ABD’nin 28 Şubat’ı
Benzetme Türkiye-Amerika İş Konseyi (TAİK) eski başkanı Ekim Alptekin’e ait; hafta başında sözünü ettiğimiz, Başkan Trump’ın ulusal güvenlik eski başdanışmanı Michael Flynn dolayısıyla başına gelenleri anlattığı bir gazete mülakatında (cutt.ly/tyYthYy) kullanıyor. Alptekin, 35 yıl hapis cezası talebiyle mahkemeye verilmek üzere iken Türkiye’ye geliyor ve bir daha dönmüyor. Hikâyenin uzun (ve İngilizce) versiyonundan (cutt.ly/SyYtvQj), Alptekin’in de Flynn gibi, savcı tarafından, suçlamaları kabul ettikleri takdirde daha az ceza alacakları vaadiyle zorlandığını öğreniyoruz. Flynn olayının neden Türkiye için önemli olduğunu bu iki kaynağı okuyunca daha iyi anlamak mümkün.
ABD’de ana akım medya, Flynn’in yargılandığı davanın düşürülmesi ve savcı ile tanık olarak iş birliği yapma anlaşmalarının yok sayılması için Adalet Bakanlığı’nın girişiminden sonra konuya geniş yer vermeye başladı. Ancak Türkiye açısından mesele hâlâ sadece “Türk dostu bir emekli generalin davası” olarak görüldüğü için olsa gerek, çok ilgi çekmiyor. Oysa 24 günlük Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinden apar topar istifa ettirilen Flynn’in emekli olduğunda giriştiği danışmanlık firmasının ilk işlerinden biri, Fetullahçı Terör Örgütü davasını ABD’ye anlatmak idi. Bu konudaki anlaşmayı yapan ve Flynn’in şirketine ödemeyi gerçekleştiren iş adamı Ekim Alptekin’di.
Konunun Türkiye boyutuna ilişkin bir açıklama geçen hafta yapıldı. Hatırlarsınız, o zamanki Rus büyükelçisinin telefonunun dinlenmesine takılan General Flynn’in adı belgelerde gizlenmiş ve “ABD’li kişi” olarak gösterilmişti. Bu tür gizlenmiş isimlerin maskesinin kaldırılmasını ancak yetkili kişiler talep edebiliyor. Flynn’in adının açıklanmasını isteyen ilk kişinin kim olduğunu tahmin etmek çok zor. Bu kişiler arasında Obama’nın ulusal güvenlik dairesi başkanı ve yardımcısı var; CIA başkanı var, vs. Ama listenin başında ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass’ın bulunduğunu tahmin edebilir miydiniz?
Bass’a, bu isim açıklanırsa altından FETÖ düşmanı birinin çıkabileceği tüyosunu kim vermiş olabilir? National Review dergisinde, bu maske kaldırma işinin iç yüzünü anlatan bir makalede, Flynn’in dinlemeye takılmadığı, bizatihi kendisinin dinlendiği öne sürülüyor. Ve bu dinlemenin tarihi Flynn’in 15 Temmuz’dan sonra The Hill dergisinde kaleme aldığı “Müttefikimiz Türkiye bunalımda ve yardımımıza ihtiyacı var” başlıklı makalesinden sonraya rastlıyor. Başka bir deyişle, General Flynn 15 Temmuz’un ABD’li mimarlarının radarına Trump’a danışman olduğu zaman değil, Türkiye’ye danışman olduğu zaman takılıyor. Çünkü 15 Temmuz, sadece Türkiye’de bir avuç serserinin giriştiği, Türkiye’deki derin devletin kılıç artıklarının bir macerası değil, ABD’deki derin devletin kendi 28 Şubat’ından sonra giriştiği küresel darbeler (“Baharlar”) zincirinin bir halkası.
Trump, bu olaya “Obamagate” diyor. Yani Nixon’ın rakip partiyi FBI emeklilerine dinlettiği ve istifa etmesini gerektiren Watergate gibi bir skandal.
Belki de daha büyük!