABD’nin askeri yardımı kesmesinin Ukrayna üzerindeki etkisinin somut bir örneği oldu. Rusya, Trump’ın Ocak 2024’te Beyaz Saray’a yeniden dönmesini beklemeyecek gibi.